Mekân: Cezire Kanalı. Zaman: Şubat sonu veya Mart ayı başları olmalı (2008). İtticahu'l Muakis (The Opposite Direction) programının yapımcısı Dürzi Faysal Kasım yine kendisi gibi bir Suriyeli olan Vefa Sultan'ı ağırlıyor. Nadide Sultan cinaslı Vefa Sultan da Nusayri. Yani Arap Alevisi. Ağırlayamaz mı? Elbette ağırlayabilir ama kadın gedikli bir CNN müdavimi. Ve tercihli konusu da İslâm'a hakaret ve küfretmek. Onun yerine İslâm'a hakaret karikatürlerini yayınlamakla ünlenen Danimarkalı gazetenin editörü dâvet edilseydi sezâydı. Çok ilginç... Sözkonusu karikatör krizinin akabinde Jyllands Posten gazetesinde yaprak dökümü yaşanıyor. Jyllands Posten kültür editörü Flemming Rose bilinmeyen sebeplerden dolayı istifa ettikten sonra yayın yönetmenini de aynı şekilde karikatür krizi veya laneti çarptı. Yayın yönetmeni Carsten Juste de esrarengiz bir şekilde istifasını bastı. Bu istifalara mesai arkadaşları bir anlam veremiyorlar. Vefa Sultan da Flemming Rose gibi birisi. Ama ilginç olan Karadavi gibilerinin dinî konuşmalar yaptığı ve Şeriat ve Hayat gibi programların yapıldığı bir kanalda Vefa Sultan'ın icra-i faaliyette bulunması ve İslâm hakkında akla hayâle gelmedik hakaret, isnat ve karalamalarda bulunmasına izin verilmesi. Neden sonra kanal özür diledi. Hakkını yemeyelim Karadavi bir programının dibacesini tamamen bu rezalete ayırdı ve böyle bir duruma sebep vermesinden dolayı kanalı payladı. Çok ilginç. Bu hususta, Cezire Kanalı da CNN'i aratmıyor. CNN son günlerde bir çok vukuat işledi. Bir habercisi Çinlilere hakarette bulundu ve Çinliler CNN hakkında dâvâ açtı. Yine Huntington paralelinde Latinolar hakkında hakaret içeren konuşmalara yer vermesinden dolayı kanala yönelik toplu bir dâvâ açılması gündeme geldi. İlginç. Vefa Sultan hem Cezire hem de CNN'in daimi konukları arasında bulunuyor. Yani anlayacağınız Vefa Sultan'dan CHP'nin Denizli temsilcisi Ali Kavak'a; El Cezire'den CNN'e ve Faysal Kasım'dan Ahmet Hakan'a görünmeyen bir silsile ve ince bir çizgi ve damar var.

