Rusya’nın eski Devlet Başkanı Boris Yeltsin’in ölümüyle Moskova’nın içeride ve dışarıda birbiriyle çelişen siyasetinin de son bulduğunu söyleyebiliriz. Vladimir Putin yönetimi teslim aldıktan sonra Rusya’ya eski şanlı günlerini geri getirebilmek Moskova’nın dünya arenasında tekrar boy göstermesini sağlamak için ciddi değişimler yaptı.
Tüm bunlar olurken ABD, SSCB yıkılmasından sonra 1991 yılından bu yana Rusya ile yaptığı anlaşmaları görmezlikten gelerek Rusya sınırlarında ulaşabildiği stratejik yerlere savunma amaçlı füze kalkanları yerleştirmeye devam etti.
Elbette SSCB’den farklı bir siyaset izleyen Rusya bu gelişmelerden memnun değil. ABD Rusya’yı razı edebilmek için şu anki Amerika savunma bakanı Robert Gates’i Putin’i ikna etmek için görevlendirdi. Robert Gates daha önceleri soğuk savaş döneminde Amerika istihbaratı adına SSCB’ninde casusluk faaliyetlerinde bulunmaktaydı ve gelinen aşamada ise ilk defa Amerika savunma bakanı olarak Rusya’yı ziyaret ediyordu. ABD Başkanı Bush tarafından görevlendirilen savunma bakanın görevi, Putin’in bu konudaki çekincelerini izale etmek ve savunma amaçlı füze kalkanlarının kesinlikle Rusya’nın çıkarlarını etkilemeyeceği konusunda ikna etmekti.
Tabi tüm siyaset bilimciler Rusya’nın endişelerinin izale olmadığı konusunda fikir birliği etmiş durumda. Moskova, ABD savunma bakanına verdiği cevapta Washington’un kendisini “huysuz ineklerin çobanı” olarak görmeye devam edip faaliyetlerini durdurmaması durumunda daha önce olduğu gibi yenide silahlanma yarışına başaklayabileceği işaretini verdi.
Robert Gates’in hedefi açıktı… Rusya’nı Gorbaçov döneminde yapılan Varşova Askeri Antlaşmasını kabullenmesini devam ettirmesi konusunda ikna etmek, diğer taraftan Yeltsin’in SSCB’ne son vermesinden sonra Ruslara düşen Batıyı ortak olarak kabul etmek, onlara güvenmek, askeri, siyasi ve ekonomik alanda ortak çalışmalar yapmak konusunda Putin’i razı etmekti.
Aslında bu amacı pratize edebilmek için, Yeltsin döneminde Rusya’nın insan hakları, serbest pazarların açılması, silahların azaltılması, kimyasal silahlar geliştirmekten ve uranyumu yoğunlaştırmaktan kaçınılması gerekmekteydi. Aynı zamanda Rusya’nın bazı ülkelerin iç işlerine askeri ya da siyasi açıdan karışmaktan kaçınmalı, barışa hizmet edecek anlaşmalara imza atmalıydı.
Avrupa’daki stratejik füze savunma sistemi programı, yakın zamanda Amerika ve Rusya arasındaki çekişmeyi aşarak daha da içinden çıkılmaz tartışmaları doğuracak gibi gözüküyor.
Şu aşamada yaşanan tartışma üş aşamalı bir diyaloğun sonucudur:
Birincisi: Geçmiş dönemde iki ülke arasında silahlanmayı gerektiren ciddi problemler yaşandı. Özellikle bölgede, kimyasal teknolojiyi kontrol etme yarışının hız kazanması, bu teknolojinin askeri ve diğer alanlarda kullanılması iki ülke arasındaki çekişmeyi daha da hızlandırdı. Tabi kimyasal silahın barışın sağlanması ya da tam tersine tehdit olarak oynayacağı rol inkâr edilemeyen bir hakikattir ve hiçbir ülke buna kayıtsız kalamaz.
İkincisi: özellikle soğuk savaşın bitmesiyle ABD’nin Atlantik ittifakını kontrolü altına alması, savaş ve barış durumunda bunu istediği gibi yönlendirebilmesi.
Üçüncüsü: Amerika’nın dünyayı yönetmeye kalkışmasının Rusya’yı ciddi manada rahatsız etmesi. Özellikle ABD’nin Avrasya kıtsına yönelmesi, bu bölgede merkezler kurması ve bunun bir soncu olarak Rusya’nın bölgede stratejik açıdan zayıflamaya başlaması, aradaki çekişmeyi daha da tetikleyen etkenlerden biri oldu.
