Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, "ABD'nin dünya politikasına istediği gibi şekil vermekten vazgeçerek, yeni dünya düzeninde diğer ülkelerle gücü paylaşması gerektiğini" beliriyor. Gül'e göre, Kafkasya'daki çatışmanın enkazından çıkan yeni bir "çok kutuplu dünya"dır. Rusya ile Gürcistan arasında vuku bulan çatışma, Amerika'nın bundan böyle küresel politikaları tek başına şekillendiremeyeceğini, diğer ülkelerle güç paylaşımına gitmesi gerektiğini ortaya koymuş bulunuyorr: "Tüm dünyayı tek bir merkezden kontrol edebileceğinizi sanmıyorum. Büyük uluslar var. Muazzam nüfuslar var. Dünyanın bazı bölgelerinde inanılmaz ekonomik gelişmeler var. Öyleyse yapmamız gereken, tek yanlı eylemlerden ziyade, dünyayla hep birlikte hareket etmek, ortak kararlar almak ve sonuçlara varmak. Deyim yerindeyse, yeni dünya düzeni ortaya çıkıyor."

      Cumhurbaşkanı olması hasebiyle Gül'ün yaptığı değerlendirme önemlidir, buna söz konusu çatışmadan Türkiye'nin çıkardığı sonuç gözüyle bakabiliriz. Hiç kuşkusuz Rusya'nın bir anda ve kısa süre içinde bağımsız bir devlet olan Gürcistan'ın topraklarına girip her şeyi darmadağın etmesi, üzerinde durulması gereken önemli bir hadisedir. Bu, önümüzdeki dönemin alacağı şekil konusunda bize önemli ipuçları vermektedir.

      Bir kere, bölgede sınırların güvenli olmayıp kırılgan olduğu; buna bağlı olarak siyasi ve askeri istikrarın sağlanmadığı ortaya çıkmış oldu. Bu herkesin şaşkın bakışları arasında cereyan eden olayda tek bir suçlu veya kusurlu ülke tespit etmek güç. Sorunlu bölge olan Güney Osetya'ya belli ki yayılmacı ve ilhakçı bir vizyona sahip bulunan Gürcistan Devlet Başkanı Mikhail Saakaşvili, akıl almaz bir çılgınlığa girişti, iki bin masum insanın ölümüne yol açtı. ABD destekli liberal yeni genç kuşakların sadece ekonomide değil, siyasette de ne kadar merhametsiz olabilecekleri ortaya çıkmış oldu. Muhtemelen Amerika'dan ve Batı'dan aldığı destek ona istediği gibi rahat hareket edebileceği fikrini ilham etmişti.

      Batı Kafkasya'da tehlikeli bir oyun oynuyor. Çeklerle anlaşmaya varılan Radar sistemleri, Polonya'ya yerleştirilen istenen füze rampaları ve Ukrayna ile Gürcistan'ın NATO'ya alınmak için bir program başlatılmış olması, Rusya'nın güneyden kuşatılması, kıstırılması anlamına gelir.

       Ancak tabii ki Amerika ve Avrupa'nın gizli ajandasında sadece Rusya yok, belki asıl hedef İran'dır. İsrail'in orta ve uzun vadeli stratejik hesaplarına göre genelde Ortadoğu ülkelerini ve en başta buna itiraz eden İran'ı hedef tahtasına oturtmuş bulanan Amerika, bütün kollardan İran'ı köşeye sıkıştırma politikasını takip ediyor. Bu ise kaçınılmaz bir biçimde İran'ı Rusya'ya, Rusya'yı Çin'e yakınlaştırıyor. Arada muazzam bir güç daha var, o da Hindistan.

      1990'larda dünyada tek kutuplu bir düzen kurulduğu ilan edildi, bu yanlıştı; benim o günlerde yayınladığım "Ortadoğu'dan İslam Dünyası'na" adlı kitapta savunduğum fikir şuydu: Bugün tekkutuplu bir dünya görünüyor, hakikatte ortada olan 'çok kutuplu-hiç dengeli' bir dünyadır. Birden fazla kutup var ve çok geçmeden, iç faaliyet gösteren potansiyel kutuplar açığa çıkacaklardır.

     Geçen sene, Batılı liderlerin olduğu Münih'teki bir toplantıda Putin, "tek kutuplu" olarak değerlendirilen dünya tasavvurunun yanlış olduğunu belirttikten sonra şunları diyordu: "Bu iş böyle gelmiş, ama böyle gitmeyecek. İnsanlık tarihinde tek kutuplu güç zamanları olmuştur, dünyaya hegemonik açıdan yaklaşanlar çıkmıştır. Tek hâkimi olan, tek güç merkezli, karar-alıcı tek merkezi bulunan sistem, hem başkalarına hem de kendi kendini tahribe yol açarak o tek güce zararı dokunur". Putin'e göre, tek kutuplu sistem sadece kabul edilemez değil, bugünün dünyasında imkânsızdır da. "ABD uluslararası hukuku çiğneme zorbalığına ek olarak kendi hukukî normlarını evrensel hale getirme açgözlüğünde bulunuyor. Amerika her bakımdan ulusal sınırlarını taştı, öteki ülkelerin ekonomik, siyasi, kültürel ve eğitim politikalarına ağırlığını koymaya başladı; bundan kim hoşlanır?

Rusya'nın askeri operasyonundan Türkiye de gerekli dersleri çıkarmalıdır, çünkü Rusya, Gürcistan'da aslında Türkiye'ye de üstü örtülü bir mesaj verdi, birçok yatırım noktasını bombalayıp tahrip etti. Pekiyi, Türkiye gerekli sonuçları çıkardıysa, Batı hesabına Gürcistan'da takip ettiği politikayı değiştirecek mi?