19 Şubat 2008 tarihinde Ermenistan'da yapılan devlet başkanlığı seçimleri sonrasında muhalefetin başlattığı mitingler 1 Mart gecesi fiilî eylemlere dönmeye başladı. Miting alanındaki göstericilere güvenlik güçlerinin müdahale etmesiyle çatışma çıkmış ve neticesinde en az 8 kişinin öldüğü birçok kişinin de yaralandığı bildirilmektedir.  
 
1 Mart gecesi başlayan ve başkent Erivan'da 20 günlük olağanüstü hal ilan edilmesi ile neticelenen olaylar Turuncu Devrim'in resmen başladığını göstermektedir. Petrosyan ise zorla götürüldüğü evinde ev hapsinde tutulmakta. Petrosyan buradan ABD ve AB'ye çağrıda bulunarak Batı'dan seçimlerin yeniden yapılmasına destek olmalarını istedi. Petrosyan, çağrısında özellikle Batı'nın "demokratik düşünce ile çürümüş kriminal rejim arasında tercih yapması gerektiğini" bildirmiştir. Erivan'ın en merkezi meydanı olan Özgürlük Meydanı'nın Petrosyan taraftarlarınca ele geçirilmesinden sonra Sarkisyan da taraftarlarını miting alanlarına çağırmıştır. Bütün bu gelişmeler yaşanırken Koçaryan gelişmelere bağlı açıklama yapmış ve "muhalefetin de Ermeni olduğunun" unutulmaması gerektiğini bildirmiştir.

Turuncu Devrim, Ermenistan için sürekli gündemde tutulan bir olguydu. Zira Karabağ klanının savaş baronlarından ibaret mevcut yönetimin uzlaşmaz tutumları neticesinde Ermenistan bölgede yalnızlaşmış ve bu durumun bir neticesi olarak da ekonomik sorunlar yaşamaya başlamıştır. Ülkede giderek derinleşen ekonomik kriz neticesinde ülke nüfusu adeta Ermenistan'ı terk etmiş ve nüfus Ermenistan için bir beka sorunu haline gelmiştir. İşte bu noktada eski Devlet Başkanı Levon Ter Petrosyan "Ermenistan'ın geleceği için barış" sloganı ile ortaya çıkmıştır. Petrosyan'ın bu slogan ile girdiği seçimlerde beklenildiği gibi ülkede ekonomik ve siyasi gücü elinde bulunduran Başbakan Serj Sarkisyan seçimleri kazandığını ilan etmiştir. Ancak seçimlerin üzerinden neredeyse iki hafta geçmiş olmasına rağmen seçim sonuçları bir türlü açıklanamamıştır. Ancak seçimlerin daha en başında Ermenistan'da seçimin barış isteyenler ile (Ermenistan'ın ilk devlet başkanı Levon Ter Petrosyan) gerginlik politikalarını sürdürmekten yana olan Koçaryan iktidarının savunma bakanı, şüpheli bir ölüm sonrası boşalan başbakanlık koltuğuna oturan Serj Sarkisyan arasında geçeceği belliydi.

Her ne kadar Dağlık Karabağ bölgesinin işgaliyle sonuçlanan savaşı yürüten ekibin başında devlet başkanı olarak Petrosyan bulunduysa da, şimdi eski devlet başkanının konumunun çok değiştiği gözlemlenmektedir. Petrosyan son derece mantıklı bir önermede bulunmaktadır. Ona göre; "Azerbaycan her geçen gün petrol gelirlerinin de etkisiyle güçlenmektedir. Ermenistan ise tersine içi boşalmakta ve zayıflamaktadır. Bir an önce Ermenistan güçlü pozisyonunu kaybetmeden önce barış masasına oturmalıdır". Petrosyan'ın ılımlı tavrı Batı'dan da destek görmektedir. ABD'nin bölgedeki en büyük büyükelçiliğini Erivan'da inşa ettirdiğini de göz önüne alırsak (neredeyse bir mahalle büyüklüğünde) Ermenistan'ı kolay kolay Moskova'ya bırakma niyetinde olmadığı anlaşılmakta. Ancak Rusya da Ermenistan'ı kaptırmak niyetinde değildir. Şubat başlarında Başbakanı Viktor Zubkov'un Erivan ziyaretiyle aslında Başbakan Sarkisyan'a destek verdiği kolaylıkla anlaşılmaktaydı. Ancak Levon Ter Petrosyan'ın da kolay kolay mücadeleyi bırakacağını düşünmemek gerekir. Petrosyan seçimlerden sonra büyük itiraz mitinglerine başlamıştır. Bu mitinglere ülkenin geniş kesimlerinin katılımı söz konusu.

