Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök darbeleri 'anlayışla' değerlendiren gönlü yüce bir 'demokrat'... Dünya gündemini önümüzdeki dönemde en fazla meşgul edecek sorunun şu olduğuna inanıyor: “Demokrasi en iyi yönetim biçimi midir?” Şu cümle de onun: “Hatta 'kötülerin en iyisi' olduğu yolundaki varsayım bile tartışılacak…”

Geçende burada Hürriyet'in Abdullah Gül takıntısını sergiledim. Ak Parti'nin cumhurbaşkanlığı seçiminde Gül'ü aday göstermesiyle kendini iyice dışarıya vurdu takıntı. Ertuğrul Özkök kervana en son katılanlardan; 'Cumhur sinirimi bozuyor' başlıklı yazısında (7 Temmuz 2007), Gül'ün, 'mağduriyet profili' çizdiğini ileri sürdü. Sanki cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde, sırf Gül Çankaya'ya çıkmasın diye, kurallarla oynanmamış gibi…

Türkiye'de böyle bir 'azgın azınlık' davranışı bir süredir kendini belli ediyor. Yalnızca muhatabını küçük görmekle kalmıyor, kendini savunmasına da izin vermiyor. Süreç içerisinde başgösteren tartışmaların üslubu, neredeyse bütün değerlerin ayaklar altına alınması, Abdullah Gül'ün şahsında insanlarımızı incitti; incinenler bu rahatsızlıklarını belli ettiğinde, 'azgın azınlık', elinde “Mağduru oynuyorlar…” yaftasıyla hazır bekliyor...

Ertuğrul Özkök bu yolda daha da ileri gitti ve elmalarla armutları karıştırmaktan da çekinmedi. Abdullah Gül'ü, herbirinin cumhurbaşkanı olma öyküsü değişik olan Demirel, Özal ve Sezer'le karşılaştırdı: “Demirel'in İslamköylü babası, sakalsız bir aristokrat mıydı?” diye sordu sözgelimi; “Rahmetli Turgut Özal'ın babası, dolar milyarderi bir burjuva mıydı? / Sezer'in babası, annesi neydi?”

Geçerli mi bu sorular? Değil. Çünkü Abdullah Gül söz konusu olduğunda değiştirilen kurallarla cumhurbaşkanı seçilebilmişti onlar; seçilemeyen tek kişi Ak Parti'nin adayı Abdullah Gül. Cevabını aradığımız soru da zaten bu durumdan çıkıyor: Özal'a, Demirel'e, Sezer'e açık tutulan Çankaya Köşkü'nün kapısı, Abdullah Gül'e neden kapatıldı? Neden acaba?

Babasının sakalı, esnaf çocuğu olması değilse sebep, ne? Sormayalım mı bu soruyu? Peki, bu haklı soruyu sorduğumuzda çileden çıkan 'azgın azınlık', bize cevap yetiştirecek yerde, sorumuza cevap verse ya! Ertuğrul Özkök ilkinde Abdullah Gül'ü diğerinde beni hedef alan iki yazı yazdı konuyla ilgili; ama kendisinin açtığı tartışmanın akla getirdiği bu haklı soruya iki yazısında da cevap bulamıyoruz.

'Halk goygoycusu siyaset' Türkiye'de 'tehlikeli gelişmelere' yol açarmış. Dediği bu... Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı yapma girişimini haklı, bunu durdurmak için uygulanan zorlamayı anti-demokratik görmek 'halk goygoyculuğu' oluyor onun 'sosyolog' mantığına göre; peki kendisinin tavrı ne? “Bununla” diyor Hürriyet yazarı, “Darbeyi kast ettiğim anlamı çıkarılabilir mi?”

'Tehlikeli gelişmeler' ile 'darbe' dışında neyi kast etmiş olabilir Özkök? Onun iddiası,“Ülkenin kavga ortamına girmesi, gerilimlere yol açılması, insanların inananlar-inanmayanlar diye bölünmesi, bir türban kardeşliği loncası yaratılması...” İyi de, tam da kendisinin sahip çıktığı “Abdullah Gül cumhurbaşkanı olamaz” tavrı yüzünden yaşanmadı mı, yaşanmıyor mu bu süreç? Cevabı ben vereyim: Ülkeyi kavga ortamına sokan da, gerilimlere yol açan da, insanların inananlar-inanmayanlar diye bölünmesi de, -varsa- 'türban kardeşliği loncası yaratılması' da hep bu tavırlar yüzünden yaşanıyor. Sonra da gelsin sisteme demokrasi dışı müdahaleler…

Ertuğrul Özkök'ün 'tehlikeli gelişmeler' ile kast ettiğini ileri sürdüğü her 'gelişme' aslında geride kaldı, eski gelişmeler onlar… Kast ettiği geride bıraktığımız o 'olgular' olamaz; ileride meydana gelmesini beklediği bir gelişmeyle korkutuyor bizi Ertuğrul Özkök… Ne olabilir o gelişme? Dün bu sütunda okuduğunuz kendisine ait satırlar bu sorumuza yeterince ışık tutuyor…

“Bu tür popülizm, dindar cumhurbaşkanı propagandası, toplumda derin yaralar açar” diyor ve ekliyor Hürriyet yazarı: “Bunun yaralarını yıllarca saramayız.” İyi de, Ak Parti'nin cumhurbaşkanı çıkarmasının zorlamalar ve dayatmalarla engellenmesinin toplumda açtığı derin yaraları ne yapacağız?

'Azgın azınlık' bu soru üzerinde uzun uzadıya düşünmeli. Esas 'tehlikeli gelişme', önümüzdeki kritik dönemde, kendisini sorguya çekmekten ve yanlışlarıyla yüzleşmekten kaçınanlar yüzünden yaşanacak çünkü