Dışarıdan müdahale etmeleri için Yemen’in devrik Devlet Başkanı Abdurabbu Mansur Hadi’den talep geldiğini bildiren Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar, Kuveyt ve Ürdün hükümetleri, Yemen’deki Husi hareketine karşı havadan müdahale başlattılar. Türkiye lojistik destek vermeyi düşünürken Mısır da Yemen’in güneyinde Aden’e gitmek üzere dört savaş gemisi gönderdi ve “gerekli olması halinde kara birlikleri de gönderme” niyetini açıkladı. Sudan ve Pakistan’ın da operasyona katıldıkları bildiriliyor.
Arapça Ensarullah (Allah’ın Yardımcıları) diye bilinen Husiler, Yemen’in kuzeyinde 2003-2004’te isyan başlatan bir Zeydi Şii hareketidir. Arap Baharı devrimleri ve Yemen’de uzun süredir iktidarda olan baskıcı lider Ali Abdullah Salih’in 2012’de uluslararası gözetim altında devrilmesi sonrasındaki kaos ortamında Husiler -göründüğü kadarıyla İran’ın desteğiyle- Suudi destekli Hadi hükümetini yıkmak üzere güç tabanlarını genişlettiler.
Husiler 2014’te, halen iktidara gelmenin bir yolunu bulmak için çaba sarf eden Salih ailesinden müttefiklerle bağlantıya geçti ve hızla güneye doğru ilerleyerek başkent Sana’a’yı ele geçirdi. Onlar daha sonra, 25 Mart’ta deniz yoluyla ülkeyi terk etmesinden önce Hadi’nin bulunduğu Aden’e yöneldi (Hadi’nin 26 Mart’ta Riyad’a geldiği duyuruldu.) Bu arada, bir yandan da ülkenin güney ve doğusunda Arap Yarımadası’nda El Kaide (AQAP) liderliğindeki Selefi-Sünni bir isyan giderek şiddetini artırıyor. Kendisini İslam Devleti olarak ilan eden örgüt de geçenlerde bir dizi vahşi katliam görüntüsü yayımlayarak Yemen’de kendisini tanıttı.
Kararlı Fırtına Operasyonu isimli müdahale, Umman dışında Körfez İşbirliği Konseyi’nin (KİK) tüm üyelerini kapsıyor. Ama operasyonun arkasındaki itici güç, açık bir şekilde, uzun zamandır Yemen siyasetinde etkili bir aktör olan Suudi Arabistan’dır.
Operasyon, sadece Yemen için değil Suudi Arabistan ve bölge için de kritik bir dönemde geldi. Eski Suudi Arabistan Kralı Abdullah Ocak 2015’te öldü ve yerine üvey kardeşi Kral Selman bin Abdülaziz geçti. Yemen, tahta geçtikten sonra Kral Selman’ın en önemli dış politika değişikliği oldu.
Kararlılık Fırtınası Operasyonu, diplomatik açıdan monarşi için önemli bir başarıdır. Bununla, Kasım 2014’te kurulan KİK ortak askeri komutası ilk kez kullanılmış oldu. Operasyon, Türkiye ve Katar’la titiz bir şekilde yapılan uzlaşmanın mahsulüdür. Amerika Birleşik Devletleri’nin operasyonu desteklemesi de önemlidir ve bu durum, Kral Abdullah’ın son senelerinde iki ülke arasında görülen uzaklaşmanın sona ermekte olduğunun da bir teyididir.
Operasyon, Selman’la özellikle gençliği ve tecrübesizliği sebebiyle başlangıçta savunma bakanı olarak atanması şüpheyle karşılanan oğlu Muhammed bin Selman’ın içerideki konumunu kuvvetlendirdi. Şimdi Suudi medyası Muhammed’i Husi karşıtı operasyona liderlik ederken gösteriyor. Bir makalede “Kral Selman’ın oğulları hem karada hem havada Kararlılık Fırtınası’nın ön safındalar” denildi. Muhammed’in kardeşi Halid bin Selman da hava kuvvetleri pilotudur.
