ABD, Iraklı Kürtlerle Bağdat arasındaki sorunları çözmek için son günlerde üst düzey bir çaba harcıyor. Kürtlere göre, sorunlar Türkiye İran-Suriye koalisyonunun Bağdat'ta artan nüfuzundan kaynaklanıyor

ABD beş gündür, son aylarda Bağdat'la Kuzey Irak Kürt Yönetimi arasında yaşanan Hanekin ve Kerkük krizi sonrası havayı yatıştırmak ve çözüm bulmak için kapalı kapılar ardında başarılı çabalar ortaya koyuyor. Bağdat'taki Amerikan elçisi Ryan Crocker bu çerçevede, tarafları güçlerini Hanekin ve çevresinden çekmeye ve güvenliği yerel polise vermeye ikna etmekte başarılı oldu. Crocker tarafları, belediye meclisleri seçimi yasası üzerine yapılan müzakerelerin etkinleştirilmesine ve BM temsilcisi De Mistura'nın Kerkük'teki seçimlerin altı ay ertelenip ihtilaflı bölgelerle ilgili 140. maddenin uygulanması yönündeki adımların hızlandırılması önerilerine yoğunluk verilmesine de ikna etti.
Amerikalıların Kürtlerle Maliki hükümeti arasındaki krizi kontrol altına alma yönünde başarılı çabalar gösterdiği ve askeri çatışma ihtimaline nokta koyduğu doğru. Fakat bu
durum Crocker ve Mistura'nın önerdiği çözümlerin yakında gerçekleşeceği anlamına gelmez. Kürtlere göre bu çözümler geçici. Zira şu ana dek Bağdat'ta 140. maddenin uygulanmasına yönelik herhangi bir somut hazırlık yapılmış değil. Buna Bağdat'ı bu maddeyi uygulamayı ertelemeye sürükleyen birçok etken eklenebilir. Kürtler bu maddeyi ulusal hareketleri, ve Irak devletiyle tam entegrasyonlarının sağlamlaşması açısından merkezi bir halka olarak görüyor.
Bu bağlamda Kürtlere göre, Bağdat-Erbil ilişkilerinin kötüleşmesindeki en önemli etken, 'bölgesel koalisyon'un Maliki'nin politikaları üzerindeki etkisinin artması. Kürtler Bağdat'la mevcut anlaşmazlıklarının Maliki hükümetinden değil, Irak'la Kürtleri arasındaki ilişkileri bulandırmak için çaba harcayan İran-Türkiye-Suriye koalisyonundan kaynaklandığını dile getiriyor.
Kürtler, İran ve Suriye'nin Kürt meselesine yaklaşımlarıyla Türkiye'ninki arasında da temel farklar bulunduğunu düşünüyor; onlara göre, İran ve Suriye'nin tavrındaki temel etken, Kürtlerin ABD'nin Irak'taki ana dayanaklarından biri olduğu yaklaşımından hareketle ABD'yle hesaplarını görme eğilimi. Türk etkeniyse Türk-Amerikan çekişmesiyle değil, Iraklı Kürtlerin şartlarına yönelik endişeyle ilişkili. Bu yorum doğruysa, ABD İran ve Suriye'nin tavırlarını etkileyemez. Fakat Türk endişesini yok etmek ve Ankara'yı Irak'taki Kürt oluşumuyla ilişkilerini doğallaştırması gerektiğine ikna etme noktasında birçok şey yapabilir. Böyle bir gelişme yaşanırsa, ABD'nin Irak ve bölgedeki yaklaşımı desteklenir, Irak-Türkiye ilişkileri etkinleştirilir. Daha önemlisi, ılımlı Türk ekseniyle aşırı İran-Suriye ekseni arasındaki bağlantı koparılarak Irak'ın güvenliğini güçlendirilir.
Bu konu birçok sebepten ötürü özel ilgi gerektiriyor. İlki, Kürtler bölgede inkâr edilemez siyasi bir gerçeğe dönüştü. Bu durum, entegre edilmelerinin veya en azından Batı'ya açılımcı bölgesel atmosferle ilişkilerinin doğallaşmasının kaçınılmaz olduğu anlamına geliyor. İkincisi, böyle bir doğallaşma Irak'ın siyasi, ekonomik ve kültürel inşasına destek verme noktasında Türkiye'ye geniş bir kapı açar. Üçüncüsü, Irak'taki İran nüfuzunun dengelenmesine ve Irak'ı İran benzeri dini bir modele dönüştürmeyi hedefleyen girişimleri caydıracak güç noktalarının güçlendirilmesine destek verir.
ABD, Maliki hükümetini 140. maddeyi uygulamaya, Ankara'yı da Kuzey Irak'la ilişkilerini doğallaştırıp iğrenç bölgesel koalisyonundan çıkmaya teşvik etmek için daha fazla çaba harcamalı. Yoksa, Bağdat'la Erbil arasındaki ilişkiler kırılgan kalacak. Söz konusu bölgesel koalisyon Irak'ın özgürlüğünü yıkmayı, ülkenin oluşumlarını savaşa sürüklemeyi ve devleti parçalamayı hedefliyor.

 

 

Kaynak: Radikal