Dünya olarak ilginç bir dönemden geçiyoruz. Avrupa’da belli başlı başkentlerin veya büyük şehirlerin belediye başkanlarının ya eşcinsel oldukları veya eşcinsel lobisi içinde yer aldıkları ileri sürülüyor. Avrupa’da ilginç bir eğilim var. Müslümanlardan nefret, cinsel veya dini azınlıklara sahip çıkma. Rotterdam ile Londra kardeş şehir sayılırlar. Nedeni, bu iki şehrin yüzyıllar boyu müttefik ülkelerin iki önemli şehri olmalarıdır. Her ikisi de mühim bir ticaret şehridir. Daha ilginci şu anda hem Londra hem de Rotterdam’ın Müslüman kökenden gelen iki belediye başkanı tarafından yönetilmesidir. Bununla birlikte Charlie Hebdo saldırısı ve ardından gelen karikatür furyası Avrupa’da ‘kim kimdir’ sorusunu test etme noktasında önemli bir turnusol kağıdı oldu. Sadece gerçek kimlikleri değil tercihleri de ortaya çıkardı. İngiliz basını Ali Kemal Bey’in torunu ( torununun oğlu) Boris Johnson’ın herkesten daha fazla ifade özgürlüğü taraftarı olduğunu ve Charlie Hebdo dergisine ve çalışanlarına sahip çıktığını ve ötesinde çizgisine destek verdiğini yazıyor. Boris Johnson, Osmanlı'nın son döneminde Dahiliye Nazırlığı yapmış olan Ali Kemal'in öz torunu Stanley Johnson'un oğludur. İngiltere Muhafazakar Parti Henley milletvekili iken girdiği mahalli seçimlerde, 1 Mayıs 2008 tarihinde Londra Belediye Başkanı seçilmiştir. Belki de yerinde selefi Ken Livingstone kalmış olsaydı bu kampanyaya bu kadar histerik destek vermezdi. Kim bilir! Filistin yanlısı Respect'in lideri milletvekili George Galloway kadar olmasa bile Ken Livingston da rüzgara karşı hareket eden liderlerden birisiydi ve Karadavi’yi Londra’ya davet etmesiyle meşhur olmuştur.
*
Rotterdam Belediye Başkanı Ahmet Ebu Talip’in durumu ise bambaşka, daha da garabet. Adeta Avrupalıların sözcüsü. Göçmenlerin entegrasyonu taraftarı olsa da sonuçta babası Fas’ın kuzeyinde yer alan bir mahalde imam. Ahmet Ebu Talip Hollanda’ya 16 yaşında iken 1976 yılında ayak basıyor. Sadece entegrasyon ötesinde asimilasyon taraftarı değil. Aynı zamanda temsil ettiği çizgiyi, zemini taşkınlıkla savunan saldırgan bir kişilik. Bu yüzden Boris Johnson ile iyi anlaşıyor. Boris gibi Ahmet Ebu Talip de belediye başkanı olmadan evvel basın alanında iştigal etmiş, bir dönem basında çalışmış birisi. Batılı değerlerin yükselmesi ve yücelmesi için çırpınıyor. Charlie Hebdo saldırısından sonra bu defa Faslı hemşerilerine karşı küfürle ve galiz konuşmaya başladığı İngiliz basını tarafından kayda geçirildi. The Telegraph gazetesinin bu yöndeki haberine göre hemşerilerine ‘ya ifade özgürlüğüne saygı gösterirsiniz ya da bu diyardan gidersiniz’ diyerekten küfrü basmış. ‘Ya bu deveyi güder ya bu diyardan gidersiniz’ mealinde sözler söylemiş. ‘Cehenneme kadar yolunuz var’ diye de eklemiş. ‘Bu dobra üslubu, çıkışı’ veya sivri dilli oluşu Ali Kemal’in torunu Boris Johnson’un hoşuna gitmiş. Övgü sözlerini esirgemiyor. Ahmet Ebu Talip’i kahraman olarak bildiğini söyleyen Johnson hızını alamayarak onu Aydınlanma filozoflarından Volter’e de benzetmiş. İyi olup olmadığı tartışılır ama isabetli bir benzetme. Zira Charlie Hebdo dergisinin Volter’in ruhundan beslendiği ifade edilmektedir.
*
Rotterdam belediye başkanı ‘bu topraklara ve kültüre uyum sağlayamayan tasını tarağını toplasın gitsin, geri dönsün’ diyor. Bu topraklarda tutunamayanların bavulunu toplayıp ata yurda dönmesini tavsiye ediyor. Bu üslup elbette bize yabancı gelmiyor. Zira bir zamanlar biz de yerel düzeyde de olsa bu tarz çağrı veya seslere aşina olmuştuk. Bizdeki ifadesiyle buna ‘Ya sev ya terk et’ deniliyordu. Theo van Gogh’un öldürülmesinden sonra aynen bu tonda ve mealde hemşerilerine AhmetEbu Talip, ‘ya sevin ya terk edin’ demişti. Boris gibi o da 2008-2009 yılından beri Rotterdam belediye başkanlığını yürütüyor. Herhalde burada meselenin en üzücü olan tarafı bunu bir yerlinin söylemesinden öte bir göçmen ve onun ötesinde imam çocuğunun dile getirmesidir. Batı birilerinin kimyasını mı değiştiriyor? Yahut denildiği gibi ‘sonradan görme gâvurdan dönme!’ bir durum mu? Buna mukabil asil azmaz bal kokmaz derler. Bu tarz kompleksli adamlar her zaman oluyor. İtalyan asıllı olsa da 1994‑2001 yılları arasında New York kenti'nin Belediye başkanlığını yürüten Rudolph William Louis Giuliani da böyle bir karakteri temsil ediyordu.