Nüfusunun neredeyse yüzde 98'i Müslüman olan bir ülkede, gelecek cumhurbaşkanının kimliği ve İslam'a bakışı konusunda kışkırtıcı bir tartışma açıldı. En önemli suçlamalardan biri de, bu kişinin eşinin İslami başörtüsü takması. Abdullah Gül'ün laik rejimi kabul ettiğini kanıtlamasına rağmen tartışma, Batılı kışkırtmalar ve İslam düşmanlığı nedeniyle durmayacak. İş öyle bir düzeye vardı ki ABD'nin müttefikleri, Türk halkının İslamcı eğilimlere sahip liderleri seçmesinden dolayı Türkiye'yi AB üyeliğinden mahrum bırakacaklarına yönelik işaretler veriyor. Bu tartışma yeni cumhurbaşkanının seçilmesi sonrası tırmanacağı için, demokrasinin içyüzüne dair can alıcı sorular var. Zira Batılı çevreler halklara sınırlar dayatıyor, Müslümanları dini törenlerini yapmaktan mahrum bırakıyor ve okullarında başörtüsü takılmasını yasaklıyorlar.

Batı eğilimli ve aşırılıktan uzak durmuş ılımlı bir ülke olan Türkiye'ye yönelik bu Batı muamelesi, özgürlük çığırtkanlarının ayrımcılığını yansıtıyor. Batı, cumhurbaşkanını çoğulcu rejim aracılığıyla seçmek isteyen Türk halkının kararına değer vermiyor. Batı demokrasisinin tellalları bize bu modeli tanıtıyor ve kendi demokrasilerinin derslerini bize öğretmek için ülkelerimizde savaşlara giriyorlar. Oysa üçüncü dünya diye adlandırdıkları Doğu'yu kendi ülkelerine benzetemezler.

 

Kaynak: Radikal