Alexander J. Motyl

24 Kasım pazar günü başkent Kiev’i sarsan kitlesel gösterilerin sonucu ne olursa olsun, anlamı açıktır. Ukrayna’da 2004’teki Turuncu Devrim ruhu halen canlıdır ve iyi durumdadır, Yanukoviç rejimi de buna dikkat etse iyi olur.

Ama insanlar, Kiev ve diğer şehirleri harekete geçirerek Yanukoviç ve onun rejimindeki ahbaplarına etkili bir şekilde asla tiranlığı kabul etmeyeceklerini söylediler. Bir gazetecinin belirttiği üzere: Pazar olayları bir kez daha Moskova’da yaşayan çoğu kişinin kıskançlığına konu olacak bir şey gösterdi: Kiev’deki insanlar daha özgürdür… Bunlar kendilerini güçlü bir çarın tebası olarak değil bir cumhuriyetin vatandaşları olarak görüyorlar.

Birkaç yıldır Ukraynalı ve yabancı analistler, Ukraynalıların artık duyarsız, pasif ve kayıtsız olduklarında ve bir daha kitlesel protestolar meydana gelmeyeceğinde ısrar ediyorlardı. Bunun aksinin doğru olduğuna dair büyük deliller var: Ukrayna’nın her tarafında Ukraynaca ve Rusça konuşan öğrenciler, iş insanları, emekliler, eski askerler, feministler, çevreciler, şehir korumacıları ve diğer çoğu kişi tarafından devam ettirilen protestolar. Çoğu şevki kırılmış analistin iddialarının aksine, yakından bakılırsa sivil toplum canlıydı. Her yerde hoşnutsuzluk vardı. Bu arada rejimin saldırıları dinmek bilmiyordu: Haksız yere siyasi tutuklamalar, yaygın yolsuzluklar ve devlet malının alenen soyulması, tarihin çarpıtılması ve hafızanın reddi, ifade ve basın hürriyetini engelleme teşebbüsleri. Cumhurbaşkanı ve iki oğlu etrafında toplanan paragöz bir güruh olarak Yanukoviç “ailesinin” ortaya çıkışı, rejimin bir zamanlar Romanya diktatörü Nikolay Çavuşesku, karısı Elena ve bunların playboy oğulları Nicu tarafından tatbik edilen, ”tek aile sosyalizmi” benzeri duruma ne kadar yaklaştığını gösterdi.

Tüm bunların ışığı altında görülen, hükümetin Ortaklık Anlaşması’nı reddetmesinin bardağı taşıran son damla olduğuydu: Bir kıvılcım, insanları harekete geçirdi ve Yanukoviç rejimine karşı nefretlerinin derinliğini gösterdi. Bazı bilim adamları ve çoğu devrimci, devam etmekte olan durumu “devrimci durum” olarak adlandırabilir. Bunlar böyle yapmakta haklılar. Yanukoviç’in 2010 başında talihsiz bir şekilde cumhurbaşkanı seçilmesinden bu yana ilk kez onun yolsuz rejimi devrilebilir hale geldi (özellikle de AB’nin 28 ve 29 Kasım’da yapılacak Vilnius Zirvesi ve Yanukoviç’in direnemeyip sonunda anlaşmayı imzalaması sonrasında gösteriler güç kazanırsa). Ukrayna cumhurbaşkanı sonunda devrilirse, belki de halkın gücüyle iki kere aşağılanmış tek dünya lideri olarak oldukça hak edilmiş bir ayrıcalığa sahip olacak.

Elbette göstericilerin dağıtılması ya da Yanukoviç’in Azarov hükümetini feshedip Vilnius’ta anlaşmayı imzalayarak talepleri karşılaması mümkündür. Şu an için durum, son akıbet hakkında bir nebze tahminde bulunulamayacak kadar değişkendir. Ama tartışılmaz bir gerçek var: Turuncu Devrim ölçeğinde kitlesel protestolar meydana geliyor. Rejim Ukrayna halkının demokratik arzularının henüz kuruyup ölmediğini biliyor. O, gençlerin kalp ve zihinlerini kaybettiğini ve bir geleceğinin olmadığını da biliyor (Kiev’deki en büyük iki üniversitenin öğrencileri 26 Kasım’da kitlesel gösterilere katıldılar). Rejim insanların özgürleşmek istediklerini biliyor. Ve rejim, onların kendisinden nefret ettiklerini de biliyor.

Rejim için daha kötüsü, muhalefete aptalca bir şekilde ideal slogan ve mükemmel bir marka sağlamış olmasıdır. Ukrayna’daki demokratların tamamı şimdi Avrupa severdir. Onların gayeleri tek kelimeye indirgenebilir: Avrupa. Bunların korkuları iki kelimeye indirgenebilir: Putin’in Rusya’sı. Bunların müttefikleri, Ukrayna’nın Avrupa tercihini destekleyen herkestir. Bunların muhalifleri, Ukrayna’nın Sovyet geçmişine saplanıp kalmasında ısrar eden ve onun despotik, yeni-emperyalist ve ırkçı petrol devletinin sömürgesi olmasını arzu eden tüm zorbalardır.

Yanukoviç Ortaklık Anlaşması’nı iyi karşılarsa kendisini Avrupa şampiyonu olarak konumlandırabilir. O şimdi kendisini Avrupa’nın düşmanı olarak tanımlıyor. AB’nin talebi üzerine Yulia Timoşenko’yu serbest bıraksaydı kendisini yüce gönüllü olarak iddia edebilirdi. Şimdi Timoşenko 25 Kasım’da ucu açık açlık grevi ilan etmişken Yanukoviç, en iyi ihtimalle kinci ya da zayıf olarak görülebilir.

Nereden bakılırsa bakılsın, rejim hızla kendisini bir çıkmaza sürüklüyor.

Ukrayna milli marşı “Ukrayna halen yaşıyor” sözleriyle başlar. Halkı düşüncesiz insan yığınlarına dönüştürmek için rejimin gösterdiği yoğun çabalara rağmen Ukrayna’nın Avrupa yanlısı göstericileri onun halen hayatta olduğunu ve tekme attığını gösterdiler. Bu tekmelerden birinin doğrudan Yanukoviç’e inmesi an meselesidir.

Kaynak: World Affairs

Dünya Bülteni için çeviren: Arif Kaya

NOT: “Bu yazı Ukrayna - AB zirvesinden önce kaleme alınmıştır