Türk-Amerikan ilişkilerinin sağlam bir zemine oturtulması için, duygusallıktan arındırılması, örtüşen ve ayrışan karşılıklı çıkarlar dikkate alınarak, rasyonel biçimde yeniden tanımlanması gerekiyor
Irak, Soğuk Savaş sonrası dönemde Türk-ABD ilişkileri için bir test alanı oluşturdu. ABD'nin askeri müdahale için gerekçe olarak kullandığı Saddam'ın kitle imha silahlarına sahip olduğu ve teröre destek verdiği iddiaları boş çıktı. Zaman içinde, ABD'nin Irak'a müdahalesindeki asıl amacının petrolü kontrol etmek, İsrail'in güvenliğini pekiştirmek ve BOP içinde bölgeyi şekillendirmek için avantajlar sağlamak olduğu anlaşıldı.
Irak'ta ABD'nin çıkarları ile Türkiye'nin çok faklı. Türkiye'nin çıkarları, ülkenin toprak bütünlüğünün muhafaza edilmesi, Kerkük'ün Kürt bölgesine katılmasının önlenmesi, Türkmenlerin güvenliklerinin ve haklarının korunması ve PKK'nın etkisizleştirilmesi ile ilgili. Bu nedenle de Irak'ta iki ülkenin çıkarlarını bağdaştırmak ve aynı istikamette hareket etmek çok zor. Çıkarlar ters düştüğü için de ABD, Türkiye'nin Irak'ın kuzeyine müdahalesini engellemeye çalışıyor.
Türkiye ile ABD'nin çıkarlarının örtüşmediği alanlardan birisini de Karadeniz oluşturuyor. ABD, kaçakçılıkla ve terörle mücadele bahanesi ile NATO şapkası altında Karadeniz'e girerek Rusya'yı çevreleme hattını pekiştirmek ve bölgedeki enerji güzergâhlarını kontrol etmek istiyor. İlginç bir şekilde ABD, Karadeniz'de eski Varşova Paktı üyeleri Romanya ve Bulgaristan ile birlikte hareket ederken, çıkarları örtüştüğü için Türkiye, ABD'ye karşı, eski Varşova Paktı lideri Rusya kader birliği yapabiliyor. Karadeniz örneği, Soğuk Savaş sonrası jeopolitik ortamın ne kadar farklı olduğunu da gösteriyor. Türkiye ile ABD'nin çıkarlarının örtüşmediği alanlar sadece Irak ve Karadeniz değil ve bu örnekleri çoğaltmak mümkün.
Çatışmalar doğal
Soğuk Savaş sonrası dönemde Türkiye ile ABD'nin çıkarlarının her zaman örtüşmemesini ve hatta zaman zaman da çatışmasını doğal karşılamak gerekiyor; çünkü, iki ülkenin jeopolitik ihtiyaçları farklı. Bu nedenle de Türkiye ile ABD arasında imzalanan Ortak Stratejik Vizyon Belgesi yapaydı, daha çok ABD çıkarlarına hizmet etmek için hazırlanmıştı ve Türkiye'nin ABD çıkarlarına katkılarını öngörüyordu.
ABD'nin Soğuk Savaş sonrası stratejik vizyonu terörle mücadele ederken, küresel üstünlüğünü sürdürmeyi; bu amaçla da öncelikle enerji kaynaklarının ve güzergâhlarının kontrol edilmesini, kendisini dengeleyebilecek veya engelleyebilecek yeni güçlerin yükselmesinin önlenmesini öngörüyor. Enerji kaynakları Ortadoğu'da yoğunlaştığı için de ABD bu bölgenin çıkarlarına uygun olarak şekillendirilmesine öncelik veriyor ve ABD'nin her jeostratejik hamlesi bölgesel istikrarı ve tarihi dengeleri yok ediyor.
Türkiye'nin stratejik vizyonu ve çıkarları ise üniter ve laik yapının korunması gayretleri ve ekonomik kalkınma çabaları sürdürülürken bölgesel tarihi dengelerin ve istikrarın korunması ile ilgili. İşte bu nedenle de özellikle Ortadoğu'da iki ülkenin stratejik vizyonlarını örtüştürmek zor.
1 Mart tezkeresinden sonra yeni bir veçhe kazanan Türk-ABD ilişkilerinde ABD çoğu zaman kendi çıkarlarını gözetiyor ve bu tutum ilişkileri tek yönlü bir otoyola dönüştürürken sağlıksız ve riskli bir zemine çekiyor. Ayrıca, BOP içinde Türkiye'ye biçilen roller, bu kapsamda 'Ilımlı İslam' modeli oluşturma gayretleri ve yeni Ortadoğu ile ilgili proje haritaları, Türkiye'de ABD'nin niyetleri hakkında kaygılar da oluşturuyor.
Dengeli, statik ve stratejik meseleleri yalın Soğuk Savaş döneminin aksine istikrarsız, jeopolitik belirsizliklerle ve risklerle dolu, karmaşık stratejik sorunlarla öne çıkan, dinamik Soğuk Savaş sonrası dönemin şartları ile baş edebilmesi için Türkiye'nin öncelikle ABD ile ilişkilerini sağlam bir zemine oturtması şart. Türk-ABD ilişkilerini sağlam bir zemine oturtabilmek için ise bu ilişkilerin duygusallıktan arındırılması, örtüşen ve ayrışan karşılıklı çıkarlar dikkate alınarak rasyonel bir şekilde yeniden tanımlanması gerekiyor.
Kaynak: Radikal