Yemen’de bugün meydana gelenler, bir seviyede İran ve Suudi Arabistan arasında din eksenli vekalet savaşıdır ama yine de bu yeterli bir izah değil. Her halükarda Suudiler İran’ın Husiler üzerindeki tesirlerini abarttılar. Yemen’de olanları İran’ın ülkeyi ele geçirmesi olarak göstermek, Suudi Arabistan’ın pozisyonuna ABD ve Körfez/Arap desteği almak için gereklidir. Yemen’de mesele, temelde mevziidir ve merkezle taşra arasındaki güç mücadelesidir. Suudiler mücadelede merkezin üzerine oynuyor.
Karada müttefik eksikliği
Bu operasyonda siyasi olarak ne tür bir devlet öngörüldüğü net olarak belli değil. Yemen’de Suudi Arabistan’ın geleneksel müttefiklerinin gücünü koruyabilecek operasyon, birkaç ay geç geldi. Güçlü El Ahmer ailesinin aşiret milis gücü, çeşitli Selefi gruplar gibi Suudi yanlısı gruplar ve devrik başkan Hadi’nin hükümeti 2014 ortalarında güneye doğru ilerleyişlerinde Husiler tarafından kesin bir şekilde mağlup edildi. Husi karşıtı gruplar ve bu kuvvetlerin güçlü kalıntıları bakımından herhangi bir eksiklik olmasa da ve bu tür birimler halen birleşip savaşçı bir güç oluşturabilecek olsa da şimdiye kadar bu yapılmadı. Bu hususta çok sayıda engel var.
Suudi Arabistan’ın karada şu an için ve belki de yakın bir gelecekte hava saldırılarından fayda sağlayacak güçlü bir müttefiki yoktur. Bu saldırılar yeterli de olmayabilir. Tarih, kara kuvvetleriyle desteklenmeyen hava saldırılarının kesin zafer getirmediğini gösteriyor.
Körfez ülkelerinin hava saldırılarının kapasitesi de abartılmamalı. Şu an için müdahale kuvvetlerinin seyyar Husi birimleri, şehirlerdeki savaşçılar ya da ikmal hatlarının yerine hava üsleri ve komuta merkezleri gibi önceden belirlenmiş sabit hedeflere yönelik olduğu görülüyor. Yemen’de halihazırda yapılmakta olan türdeki mücadelelerde çok daha işe yarayacak olan seyyar hedeflere yönelinmesi, karada mahalli müttefiklerin koordinasyon vermesini ve hava saldırılarına yol gösterecek gözcüler kullanılmasını gerektirir.
Husileri kovmak üzere Suudilerin kara kuvvetleri gönderdiğini görmek, bir girdaba girme ihtimali göz önüne alındığında zor olacaktır. Belki Suudi Arabistan’ın sonuç vermeyen 2008-2009 müdahalesindekine benzer şekilde Suudi Arabistan-Yemen sınırında bir tampon bölge oluşturma gibi bir istisna olabilir. Yönetim ve silahlı kadrolarının önemli kısmının Suudi sınırındaki Saada bölgesinden geldiği göz önüne alındığında böyle bir müdahale Husiler üzerinde önemli bir baskı oluşturabilecek olsa da bu büyük bir çaba gerektirecek ve Sana’a ve Aden’deki durumu halletmeyecektir.
Ama gaye, askeri bir zafer olmayabilir. Suudiler hava operasyonunu iktidar paylaşım anlaşması için yapılabilecek müzakerelerde elini kuvvetlendirmek için de kullanabilir. Onlar, karada nüfuz kazanmak ve Husi karşıtı kuvvetleri birleştirmek için Müslüman Kardeşler’le bağlantılı Islah Partisi’yle ilişkilerini yeniden canlandırıyorlar. Bu, son zamanlarda bölgede İhvan’a karşı daha ılımlı Suudi yaklaşımıyla da uyuşuyor.
Bu operasyon, Yemen’in geleceği konusunda son derece tehlikeli sonuçlar doğuracaktır. Operasyon karada daha fazla çatlaklara yol açacak, belki de Yemen’in bağımsızlığının savunucuları diye Husilere olan halk desteğini daha da artıracak ve AQAP ve IŞİD’in yayılması için daha fazla fırsat doğuracaktır.
Kaynak: Carnegie Endowment for International Peace
Dünya Bülteni için çeviren: Arif Kaya