Son PKK vahşetinden sonra Kuzey Irak'taki hedeflere yönelik askeri operasyon ihtimalinin daha da belirginleşmiş olması karşısında uluslararası düzeyde farklı tepkiler geliyor. Siyasi olarak Batılı müttefiklerin, İslam dünyasının ve diğer ülkelerin tepkilerinde ilginç bir benzerlik var. Aslında bu benzerlik Türkiye'nin genel imajıyla yakından ilgili olsa da Türkiye üzerinde bir şekilde hesabı olan, bu ülkenin sahip olduğu dinamizmi 'hadım etme'ye niyetli güçlerin denetimindeki haber ağlarının, enformasyon bombardımanının oluşturduğu imajın belirleyici olduğunun altını çizmek gerek. Bu imajın oluşumunda, Türkiye'deki yönetimim sıfır hatayla işlediği, başa gelen her beladan dış güçlerin sorumlu olduğu türünden bir ucuz yaklaşıma düşmek ne kadar hata ise bu gibi stratejik satranç oyunlarından bağımsız, kendiliğinden gelişmeler gibi görmek de bir o kadar siyasi miyopluktur.

Özellikle Türkiye ve Türkiye'deki PKK ile bağlantılı olarak ele alınan Kürt sorunu etrafında oluşan imajın tümüyle olmasa bile büyük ölçüde bu uluslararası oyunun bir parçası olduğunu da bir kenara not etmek gerekir. "Ortadoğu'nun ezilmiş çocukları" rolü verilen Kürtler üzerinden bölgeye müdahil olma stratejisini ustaca oynayan Avrupalı ülkeler ve ABD-İsrail ittifakı, 'sistem' açısından sigorta gördükleri bölge diktatörlüklerinin (duruma göre Kürtlere ve başkalarına yönelik) baskılarını bölgeye nüfuz imkanı olarak değerlendirdikleri muhakkak.

Bu bölgede inisiyatif almak için stratejinin önemli bir parçası olarak kullanılan imaj oluşumundan Türkiye'nin de epeyce nasibini aldığını belirtmeye gerek yok. Bu imaj oluşumuna karşı "Dağ Türkü" söylemiyle çıkan garabetin bizzat bu imajı oluşturduğunu belirtmeye gerek yok. En ilkel ve vahşi yöntemlerle Kürt halkı adına uluslararası dengelerde kirli siyaset yapan örgütlerin işlediği cinayetler karşısında inandırıcılığın kaybedilmesi biraz da bu garabet politikalar nedeniyledir.

Irak işgali sırasında Türk askerini savaş bölgesine çekmek isteyen Amerika savaş bittikten sonra ikinci tezkere döneminde özellikle bölgeye girmemesi için çaba sarf etmişti. Şimdi ne oldu da birileri bizi tekrardan Irak içlerine çekmeye çalışıyor, bunun üzerinde düşünmek gerek.

Türkiye'nin bu bataklığa girmemesi, bizzat PKK sorununun Kuzey Irak dağlarını bombalamakla çözülmeyeceği; bunun siyasi, kültürel, tarihi derinliği olan çok yönlü bir mesele olduğu yönündeki fikrimizi saklı tutmak kaydıyla, ortaya çıkan tabloda inanılmaz bir imaj sorunu yaşanmakta. Türkiye'nin, Kürtlere yönelik oluşturulan Batı Avrupa'daki görüntüsü malum. Özellikle Alman ve İskandinav ülkelerinde PKK Kürtlerin temsilcisi, Türkiye de bunları ezen işgalci bir güç şeklinde oluşturulan kanaat medya ve haber akışı ile sürekli besleniyor.

Batılı ülkeler başta olmak üzere Çin'den Japonya'ya kadar uzanan coğrafyada son tezkere kararının yansıması şu: Türkler haklarını tanımak istemedikleri Kürtleri ezmek için Irak'ı işgal etmeye hazırlanıyor.

Benzer imaj, İslam dünyasında da var, hatta daha farklı bir vurguya sahip olarak Arap dünyasında etkinleşiyor. Arap dünyasında şöyle bir jeokültürel ve jeopolitik algı mevcut. Irak'tan Sudan'a ve Kuzey Afrika yani Magrib'i içine alan geniş coğrafya Arap yurdu olarak zihinlerde yerleşmiştir. Türkiye'nin güneyinden geçen hatta zaman zaman içinden geçen bu jeopolitik sınıra yönelik yapılacak herhangi bir müdahale tüm Araplara yönelik bir saldırı gibi algılanır. PKK ve Kürt meselesi bir yana, bilinç altında olayın Irak bağlamında Arap-Türk meselesi gibi algılanma sorunu da var. (Bu arada Amerikan işgaline karşı sessiz kalan kimi Arap ve Kürt milliyetçilerinin Türk işgalinden dem vurmaları hayli manidar).

Şimdi Türkiye bu zamana kadar ne PKK'nın Marksist-Stalinist bir ideolojiye sahip olduğunu ne de hedefinin Irak değil örgütün üsleri olduğunu anlatma zahmetine girmiş değil. Müslüman Kürtlere sahip çıkma adına PKK'ya sempati duyan, onun kanlı eylemlerinden ve İslam karşıtlığından habersiz bir İslam dünyasının bu algı sorununun muhatabı kim? Sorun ezilen Kürt azınlığın meselesi gibi yansıtıldığı ve bu algıyı değiştirecek bir adımın ne İKO çerçevesinde ne de PR çalışması olarak İslam dünyasına yönelik etkili çaba olduğundan haberdar değiliz. Müslüman Kürt halkını savunma adına Arap dünyasının miyop bakışları ile Türkiye'nin garabet politikaları birleşince ortaya çıkan manzara budur.

Temsil etmeye soyunduğu Müslüman Kürt halkını katletmekle işe başlayan, ırkçı bir örgütün maskesini indirmekte Türkiye'nin zorlanmasının temelinde büyük ölçüde "Dağ Türkü" söyleminin ve politikalarının etkisi var.

Not: Salı günü yayınlanması gereken bu yazının gazete teknik servisindeki bir hata nedeniyle bazı bölge baskılarında yayınlanmadığını öğrendim. Ayrıca Ali Bayramoğlu'nun yazısı benim köşeme konarak başka bir yanlışlık yapılmış. Bu nedenle yayınlanmayan yazımı tekrar yayınlamak durumunda kaldığım için okuyuculardan kendi adıma özür dilerim.


Kaynak: Yeni Şafak