Dün İstanbul’da Türkiye ile Avrupa arasındaki ilişkiler üzerinde son zamanların en cesaret verici konuşmalardan birini Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’den dinledik.
Konuşmaya vesile olan olay, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi (İPM)’nin Almanya’daki Bertelsmann Vakfı ile birlikte düzenlediği bir toplantı idi.
Seçkin Türk ve yabancı konukların katıldığı bu konferansta Almanya Dışişleri Bakanı gerçekten açık, çarpıcı ve düşündürücü mesajlar verdi. Hem Avrupa, hem de Türk siyasetçilerine ve kamuoyuna...
Westerwelle’nin “Avrupa, Türkiye ve Akdeniz: Yeni İşbirliği Alanları” başlıklı konferansta söylediklerini, özetle iki ayrı fasılda özetleyebiliriz.
* * *
Birincisi, Türk-Alman ilişkileri ve Türkiye’nin AB üyeliği ile ilgili değerlendirmeleridir.
-  Bakan önce Türkiye’nin artan ekonomik ve siyasal önemini vurguladı ve Türkiye’yi değişime sahne olan bu bölgede bir “güç odağı” olarak nitelendirdi. Aslında bu tespit şimdi birçok Avrupa liderini Türkiye’ye, eskisinden daha farklı bakışını yansıtıyor.
-  Westerwelle, Türkiye’nin AB ile müzakere sürecinden söz ederken, üyeliğin ne zaman gerçekleşeceğini kestirmenin imkânsız olduğunu belirtti ve bunun Türkiye’nin çabalarına bağlı olduğu kadar, AB’nin iç meselelerinin etkisi altında kalmadan adil davranmasına da bağlı olduğunu söyledi.
-  Bakan önemli bir öngörüde bulunarak, Avrupa’daki seçimlerin, bu süreç üzerinde olumlu etki yapacağını söyledi. Herhalde Westerwelle’nin aklında Fransa’daki seçim sonucu var. Kim bilir belki de önümüzdeki yıl Almanya’da yapılacak olan seçimler de... Ne de olsa son eyalet seçimlerinde Merkel’in partisinin yenilmesi, Berlin’de yönetim değişikliğinin bir işareti sayılabilir...
-  AB ile müzakere sürecinde Fransa’nın bloke ettiği 5 fasıldan bahsederken, Westerwelle’nin Fraçois Hollande’ın ismini zikrederek, bu konuda bazı gelişmelerin beklendiği mesajını vermesi dikkati çekti. Ona göre bu sürece yeni bir dinamizm katmak için bu engelleri artık kaldırmak gerek.
-  Gene onun deyişiyle, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda “eski klişeler ve önyargılarla değil, yeni bir anlayışla yaklaşmalı... Bu fırsatı kaçırmamalı... AB’nin Türkiye’ye olan ihtiyacının, Türkiye’nin AB’ye olan ihtiyacından fazla sayılacağı gün gelebilir”... Türk liderlerinin zaman zaman tekrarladığı bu sözün, bir Alman politikacısı tarafından vurgulanması önemli bir olay...
-  Nihayet Alman Bakan, sürecin tıkanmaması için Türkiye’nin de yardımcı olması gerektiğini vurguladı. Örneğin temmuzda AB başkanlığını Kıbrıs Rum yönetiminin devralması, sürecin donmasına neden olmamalı dedi ve “Bu konuda duygusal değil, akılcı davranılması gerektiğini” hatırlattı... Bu da Ankara’nın kulak vermesi gereken bir tavsiye...
* * *
Westerwelle’nin konuşmasının ikinci bölümü daha çok Arap Baharı, Avrupa’daki ekonomik kriz ve bu gelişmelerin Türkiye ile Avrupa arasındaki işbirliği için yaratacağı fırsatlarla ilgili.
-  Bakan bölgesel gelişmeler karşısında fırsatlar görüyor. Türkiye’nin konumu ve rolü, daha güçlü bir “stratejik diyalog”a yol açabilir. Dolayısıyla Arap Baharı, Türkiye ile Avrupa’nın beraber çalışacağı yeni bir işbirliği alanı olabilir.
-  Avrupa’daki ekonomik krize gelince, Bakana göre Almanya bunun üstesinden gelinmesi için çabalarını sürdürmek kararında. Bu bağlamda Westerwelle önemli bir tespitte bulundu: Krize atlatılmasında sadece “kemer sıkma”nın değil, “büyümeme”nin de büyük önem taşıdığını söyledi, ancak “büyüme”nin de sırf “borçla satın alınamayacağını”, bunun için mutlaka “yapısal reformların” gerçekleştirilmesi gerektiğini vurguladı...
Bu da Avrupa’da gün geçtikçe yaygınlaşan doğru bir görüş...

Kaynak: Milliyet