Ergenekoncu yapılanmanın ideolojik tahrik ve psikolojik harekâtlarla hâkim ve savcıları yönlendirme gayretlerinde, YARSAV kongresi bir dönüm noktasına gelindiğini gösterdi.

Yargı mensupları artık ideolojik yakınlıklar ve siyasî korkularını aşarak, yönlendirilme şaibesinden kurtulacak bir yol arayışına girmiş durumdalar. YARSAV kurucularından ve Genel Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, bu kongrede en düşük oyu alarak yönetim kuruluna seçilemedi. Bazı yönetim kurulu üyelerini istifa ettirerek genel kurulu iptal etmeyi düşünen Eminağaoğlu çevresi, buna cesaret edemedi. Kontrollerinde bir genel başkan atanmasını temin ederek, Eminağaoğlu'nu YARSAV sözcülüğüne getirerek bir çözüm yolu bulmaya çalışıyorlar. Ancak bu tür numaralar, gerçeği değiştirmiyor. Adeta siyasî parti lideri ve Ergenekon davası avukatı gibi açıklamalarıyla kamuoyunda meşhur olan Eminağaoğlu ve onun zihniyetini paylaşanlar, en güvendikleri kalelerinde yenildiler.

EMİNAĞAOğLU'NUN KAYBI HUKUKUN KAZANCIDIR

En son mahkeme kararıyla telefonları dinlenen ve bir davanın sanık ve avukatlarıyla kurduğu ilişkilerle gündeme gelen YARSAV Başkanı Eminağaoğlu, şikâyetler üzerine Adalet Bakanlığı tarafından yapılan soruşturmayla ihraç talebiyle HSYK'ya sevk edilmişti. Kendisi hakkında açılan davaya yine YARSAV üyesi bir başka hâkimin bakacağının anlaşılması da, kamuoyunda rahatsızlık yaratmıştı. Eminağaoğlu'nun Yargıtay Başsavcılığı'nda AK Parti'nin kapatılması için kulis yürüten Ergenekon çevreleriyle yakınlığı olduğu, AK Parti aleyhine ideolojik tavrı nedeniyle tarafsızlığını kaybettiği ve YARSAV'ı demokrasi karşıtı bir yapılanmaya dönüştürdüğü yine YARSAV'lılar tarafından da dile getirilmeye başlanmıştı.

Anayasa Mahkemesi'ndeki raportörlüğü sırasında yazdığı özgürlükçü raporla bilinen Osman Can, geçtiğimiz günlerde sert bir bildiriyle YARSAV'dan istifa etti. Keza derneğin ikinci genel kurulunda 60 üyenin istifa ettiği görülüyor. Derneğin 1.213 üyesinden sadece 441'inin oy kullanması da, içerideki sıkıntının bir başka göstergesi. Artık arkasında eski desteğin olmadığı meydana çıkmıştır. Bu seçimlerin Eminağaoğlu'nun başkan olamamasının ötesinde, yargı kararıyla yapılan dinlemeler dolayısıyla yargıyla hükümet arasında bir çatışma yaratma gayretlerini boşa çıkaracak sonuçları olacaktır.

Eminağaoğlu'nun başlattığı tartışmalara katılan yüksek yargı yöneticileri de, bu seçim sonuçlarından sonra ölçülü olmaya mecbur olacaklardır. Çünkü yargı mensuplarının en ulusalcı olanları dahi, darbecilerle ve çetecilerle aralarına bir mesafe koymakta, siyasî bir taraf gibi görünmek istememektedirler. Ergenekon davasının ve Danıştay baskınının arkasındaki güçlerin bulunmasına yönelik bir soruşturmanın engellenmesi, zaten savunulamayacak bir haldir. O yüzden hiç kimse, yargı kararıyla suçluların bulunması için yapılan dinlemelerin hedefi sanki bütün yargıymış gibi buram buram siyaset ve polemik kokan açıklamaları tekrar etmemeli. Çünkü artık yargının içinde de bu argüman kabul görmemektedir. Üstelik kamuoyu, bu açıklamalar karşısında, demokratik tepki ve protestolara başlama eşiğine gelmiştir. O yüzden yüksek yargı adına konuşan yöneticiler, yargıyla halkı karşı karşıya getirecek açıklama ve tavırlardan özenle kaçınmalıdır. Bu açıklama ve tavırlar, zaten zedelenen yargının itibarını esastan sarsacak ve yargıyı demokratik meşruluktan uzaklaştıracaktır. Yargı, mensupları arasında suça karışan, adaleti engellemeye çalışanları ayıklamaz ve bu sürece direnirse yargı reformu yapılacak anayasa değişikliğiyle referanduma götürülmelidir.

Yargı, yargı mensubu şüphelileri korumamalı

Yargı mensupları, şimdiye kadar herkesin dinlenmesine pek de özenli olmayan bir şekilde izin verirken iş yargı mensuplarının dinlenmesine gelince, ortadaki ağır şüphe ve iddiaları bir yana bırakarak en üst düzeyde açıklamalarla bu dinlemelere karşı çıkıyorlar. İş öyle tuhaf bir yere geliyor ki, yüksek yargı yöneticileri neredeyse telefon dinlemeyi, gizli tanıkları ve Mobese'yle takibi tamamen kaldırarak suçlulara ulaşmayı sağlayan delilleri ortadan kaldıracaklar. Eminağaoğlu, YARSAV Genel Kurulu'nda açıkça Mobese aleyhine yargıya gideceğini açıkladı. Yüksek yargı yöneticilerinin kendilerini adeta yargılanamaz bir kast gibi telakki etmeleri, Türkiye'de hukuk devletinin önündeki temel engellerinden birinin yargıdaki kadroların zihniyeti olduğunu gösteriyor.

Yargı mensuplarının ve bilhassa yüksek yargı yöneticilerinin, Ergenekon cuntacılarının Başbakan Erdoğan, kabine üyeleri ve milletvekillerini hiçbir yargı kararı olmadan dinleyenlere hiçbir şey demezken, sadece kendi mensuplarını korumaya çalışmaları sözlerinin ikna edicilik vasfını ortadan kaldırmıştır. Vara yoğa açıklama yapan yüksek yargı mensuplarının, 'Hâkimleri ve savcıları hizaya getirmek için sağa sola birkaç bomba attırdık.' diyen korgenerale karşı sessiz kalmaları hafızalardadır. Hele daha bir ay önce Diyarbakır'da öldürülen Ceylan Önkol adlı çocuğun soruşturmasının Jandarma tarafından engellenmesi karşısındaki sessizliklerini unutmak mümkün değildir.
 
YARSAV'ın genel kuruluna cumhurbaşkanlığı seçimi başta olmak üzere birçok antidemokratik krizin akıl hocası eski bir Yargıtay başsavcısının, Anayasa Mahkemesi üyesi olarak kapatılma davası sırasında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı İlker Başbuğ'la gizlice görüşen ve telefon görüşmeleri teknik takibe yakalanan eşi Ergenekon davasında yargılanan bir Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili'nin ve cumhurbaşkanını yargılamak ve yargı mensuplarının yasal yollardan dinlenmesine karşı çıkan bir ağır ceza mahkemesi başkanının katılmaları da, yargının tarafsızlığını ne derece yitirdiğini ve siyasîleştiğini göstermeye başlı başına yetecektir.

Kaynak: Zaman