Bu yazı, Kürt kardeşlerimle bir hasbihal yazısıdır..
Pazar gecesi bir operasyon yapıldı. Savaş uçakları dağdaki kampları bombaladı. Diyelim şu kadar terörist öldü.
Genelde tabii, bir askeri harekatın başarısı, karşı tarafa verdirilen kayıpla izah edilir. Şu kadar insan kaybı, şu kadar mühimmat kaybı vs...
Böyle bir durumda "Acaba sevinilmeli mi?" diye düşünmek de mümkün. Çünkü, biliyorsunuz ki, o dağdakiler de, bu ülkenin insanları...
Şimdi, hükümet bir proje geliştiriyor.
Buna "Dağdan inme projesi" de denebilir, "Eve, Ana ocağına dönüş projesi"de...
İşin özü, "Dağdakiler kazanılamaz mı?" noktasında toplanıyor.
Tabii ki terörün bitmesi arzu ediliyor.
Terör ülkeye kan kaybettiriyor.
Terör bitmeli.
Ama, insani planda bakıldığında, "Dağdakilerin kazanılması" da önemli bir boyut.
Tabii, işin bir de "dava" tarafı var. Dağdaki, dağa bir dava uğruna çıktığını düşünüyor. Ölürse bir dava uğruna ölecek.
O işe "dava" diye bakanlar, dağdan inişi "davadan dönüş" gibi hatta daha ilerde ihanet gibi görebilirler.
Malum bu işlerin raconunda "davadan döneni vurun" gibi kurallar da vardır.
Onun için genç adamı dağdan indirmek kolay olmaz.
Böyle işlerde bazen, ana - baba bile dinlenmez; çiğnenir geçilir.
Bazen de örgütün raconu yok edicidir. Çünkü "Geri dönen", örgütte çözülüşe sebep olur, bu da örgütün yok oluşu demektir. Onun için örgüt dönüşlere izin vermez. Ta ki, liderler çözülünceye kadar.
"Dağdan iniş" projeleri pek rağbet görmüyor.
Yetkililerin ifadesine göre bir miktar dağa çıkış da var.
Ne olacak bunun sonu?
Aslında şunun herkes tarafından anlaşılması gerekiyor:
Türkiye, bir terör örgütünün hesabına, kitabına boyun eğmez.
Türkiye ölürse belki...
Türkiye ölmeden bu mümkün olmaz.
Türkiye üzerine hesap yapanlar başlarını ellerinin arasına alsın ve düşünsün:
-Türkiye'de ölme emareleri var mı?
Türkiye bunu geçtiğimiz yüzyılın başında son olarak yaşadı ve atlattı, bugün de yükseliş seyrinde... Bugün bu coğrafyada en etkin ülke olma yolunda... Böyle bir ülke bir terör örgütüne "Gel beni ye" der mi? Bu akıl karı mı?
Böyle olacağını düşünebilenler aklıyla mı hareket etmekte?
Belli ki terörün geleceği yok.
Uluslar arası güçler de arkadan çekilince iş hepten ümitsiz vak'a haline geldi.
Türkiye bastırdı, önce Abdullah Öcalan teslim edildi, Öcalan, teslim alınırken, "Türkiye ne isterse onu yapacağım" diye konuştu. Bu de terör örgütünün en tepesindeki adamın kahramanlık seviyesi idi! Şimdi uluslar arası camia, Türkiye'nin teröre karşı hareketine tamamıyla onay veriyor. Ne yapacak terör örgütü? Bir çıkış yolu var mı?
Hayır yok.
Ölümden başka çıkış yolu yok.
Ölüm ise bir çıkış değil.
Bir de öteki yüzüne bakalım madalyonun.
"Kürt meselesi"ne dair ne konuşulmuyor Türkiye'de?
Ne konuşulamıyor?
Federasyona kadar, eyalet sistemine kadar her şey konuşuluyor.
Medya yazıyor, siyasetçiler konuşuyor, Türkiye'de konuşuyor, Avrupa'da konuşuyor...
Amaç, Kürt meselesinin konuşulabilmesi ise bu mümkün.
Netice almak için teröre ihtiyaç var, deniyorsa, bunun bedelini göze almak lazım.
Bunun bedeli Türkiye'ye boyun eğdirmektir.
O zaman size;
-Hadi gücünüz yetiyorsa boyun eğdirin, derler.
O zaman Türkiye ile savaşı göze almak gerekir.
"Bunu terör örgütü başarır" diyenler, buyursun teröre devam etsin, onun karşılığı, işte bu bombardımanlar olur.
Korkunç, korkunç şeyleri göze almak lazım Türkiye'ye boyun eğdirmek söz konusu olduğunda...
Orası cinnettir.
Yok eğer, Türkiye'yi doğru okumak gibi bir niyet varsa, o zaman ayakların yere basması lazım.
Terör şöyle veya böyle bitecek, Türkiye terörle yan yana, iç içe yürüyemez. Başka çare yok.
O zaman, dağdakilerin canını kurtarmak isteyenler, "Dağdan inin" çağrısına destek olacaklar.
Bana göre burada en önemli sınavı DTP veriyor. DTP, ya dağdakilerin üzerine bomba yağmasını tercih edecek, ya da onların eve dönüşünü... Dağdakiler oradan, biz buradan yaklaşımı artık yürüyemez.
Ve:
Analar, babalar, seferber olacaklar...Üzerlerindeki korkuyu atacaklar, çocukları üzerinden hesap yapanlara "yeter artık" diyecekler... Ana – babalık şefkatiyle işe el koyacaklar... Devletle çocukları arasında ara bulacaklar...
Ayrıca:
Şu anda Ankara'da, bölge insanı ile en şefkatli zeminde ilişki kurabilecek bir siyasi kadro bulunuyor. Bölgeden benim partimde 75 milletvekili var, diyen bir Başbakan var hükümetin başında...
Bekçi dövmek yol değil. Niyet, üzüm yemekse vakti geldi.
Bu hükümetin, "İşimiz yok, öyleyse Kandil'i bombalayalım" gibi bir hevesi olduğunu var saymak mümkün değil. Askerin de, canını ortaya koyduğu böyle işlere körü körüne girme sevdası olamaz. Kaldı ki, bu tür operasyonlar, bu topraklara hizmet olarak gidecek kaynakları tüketiyor.
Türkü Kürdü ile toparlanmayı, elele vermeyi ve ülkeyi iyi günlere taşımayı düşünmeliyiz. Öteki ihtimal herkese kan kaybettiriyor. yazık değil mi?