PRİŞTİNE
Dünyanın neresinde olursa olsun, etnik sorunların "bütünlüğü korunmuş sınırlar içinde bir arada yaşama" formülü ile çözülmesi ancak tek bir asgari koşulda mümkün olabiliyor. Vazo kırılmamış olacak... "Vazo" derken, etnik grupların ya da halkların bir arada yaşama isteğini ve iradesini, birliktelikte bir gelecek görmelerini, ortak menfaatler oluşturabilmelerini kastediyorum.
Ülke bütünlüğü için "vazo"yu kırmamak şart. Vazo bir kez kırıldıktan sonra parçalarını istediğiniz kadar yapıştırın, faydasız; eskisi gibi olmuyor.
Geride bıraktığımız hafta NATO'nun davetlisi olarak bulunduğum Kosova'da görüp işittiklerimden çıkardığım en önemli sonuç şu oldu: Vazo kırılmasın istiyorsanız etnik ayrımcılık yapmayacaksınız, asla dışlamayacaksınız, ayrılıkçı şiddetle mücadele ederken suçluyla suçsuzu ayırt edeceksiniz, meşru zemini terk etmeyeceksiniz... Miloşeviç'in Sırp milliyetçiliği, Kosova'da Arnavutlara bunların tam aksini yaptı ve şimdi bu hatanın bedelini Kosova Sırpları ağır biçimde ödüyor.
Önce güven gerekli
Kosova'da Sırpları da Arnavutları da dinledim. Sırplar şimdi, "Belgrad, Kosovalı Arnavutlara, Sırbistan'ın parçası olmaya devam etmeleri karşılığında BM üyeliği hariç, mümkün olabilecek en geniş otonomiyi teklif etmişti ama Arnavutlar bunu reddedip bağımsızlıkta direndi" diye suçluyorlar karşı tarafı.
Arnavutlar da kuzeydeki, Kosova'nın bağımsızlığını tanımayan Mitroviça merkezli "asi" Sırp bölgesi hakkında konuşurken, "Ahtisaari Planı'nda Sırplara mümkün olan en geniş hak, özgürlük ve güvenceler tanınıyor; buna rağmen bağımsız Kosova'nın parçası olmak istemiyorlar" diyorlar.
BM Özel Temsilcisi, eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari'nin adıyla anılan Şubat 2007 tarihli çözüm planında Kosova için önerilen aslında adı konmamış bir "fiili bağımsızlık"tı. Bilindiği gibi Arnavutlar, ABD ve AB'nin de desteklediği bu planı kabul ettiler; Moskova ve Belgrad ise reddetti. Uluslararası müzakerelerin 2007 sonbaharında çökmesinin ardından Kosova'nın bağımsızlık ilan etmesi de planın ruhuna uygun bir gelişme oldu.
Kosovalı Arnavutlar şimdi ülkelerini Ahtisaari Planı'nın rehberliğinde inşa ediyorlar. Plan, ülkedeki tüm etnik gruplara en geniş hak ve özgürlükleri, Mitroviça Sırplarına da geniş bir otonomi tanıyor.
Yasa yapmakla olmuyor
Kosova, Avrupa'daki en özgürlükçü yasalara sahip ülkelerden biri. Bunu öncelikle BM'ye ve ABD ile AB'nin siyasi desteğine borçlu.
Ancak, yasalarıyla övünseler de bunların henüz gerçek anlamda uygulanamadığını Arnavutlar da kabul ediyor.
Sırplar ise ülkede güvendikleri tek kurumun NATO yönetimindeki Kosova Gücü (KFOR) olduğunu söylüyorlar.
Kosova'nın atmosferinde, korku, güvensizlik, kin ve nefretin geniz yakan kokusu var... Güçlü bir kimyasal çözücü gibi, vazonun kırık parçalarının birbirine tutunmasını sürekli engelliyor.
Sırplar gettoda
İki milyon Arnavut'un yaşadığı Kosova'da kalan Sırpların sayısı tahminen 125 bin. Belgrad, Sırp ordusunun çekilmesi ve yönetimin BM'ye geçmesiyle sonuçlanan NATO operasyonundan bu yana 200 bin kişinin Sırbistan'a göç ettiğini iddia ediyor. Bunların ezici çoğunluğu Sırp.
Başkent Priştine'de 1999'dan önce 45-50 bin kadar Sırp yaşarken bugün burada sadece 60 Sırpın kaldığından söz ediliyor.
Bugün Kosova'da Sırpların 35 bini Mitroviça'da, 90 bini ise ülkenin Arnavut çoğunluğu içindekalan bölgelerde (anklav) yaşıyorlar.
Ancak, haklarını aslında artık birer gettoya dönüşmüş olan anklavlarının dışında kullanabilmeleri, içinde yaşadıkları korku ve güvensizlik atmosferi yüzünden hemen hemen imkânsız. 2005'ten beri sonu ölüm veya yaralanmayla biten kayda değer bir şiddet olayı meydana gelmemiş olmasına rağmen bu böyle.
Görüştüğüm KFOR yetkilileri ülkede durumun genelde "sakin fakat gergin" olduğunu söylediler.
Görünen o ki, bu gergin atmosfer ve gettolaşma sürdükçe, kendilerini, yurtlarını terk etme baskısı altında hisseden Sırpların göçü de sürecek. Arnavut milliyetçileri bu durumdan hoşnut olabilir ama azınlıkların kendini tehdit altında hissetmesinin, ülkelerinin uluslararası statüsü açısından olumlu sonuçlar vermeyeceği açık.
Hukuk üstünlüğü şart
Kosova'nın en önemli sorunu, hukukun üstünlüğünün tesis edilmesi...
Sırplar ve diğer azınlıklar ancak o zaman kendilerini yasalar önünde eşit hissedebilir; seyahat, eğitim ve güvenlik haklarının garanti altında olduğunu düşünebilir. Kosova Sırplarının ülkede "azınlık olarak yaşamayı reddetmesi" ancak hukukun üstünlüğü temin edilirse meşru kabul edilen bir seçenek olmaktan çıkarılabilir. Kosova'nın uluslararası statüsünün pekişmesi de ülkede hukukun üstünlüğünün ve demokrasinin yerleşmesiyle yakından ilişkili.
Kaynak: Milliyet