Hayat kendi başına bir çelişkiyi içerir.

İnsanın ezeli sürgününde ebedi olanı aramaktan mütevellit insana özgü çelişkiler yumağı... Sürgününü hicrete dönüştürenler ancak bu büyük çelişkiyi aşabilir.

İnsan çelişkisi oranında hicret yurdunu sürgün yerine dönüştürür, çelişkilerinden kurtulduğu nispette de sürgünden hicret yurduna avdet etmiş olur.

Modern hayat insanın sürgünlüğünü hatırlatan her çelişkiyi, çelişki olmaktan iptal etti. Çünkü kutsala, aşkın olana, aklın ötesinde mutlak olana başkaldırarak düz bir tutarlılık vaat etti. Gördüğünden, aklettiğinden ötesi yoktu insan için; unutkanlığı öneriyordu modernite insana. Unuttuğun, yok saydığın oranda mutlusun; böylece gerçekliği bulduğunu vehmedebilirdi insan...

Unutmak hakikati perdelemeye yetmiyor. İnsanlığımızın büyük çelişkisini görünmez kılmaya da yetmiyor.

Tutarlılık hayatın çelişkisini bilerek, kabullenerek ve ona rağmen takınılan tavır, yaşama biçimidir.

Hayatın akışına karşı çıkmak, kendi aleyhine olarak bir çizgiyi sürdürmeye çalışmak, görünür çizgiyle sınırlı hayat tasavvuru içinde 'saçmalıktır'.

Hayatın çelişkilerine karşı uyum kazandığı sürece ayakta kalabilir insanoğlu. Ne var ki dünyayı sürgün yerinden hicret yurduna dönüştürebildiği oranda da tutarlı kalabilir. Hayat ne tek başına mutlak kötücül, ne de her şeyiyle kutsanacak kadar pak...

Bunca dengeler içinde, daha doğrusu metafizik bir gerilimle tutarlı olabilmek, yeterince çelişkiler yumağı haline getirilen postmodern zamanlarda saf kalabilmek mümkün.

Saf kalmak; akıl nakısası, bir eksik kavrayış, yorumlayış, tavır alış halini ima eder. Aynı zamanda tutarlı olmanın bedeli, biraz da bönlük anlamında safça görünmeyi göze almak demek.

Saflaşmadan hicret yurduna erişilmez. Saflaşmakta direnenler sürgünlüklerini pekiştirirler. Tutarlılıkla saf kalınabilir. Mutlak tutarlılık ne kadar mümkün?

Hayat kendi başına çelişki ise eğer bu açmazdan nasıl kurtulur insan?

Eşyanın, hadiselerin, yani hayatın tutarlı bir besteye dönüşebilmesi de saf olmayı, yani düz bir çizgide birlik olmayı gerektirir.

Saf olmakla, saf tutmak arasındaki birebir ilişkiyi kaybetmeden hayatı erdemli hale getirebilmek ne mümkün! Saflaşmadan saf tutmak, yani istikameti korumak da imkansız.

Tutarlı olmak adına dünyanın çekimine direnmek saflık sayılır genelde... Saflık hafife alınır bu nedenle. Safça temennilerle menfaatlerin gerçekleştirilemeyeceği, ayakta kalma mücadelesinin kazanılamayacağı söylenir.

Oysa hayatı saflaştırmak için saf tutmak, tutarlı olmak için de saflaşmak zorundayız.

Siyasetin, ticaretin, fikrin, zikrin, sosyal ilişkilerin, hasılı hayata dair her alanın saflığını koruyacak aşkın ilkeleriniz, öteye dair bir korkunuz, hesabınız yoksa bu dünyanın pazarlık hesaplarına göre tutarlı olmaya çalışırsanız 'saflık' yapmış olursunuz.

Saflaşmadan, çevremizi saflaştırmadan, saf tutmadan tutarlı olunamaz. <<<DEVAMI>>>