Ermenistan'da küresel bir mücadele yürütülüyor

Bütün bu olaylarla beraber seçimi kazandığını ilan eden Serj Sarkisyan koalisyon görüşmelerine başlamıştır. Daşnaksütyun Partisi, Sarkisyan ile koalisyon kurmaya hazır olduğunu belirtmiştir. Orinats Yerkir Başkanı Artur Bagdasaryan da yine aynı şekilde koalisyona ortak olmak istediğini açıklamıştır. Yapılan görüşmelerde Artur Bagdasaryan'ın nispeten küçük bir makam olan Milli Güvenlik Kurulu başkanlığına getirileceği bildirilmiştir.

Ermenistan küçük bir ülke olmasına rağmen burada bölgecilik önemli bir etkendir. İktidara hangi bölgenin insanı gelmiş ise devletin önemli kadroları o bölge insanlarınca adeta işgal edilmektedir. Bu açıdan bakıldığında eski Devlet Başkanı Koçaryan ve Sarkisyan, Dağlık Karabağ bölgesindendir. Bu sebeple de ülkede ciddi bir Karabağ klanı hakimiyeti söz konusudur. Bu durum başkent Erivan ve Ermenistan'ın genel olarak batı ve güney bölgeleri Karabağ kökenlilere sıcak bakmamaktadır. Bu kesimler desteğini Petrosyan'dan yana kullanmaktadırlar. Başkent Erivan'da Petrosyan'ın ciddi bir üstünlüğü söz konusudur. Tersine Karabağ ve civar bölgeleri ise Sarkisyan'dan yanadır. Bu bölgeler Petrosyan'ın barış istemlerini "vatan hainliği" olarak değerlendirmektedir. Bu çerçeveden bakıldığında Ermenistan'da bu seçimlerle beraber ciddi bir sosyo-kültürel altyapısı olan bir ayrışma süreci de başlamış bulunmaktadır.

Ermenistan'da ortaya çıkan Turuncu Devrim sinyalleri aslında burada bir küresel mücadele yürütüldüğünü de ortaya koymaktadır. Her ne kadar Ermenistan muhalefeti ve iktidarı genel Rusya yanlısı olarak kabul edilse de Sarkisyan'ın Rusya ile ilişkilerde daha teslimiyetçi bir politika güttüğü ileri sürülebilir. Petrosyan bu anlamda daha pragmatik ve Batı ile de diyalog kanallarını açık tutmaya çalışan bir politikacıdır. Batı burada Turuncu Devrim amacı taşıyan Petrosyan'a açık bir destek vermemektedir. Bölgede ortaya çıkabilecek istikrarsızlık Batı'nın çıkarına değildir. Tamamıyla Rusya'nın etkisinde olan bir Ermenistan bölgedeki her türlü ulaşım ve boru hatlarının dışında kalmaktadır. Bu durum da ABD'nin çıkarları ile örtüşmemektedir.

Ve elbette burada Azerbaycan iktidarı da bir yol ayırımında bulunmaktadır. Bir tarafta Azerbaycan ve Türkiye ile barıştan yana olan Petrosyan mı, yoksa düşmanlığı sürdürecek olan Sarkisyan mı sorusu gündemdedir. Sarkisyan desteklendiği takdirde düşmanlığa devam edileceği aşikârdır. Diğer yandan bir Turuncu Devrim ile Petrosyan iktidara geldiğinde ise barış çok yakın olacaktır. Ancak bu defa da Kafkasya'da Gürcistan ile başlayan ve gerçekleşmesi halinde Ermenistan ile devam edecek olan devrimler silsilesinin bölgede "kötü bir alışkanlık" haline gelmesi ihtimali mevcut olacaktır.
 
Kaynak: Zaman