I-Ön açıklamalar:

Hukukta sadece özlü gerekçeler yararlıdırlar. Yinelemelerden (totoloji) ve özellikle maddeyi yinelemekten özenle kaçınmak gerekir.

Yasalar, aşırılıktan ve ideolojik bakıştan uzak, ancak hızlı değişimi gözeten geleceğin dilinde kaleme alınmalıdırlar.

Bir ülkede devletin temelini kuran yasaya 'anayasa'; öbür yasalara 'kanun' denmesi, hem Anayasaya aykırı, hem de tutarsızdır.

Türkiye artık bu konuda bir karar vermelidir.

Bu ve daha önce yayımladığım birçok nedenle 'yasa' terimini, 'kanun' terimine yeğlemekteyim.

Ayrıca yerleşmiş Türkçe sözcüklerin gelecekte eskilerin yerlerini alacağı gözetilerek kullanılmalarında yarar görmekteyim.

TCY'nin 301. maddeye ilişkin kişisel önerim ile 'TBMM'ye sunulan tasarı'yı (T) karşılaştırarak bir değerlendirme yapacağım.

Bugünkü yazımda başlık ile birinci fıkranın kimi kesimleri ile üzerinde durulacaktır.

II-Kişisel önerim:

Bu maddeyi gerçekten hukuk biliminin kavramlarına ve ilkelerine göre değiştirmek istiyorsak, kanımca düzenleme şöyle olmalıdır:

'Türk Ulusuna, Türkiye Cumhuriyeti Devletine, anayasal organlara, devletin kurumlarına hakaret

Madde 301-(1) Türk Ulusuna, Türkiye Cumhuriyeti Devletine; yasama, yürütme ve yargı organlarına; kolluğa, korumaya ve savunmaya ilişkin güçlere, nesnel eleştiri sınırlarını aşar ve saygınlıklarını sarsar biçimde alenen hakaret edenler, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılırlar.

(2)Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarına ceza verilmez.

(3)Yukarıdaki eylemler hakkında iddianame ile dava açılması, konuyu salt kamusal yarar açıdan değerlendiren Cumhurbaşkanının iznine bağlıdır.'

III-Gerekçem:

A-Başlık:

Metnin içeriği ve kaleme alınışı doğrultusunda, korunan değerler gözetilerek maddenin başlığı, 'Türk Ulusuna, Türkiye Cumhuriyeti Devletine, anayasal organlara, devletin kurumlarına hakaret' olarak değiştirilmiştir.

Eleştiri: T'de 'Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyetini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama' denmesi aşağıda ve daha sonra açıklanacağı üzere kanımca yetersizdir.

B-Birinci fıkra:

Yürürlükteki maddenin ilk iki fıkrası tek fıkrada toplanarak suçun tanımı yapılmıştır.

İlk fıkrada, suçun hukuksal konusu, yani korunan değerler (kurum ve organlar) belirtilmiş, gerekçede somutluğa özen gösterilmiştir.

Özellikle ceza yasalarındaki sözcükler, yasallık ve kesinlik/belirginlik ilkeleri gereğince, köşeli ve somut olmalıdırlar.

Bu yüzden yürürlükteki metinde geçen, sınırları belirsiz ve Türk yargısını dünyanın bekçiliğine zorlayan 'Türklük' terimi yerine, en azından toplumbilimsel tanımı yapılabilen ve daha somut olan 'Türk Ulusu'; soyut yönetim biçimini anlatan 'cumhuriyet' terimi yerine, somut tüzel kişiliği vurgulayan 'Türkiye Cumhuriyeti Devleti' denmiştir.

'Ulus', aynı yurt üzerinde geçmişte ve şimdilerde bir arada yaşama ortak inanç ve iradesini taşıyan insan topluluğudur.

Fıkrada erkler ayrılığı ilkesini benimsemiş olan Anayasa doğrultusunda, 'Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, devletin yargı organları' yerine, daha bilimsel ve özlü bir anlatım olan 'yasama, yürütme ve yargı organları' denmiştir.

'Yasama organı', yasaları yapan organdır. Günümüzde bu görevi TBMM yapmaktadır. Ancak gelecekte, senato gibi ikinci bir organın kurulabilme ve TBMM'nin sadece meclis ya da ulusal meclis diye adlandırılabilme olasılıklarının gözetilmesi ve yasaların sık sık değiştirilmelerinin önlenmesi, hukukta yerleşikliğin ve kalıcılığın sağlanması düşünülmek gerekir. O nedenle gelecekte değişikliklere gerek duyulmaması için, meclis ve senatoyu da içeren bir kavram olarak 'yasama' terimi yeğlenmiştir.

'Yürütme organı' deyişi ise, uygulamada zaman zaman ortaya çıkan 'hükümet' ve 'bakanlar kurulu' tartışmasına son verecek biçimde kapsayıcıdır.

'Yargı organı' deyişi de, Türkiye'de bulunan bütün ilk, üst ve yüksek yargı organlarını içerecek nitelikte, kavrayıcı ve kapsayıcıdır.

Yürürlükteki maddede bulunan 'askerî veya emniyet teşkilatı' anlatımı da değiştirilmiştir. İlkin tamlama bozukluğu giderilmiştir. Gerçekten 'askeri teşkilat' bir sıfat tamlaması, 'emniyet teşkilatı' ise bir isim tamlamasıdır. Beriki tamlamanın sonunda isim tamlamasını belirten (ı) harfi bulunmaktadır. Sıfat tamlamasında ise bu harf yoktur. Birbirleriyle dilbilgisel yapı benzerliği olmayan sıfat (askeri) ve isim (emniyet) tamlamaları esasen 'veya' bağlacıyla bağlanamazlar.

Ayrıca, bu maddede korunan değer, örgüt (teşkilat) değil, her devletin vazgeçemeyeceği silahlı güçleridir (kuvvetler). Bunun içine elbette ordu, jandarma, polis güçleri girmektedir. O nedenle daha kısa, kapsayıcı ve dilbilgisine uygun biçimde 'kolluğa, korumaya ve savunmaya ilişkin güçlere' denmiştir.

Eleştiri: Yasalar, bir ülkenin dillerinin en doğru ve fazlalıklar içermeyen özlü anlatımlarının örnekleridirler. T'de, aynı ceza öngörüldüğü halde, dar bir anlatımla, dilbilgisi bozukluğu düzeltilmeden 'devletin askeri veya emniyet teşkilatı', ikinci fıkrada koruma altına alınmıştır. Böylelikle dil yanılgısında, örgüt vurgusunda ve fıkra fazlalığında direnilmiştir. Bunu anlamak ve açıklamak olanaksızdır.

Ayrıca gerekçede ulus kavramının tanımı, tanıma muhtaç terimler kullanılarak belirsizleştirilmiştir. Tanımlanmaya muhtaç deyişlerle tanım yapılamaz. Bu yöntem, eski deyişle, 'tarifi, muarrefle tarif etmek'tir ve bir mantık saptırmasıdır.

İncelemeyi sürdüreceğim.
 
 
Kaynak: Star