Türkiye, 2002'de Afganistan'da faaliyet gösteren NATO güçlerine katıldığından bu yana insani çalışmalarda seçkin bir tutum ortaya koydu.  

Afganistan'da Türk kurşunuyla hiçbir Afganlının öldürülmediği ve Türklerin eğittiği hiçbir Afganlının kendi ülkesine ihanet etmediği ifade ediliyor. Türkler, Afgan hükümetine ve Afgan halkına Emir Abdurrahman Han döneminden bu yana yardım etti. Bu emir, ülkeyi 1880'den 1901'e kadar uzanan dönem boyunca birleştirdi ve modernleşme projesine başladı. Modern Türkiye'nin askerî akademi, tıp okulu, Kabil Üniversitesi, siyasal bilimler fakültesi, müzik okulu kurulmasında, Afganistan'dan genel sağlık hizmetinde temel rolü oldu. Türkler ile Afganlar arasındaki iyi ilişkiler birçok etkene dayanıyor. Bunlardan bazıları şunlar:

Birincisi Afganlılar 'Türkiye ile ortak sınırlarımız yok. Bu yüzden bu alanda aramızda hiçbir çekişme yok' diyorlar. İkincisi Türkiye, Britanya ve Rusya imparatorluklarının elinde çok sıkıntı çekmesi sonrası bağımsızlığını elde eden genç Afgan devletini kucaklarken emperyalist bir yapı ortaya koymadı. Türkiye'nin Afgan devletinin bütün unsurlarıyla ilişkileri oldu. Üçüncüsü Türkiye ve Afganistan aynı dine mensup ve uluslararası toplumdaki diğer üyelerin aksine Türkiye 11 Eylül olaylarını geride bırakan yıllarda Afganistan'ı ihmal etmedi ancak sessiz şekilde çalıştı.

Dördüncüsü Taliban hareketi Afganistan'da Türk güçlerine hiçbir saldırıda bulunmadı. Çünkü Türkiye'nin Afganistan'a katılımı 11 Eylül 2001 olaylarından bu yana Afgan toplumunun bütün kesimleriyle tarihî ilişkiler temelinde oluştu. Türkiye, NATO'da bir müttefik ve yükümlülükleri gereği Afganistan'a güç gönderdi ancak bu güçlerin askerî operasyonlara katılmaması şartıyla. Müttefiklerin baskılarına rağmen Türkiye bu siyasete tutundu.

Türkiye'nin Afganistan'daki varlığı gerek askerî olsun gerek siyasî, halka tam bir saygı göstermesine, Türkler ve diğer milletler gibi insan olarak muamele etmesine dayanıyordu. Türkler Afganlılara iktidar mevkiinden veya bir işgalci güç olarak emperyalist küstahlıkla bakmadılar. Kabil'de konuşlanan Türk güçlerinin Afganlılara talimatları saygı çerçevesinde verildi. Bu güçler evleri basmadı, hiç kimseyi tutuklamadı. Türk devriyeleri görevlerini zırhlı araçlar içinde değil, yolda yürüyerek yerine getirdi. Türk güçleri başkalarıyla göz temasını korumak için güneş gözlükleri kullanmadı.

Türk güçleri Afganistan'ın günlük yaşamında doğal bir parça oldu. Türk güçleri yeniden imar ve Afgan polis organlarının eğitimine katıldı. Bu noktadan hareketle Türk dersinin gayet açık olduğunu ifade edebiliriz. Çünkü insanî ve kültürel değerlere, âdet ve geleneklere saygı ve anlayış göstererek kalpleri ve akılları kazanmak istedi. Türkiye, Afganistan ile Pakistan'ı aralarındaki anlaşmazlıkları çözmek için birbirine yaklaştıracak tek ülke olmasa birkaç ülkeden biri olabilir.

Türkiye'nin NATO'ya üyeliği ve tarihî esnek güç kapasitesi Afganistan'a farklılık getirebilir. Afgan halkını tanıyanlar ve tarihsel olarak onlara güvenenler Afganistan'a yardım etmek isteyenlere yol gösterebilirler. NATO belirli bir zaman takvimi çerçevesinde çekilme için açık bir politika izlerse ve uluslararası toplum yeterli kaynak ayırırsa Afganistan'ın bir kez daha uluslararası topluma dahil edilmesi mümkün olur. Türkiye, Afganistan genç bir devletken dünyaya katılımına destek olmuştu. Bugün bunu bir kez daha yapabilir. Ürdün gazetesi El Rey 30 Temmuz 2010

Kaynak: Zaman