***

Cefa Sultan suretindeki Vefa Sultan 1989 yılında turist olarak kapağı ABD'ye atıyor ve gidiş o gidiş. Burada Hispanik kökenliler için çıkarılan aftan yararlanarak Amerikan vatandaşı oluyor. Sadece vatandaşı olmakla kalmıyor zamanla Amerikan fedaisine dönüşüyor. 'Teröre karşı savaşta' mızrak ucu oluyor ve tam siper canla başla Amerikan ideolojisine hizmet ediyor. Anlayacağınız, Amerikalılardan daha fazla Amerikancı oluyor. Bununla da kalmıyor. Kendisini İslâm'a karşı savaşan bir Müslüman olarak tanıtıyor. Müslümanların 'merhametsiz Allah'ını başka merhametli bir Tanrı' ile değiştirdiğini ifade ediyor. Kocası da bu durumda Müfid olan ismini yeni dünyasına uygun olarak David olarak değiştiriyor. 11 Eylül sonrasında da adeta keşfediliyor ve Amerikan televizyoncularının İslâm'a karşı aranan ve vazgeçilmez konuk ve yorumcularından birisi hâline geliyor. Time dergisi de kendisini keşfediyor ve 2006 yılında onu dünyanın en etkili 100 kişisi arasına alıyor. Hizmete karşı hizmet diye buna derler herhalde. Ödül almak için Selman Rüşdi olmak kâfi. 2006 yılı Şubat ayında El Cezire'nin 45 dakikalık İtticahu'l Muakis programında Faysal Kasım'ın konukları arasına giriyor. Konu Huntington'ın 'medeniyetler çatışması' tezidir. Karşısında da cılız İbrahim Huli vardır. Ama İbrahim Huli'nin niyeti iyi ama sıkleti hafiftir. Karşısında adeta bozguna uğruyor. Dünyada medeniyetler çatışması değil yarışması olduğunu ama bu yarışı İslâmiyetin çatışmaya çevirdiğini ileri sürüyor. CNN ve Cezire'den sonra kendisini MEMRI de keşfediyor ve Faysal Kasım'ın programı video hâlinde milyonlara servis yapılıyor. Seri katil vezninde artık o seri bir yalancıdır. Zorlandığı yerde silâhıdır onun. Halep'te tıp okurken gözü dönmüş İhvan mensuplarının 1979 yılında fakülteyi bastıklarını ve sağı solu 'Allahu Ekber' nidaları arasında kurşun yağmuruna tuttuklarını anlatıyor. Sanki Alparslan Arslan'ın Danıştay baskınını Tansel Çölaşan yerine onun anlattığını sanırsınız. Olayın akabinde nevrinin döndüğünü ve inancını kaybettiğini söylüyor. İhvan'ın sözkonusu baskın sırasında tekbirler eşliğinde sağa sola kurşun sıktığını ve Yusuf el Yusuf'un bedenini cansız yere serdiklerini hatırlıyor. Ama o dönemde de profesör olan şuanki Tıp Fakültesi Dekanı Riyad Asfari, Vefa Sultan'ı Arapların deyimiyle cümleten ve tafsilan yalanlıyor. O dönemde fakültede öyle bir sahne yaşanmadığını zaten kampüste korumaların olduğunu ifade ediyor. 1979 yılında Halep Üniversitesi'nde eğitim gören Suriyeli gurbetzedelerden Adnan Halebi ve Gada Müezzin gibiler de kendisini yalanlıyorlar.

***

Vefa Sultan, İslâm'ın yanlış yorumlanmadığını bizzat İslâm'ın kendisinin yanlış olduğunu söylüyor. Time dergisine göre İslâmî aşırılığın panzehirlerinden birisi Vefa Sultan, eşcinsel film yıldızlarından Michael Lucas gibilerinin de aferinlerine nail olmuş. Vefa Sultan'ın anlattıkları ışığında İslâm'dan iğrendiğini söylüyor. Pim Fortuyn da öyleydi nitekim. Time dergisine kendisini anlatırken, 'İslâm'a inanmayan Müslümanım' diyor ve David Horowitz gibi neoconlarla İslâm'a karşı aynı kürsüleri paylaşıyor. 'İslâm'da kadın' panelinde şunları söylüyor: "Ben kendimi İslâm'la mücadeleye adadım; lütfen anlattıklarımı can kulağıyla dinleyin. Ben kendimi sadece siyasal İslâm, militan İslâm, radikal İslâm veya Vehhabi İslâmına karşı mevzilendirmiyorum bizzat İslâm'ın kendisine karşı mücadeleyi esas aldım. Kendimi buna adadım. İslâm kesinlikle yanlış anlaşılmadı. Problem bizatihi İslâm'dadır. Müslümanlar iki şıktan birini seçmek zorundalar: Ya değişecekler ve İslâm'ı terkedecekler ya da ezilecekler..." Zat-ı Akdes'e kadar dil uzatıyor. 'The Escaped Prisoner: When God is a Monster' kitabı üzerinde çalışıyor. Yani: 'Kaçkın mahkum: Tanrı bir canavar olduğunda!'

Peki Ahmet Hakan'ın Tarafsız Bölge'sinde taraflı ve CHP'li Ali Kavak'a ne demeli. O da Vefa'nın cefasından geri kalmamak için bakın neler söylüyor: "Atatürk gibi bir lider varken peygamber gibi lider bekliyorlar...." Onun hızına Nadide Sultan bir tarafa Vefa Sultan bile yetişemez... Dolayısıyla bu CHP'linin Faysal Kasım'dan ve onun ötesinde Vefa Sultan'dan ne fakı var? Bence Vefa da Ali Kavak da bir şekilde MEMRI'ye çalışıyor... (MEMRI: Ortadoğu Medya Araştırma Enstitüsü-İsrail'in temellerine hizmet ettiği öne sürülen bir yayın kuruluşudur...)

Kaynak: Yeni Asya