Duvar inşa etmenin, koca engeller yığmanın yalnızca dış dünyaya karşı olmadığını ama asıl içeride kalanı kısıtladığını Ortadoğu denilen bu diyar öğretti bana. 'Koruma' adına yükseltilen duvarlar sadece görüşü daraltmıyor, vicdanı da köreltiyor.

Filistin toprakları boyunca uzayıp giden ama Filistinlilere yasak edilen o yolların iki yanındaki beton bloklar, bariyerler ve kum torbaları, görünüşte yolu kullananlara yönelik olası saldırıları önlemek için yapılmışsa da, aslında acımasız işgali gözlerden ve gönüllerden ırak tutmak için varlar. Tünel gibi yollardan geçip giden İsrailliler böylece kendi devletlerinin Filistinlilerin topraklarına nasıl el koyduğunu, onları kontrol noktalarında nasıl beklettiğini görmüyorlar. Görmek de istemiyorlar çünkü bakmaya cesaretleri yok.

'Güvenlik' bahanesinin arkasına sığınılarak, evlerinden çıkartılıp yollara tek sıra halinde dizilen ve elleri kelepçelenen Filistinlileri görmek cesaret istiyor; yolun hemen sonundaki Ofer askeri tesisinin aslında mahkemeye bile çıkartılmadan aylarca hapsedilen Filistinliler için bir tutsaklık kampı olduğunu anlamak, ülkelerinin ayrımcılığını fark etmek cesaret istiyor. İnsanların denize girdiği, eğlendiği, yılbaşı partisi yaptığı Tel Aviv kumsalının devamında Gazze denilen bir yer olduğunu anlamak, o açık hava hapishanesinde açlığa mahkûm edilmiş 1.5 milyon insan bulunduğunu görmek için keskin gözlere değil, bir parçacık vicdana ihtiyaç var çünkü. Vicdanlı olmak da cesaret istiyor.

Ama bazen de insan hakları anlayışı ve hukukun üstünlüğü galip çıkıyor, İsrail Yüksek Mahkemesi'nin 443 nolu yol hakkında verdiği kararda olduğu gibi. 443 nolu yol, Tel Aviv ve Kudüs'ü bağlayan iki anayoldan biri. Diğeri neredeyse günün her saati yoğun, özellikle şehirlere giriş çıkışta ömür törpüsü. Ama 443 nolu yol da Filistinlilerin törpüsü.

Eskiden Ramallah'a giden ana yollarından biriyken 1980'lerde İsrail yolu genişleteceğim diye Filistinlilere ait bazı toprakları kamulaştırdı. İntifada başladıktan sonra 443 nolu yoldan geçen İsrail plakalı araçlara ateş açılması sonucu değişik zamanlarda altı İsrailli ölünce, Filistin topraklarından geçen ve yapılması için Filistinlilerin mallarına el konulan ve asıl Filistinlilere lazım olan yol Filistinlilere yasaklandı.

İsrail ordusunun kararına göre Filistinliler bu yoldan arabayla ya da yaya, acil tıbbı durumlarda dahi geçemeyecekti. Böylece civarda yaşayan 35 bin Filistinli 443 nolu yolu kullansalar 15 dakikada ulaşabileceklere yerlere 1.5 saatte gider oldu. Elbette yolun güvenliğini sağlamak için her iki tarafına bariyerler, duvarlar konuldu ve yolun Filistin topraklarından geçen kısmı tünel haline getirildi. Güvenlik içinde seyahat eden İsrailliler böylece yollarına el koydukları Filistinlileri de görmez oldular.

O yol kenarındaki tarlaların artık sürülemediğini, çocukların okullarına gitmek için epey yol gitmesi gerektiğini, yolda çiçek ya da meyve satarak çeyiz parası çıkaran kızları hiç bilmediler ve onların hayatlarına hiç dokunamadılar. Ara sıra Filistinli çocukların okula gitmek yerine neden taş attıklarını, kızların evlenmek yerine niye militanlık yaptığını akıllarından şöyle bir geçirdiler, o kadar. Ama geçen hafta durum biraz değişti. İsrail Yüksek Mahkemesi, Filistinlilerin ve İsrail Medeni Haklar Dernekleri'nin başvurusunu dikkate alarak, yolun Filistinlilerin de kullanımına açılmasına karar verdi. Karara göre, elbette İsrail ordusu güvenliği sağlamak için önlemler almakla yükümlüdür ve almalıdır da ama güvenlik gerekçesiyle o civarda yaşayan insanlar mağdur edilemez.

Ben asıl şimdi o yoldan birlikte geçecek İsrailli ve Filistinlilerin birbirilerinin hayatında ne göreceğini merak ediyorum, aynı yoldan geçmek, aynı topraklarda birlikte yaşamak zorunda olduklarını da anlatacak mı onlara? Herkesi görebileceğiniz kadar cesaretli olacağınız bir yıl dilerim.

Kaynak: Radikal