Amerikan Füze Kalkanı etrafında şiddetlenen tartışmalar
Rusya, Amerika ve buna bağlı olarak Avrupa arasındaki tartışma, 18 Nisan 2007’de Amerika’nın Rusya’nın sınırına füze kalkanlarını yerleştirmeye başlaması ve Amerika dış işleri bakanlığının ABD tarafında Polonya ve Çek Cumhuriyetine yerleştirdiği teknik barometrelerle ilgili gerçekleri açıklamasıyla başladı. ABD Polonya’da uzun menzili füzelere saldırılarına karşı savunma yapabilen 10 adet kalkan ve başta İran olmak üzere Ortadoğu’dan gelebilecek füze saldırılarına karşı Çek Cumhuriyeti’nde de bir radar sistemi kurdu.
Tabi Amerika dış işleri bakanlığının yaptığı açıklama Polonya’daki füze kalkanları ve Çek Cumhuriyeti’ndeki radarlarla ilgili başka gerçekler de ortaya koymaktaydı; bunarlın kapsadığı alan 275 ile
Dışişleri bakanlığı savunma amaçlı kurulan bu sistem için gerekli füzelerin yakın zamanda Polonya’da yeraltında hazırlanan mahzenlerde depolanacağını bildirdi. Aynı şeklide her merkezin güvenlik güçlerinin zamanında iletişim kurabilmesi için, gerekli tüm gereçler bulunacak ve geniş çaplı koruma önlemleri alınacaktır. Savunma amaçlı bu füzeler her hangi bir savaş başlığı taşımayacaklardır, bunun yerine hareket gücüyle yani gelen füzelere sadece çarparak onları havada yok etme şeklinde etkisini gösterecektir.
Açıklamada ayrıca balistik veya diğer füzelerin imha edilme işleminin çok yükseklerde olacağı için karşıdan gelen füzenin küçük parçalara ayrılacağını buna rağmen bazı füzelerin patlamama ihtimalinin olduğunu bunun da sivil halk için tehlikeli olabileceği bildirdi. Buna karşılık Amerikan askeri birliklerinden bir açıklama geldi; yapılan açıklamada füze savunma sisteminin etkisinin çok güçlü olduğu ve bu alanda yapılan 16 tatbikattan 15 beşinin başarılı olduğunu bildirdi.
Siyaset bilimcilerin açıklamalarına bakılırsa Amerika’nın bu konuda yaptığı açıklamalar belli bir seviyeye kader makul görünmektedir. Ancak Rusya ABD’nin bu konudaki açıklamamalarına pek güvenmemektedir. Çünkü özellikle oğul Bush’un 13/Kasım/2001 yılında anti-Balistik füze antlaşmasından çekildiğini ilan etmesinden sonra Amerika’nın istikrarlı bir şekilde Rusya’nı sınır boylarına radarlar (Bu radarlın ilki Norveç’te kurulmuştu) ve anti füze tesisleri kurmaya başlaması Rusya’yı ciddi manada kuşkulandırmaktadır.
Ayrıca Rus siyaset bilimciler Amerika’nın Kuzey Kore ve İran konusundaki söylemlerinin pekte tutarlı olmadığını düşünmektedirler. Çünkü onlara göre İran ve Kuzey Kore’nin ne şu an ne de 20-30 yılda “Intercontinental Ballistic Missiles ICBMs” olarak adlandırılan Amerikan topraklarına ulaşabilecek balistik füzeleri yapabilecek teknik güçleri bulunmaktadır. Doğal olarak onlara göre Amerika’nın hedefi Rusya’nın Avrupa kanadını bir şekilde himayesi altına almaktır.
Elbette Amerika’nın bu açıklamasına karşılık Rusya’nın cevabı gecikmedi Rusya 26/Nisan/2007 tarihinde Avrupa antlaşmasına bağlı olarak gönderdiği silahlı güçlerini geri çektiğini bildirdi. Bu birlik soğuk savaştan sonra aşırı silahlanmanın önüne geçmek için yapılan Varşova ve Kuzey Atlantik antlaşmasına bağlı olarak bulunan askerlerdi.
Bu tercüme Faruk Aktaş tarafında Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.