ABD'nin Afganistan'daki başarısızlığı ve NATO'nun ümitsizliği apaçık ortada. Taliban'dan nefret eden birçok Afgan, NATO'nun hataları ve askerlerinin davranışlarına öfkelenerek işgale düşman hale geldi. Çözüm siyasi ve Washington veya Brüksel'de değil, Afganistan'da aranmalı

Pakistan-Afganistan sınırındaki son çatışmalarda NATO askerleri 11 Pakistan askerini öldürdü ve çok daha fazlasını da yaraladı. Bu durum ülkede ciddi kriz yaratıyor ve bu sorunla ilgili çoktan ikiye bölünmüş olan Pakistan ordusunun üst rütbelilerini kızdırıyor.
ABD'nin Afganistan'daki başarısızlığı apaçık ortada ve NATO'nun ümitsizliği de son derece gözle görülebilir durumda. Savaşı Pakistan'a yaymak tüm taraflar açısından felaket olur. Bush-Cheney dönemi sona yaklaşıyor, ama Irak'taki fiyaskoya rağmen görevlerinden ayrılmalarının, Amerikan devinin kış uykusuna yatmasına yol açması olası değil.
Bazı AB ülkeleriyle ABD arasında Irak konusunda yaşanan yarılma işgalden sonra tatlıya bağlandı. Hepsi Afganistan'da birleşti ve iyiliğin selameti için savaşıyor. Bu görüş, başkanlık yarışında tüm adaylar tarafından güçlü biçimde desteklendi, hatta Barack Obama, gerektiğinde Pakistan'ın egemenliğinin ihlali için Beyaz Saray'a baskı yaptı. Keyfi yerinde olmalı.

Powell Panama zannetti...
Her ne kadar sorunlarla baş etme reçetesi konusunda uzlaşma olmasa da, ABD'deki birkaç uzman 'iyi savaşın' kötüye dönüştüğünü artık tartışmıyor bile. Bazıları için NATO'nun geleceği, Atlantik'ten çok uzakta, halkının çoğu işgalcilere ufak bir fırsat penceresi açtıktan sonra bunun bir hata olduğunu fark etmiş ve işgalcilere karşı giderek daha
fazla düşmanlık besler hale gelmiş, dağlık bir ülkede karaya oturmuş durumda.
'Neo-Taliban', NATO askerlerinin Amerikan askerlerinin yerine geçtiği Kandahar, Helmand ve Uruzgan vilayetlerinde en az 20 bölgeyi kontrolü altında tutuyor. Buralarda çok sayıda yetkilinin gerilla savaşçılarının gizli destekçisi olduğu sır değil. Batılı istihbarat örgütlerinin ülkede tümüyle tetikte olmasına karşın, durum kontrolden çıkıyor. İşgal için
tasarlanan model, Panama modeliydi.

Dönemin ABD Dışişleri Bakanı Powell, bunu şöyle açıklamıştı: "Strateji, tüm ülkenin komutasını askeri güç, polis gücü ve diğer yollarla almak." Powell'ın Afganistan'a dair bilgisi sınırlıydı.
Zafere ulaşmak için 8 bin ABD askeri sevkedildi. Diğer ülkelerden gönderilen 4 bin 'barışgücü' askeri Kabil'den dışarı adımını bile atmadı.
Almanlar polis gücü oluşturmaya odaklandı ve İtalyanlar, en ufak bir ironi
duygusu taşımaksızın, uyuşturucu mafyasıyla baş edebilmesi için 'Afgan
yargısını eğitmekle' meşgul oldu. Britanyalılar afyon tarlalarının ortasında Helmand'daydı. Yeni katılan uydu devletler içinse (Çekler, Slovenler, Polonyalılar, Estonyalılar, Slovaklar ve Romenler için) bu, son derece faydalı bir antrenmandı.
Beş yıl sonra, Eylül 2006'da, ABD elçiliğine yönelik bombalı saldırı girişimi, hedefe çok yaklaştı. Aynı ay CIA'in bir değerlendirmesi, Karzai ve rejimini iflah olmaz derecede yolsuzluğa batmış ve Afganistan'ı Taliban'a karşı savunmayacak durumda resmeden karanlık bir tablo çiziyordu. Kabil'deki ABD Büyükelçisi Ronald E. Neumann bu görüşü destekledi ve bir röportajda, ABD'nin 'zor seçeneklerle' karşı karşıya olduğunu, sadece 'upuzun yıllar' boyu akıtılacak 'katmerli milyarlarla' yenilgiden kaçınabileceğini söyledi.
Bu baskı ve körü körüne saldırı, intikam kültürünün epey güçlü olduğu bir bölgedeki halka, direnmeye çalışanların yanına dönmekten başka seçenek bırakmadı. Toplum öyle tehdit edilmiş hissetti ki, direnenlerin zayıflığı ya da karakterine aldırış etmeden
onlarla dayanışma yoluna gitti.

Taliban'dan nefret eden çoğu Afgan, NATO'nun başarısızlıkları ve askerlerin davranışlarına öfkelenerek işgale düşman hale geldi. Bizzat NATO işgali Afganların ihtiyaçları içinmiş gibi göstermeye son verdi ve Ortadoğu ve Orta Asya'ya yönelik açık uçlu bir ABD saldırısı olduğunu kabul etti. Economist'in özetlediği üzere: "Yenilgi sadece Afganlara değil, ama (daha da önemlisi) NATO'ya darbe olacaktır." Büyük güçlerin hesabında jeopolitik, daima
Afgan çıkarlarına baskın geliyordu.

ABD'nin Kabil'de Mayıs 2005'te imzaladığı kurucu anlaşma Pentagon'a Afganistan'da büyük bir askeri varlığı ebediyen sürdürme hakkı veriyor. ABD'nin rahatsız edici ve hiç de misafirperver olmayan bu ülkede kalıcı üsler peşinde olmaksızın ve sadece 'demokratikleşmenin' selameti için bulunuşunun adını, NATO Genel Sekreteri Jaap de Hoop Scheffer bu yıl şubatta koydu: Çin, İran ve Orta Asya'yla sınırları bulunan bir ülkede askeri ve olası nükleer tesisler inşa etme fırsatı, kaçırılmayacak kadar iyi.
Afganistan, Batı'nın güç-politika çekişmesinin, birleşmelerin, uzatmaların
oynandığı merkezi bir tiyatro sahnesi haline geldi. Bir yandan Afganistan'ın, ABD'ye Irak'taki iradesini dayatmadaki başarısızlığını unutturma ve daha geniş rol veriyormuş numarasıyla müttefiklerini kandırma fırsatı tanıdığı öne sürülüyor. Bir raporda öne sürülen karşıt görüşe
göreyse, ABD?ve müttefikleri "Afganistan'da daha büyük birlik amacına sahip.
NATO'nun ve ABD'nin Afganistan'ı istikrarlı kılma sonucuna ulaşması,
ittifakın bağlılığı ve Washington'ın NATO'nun geleceğine şekil verme kabiliyeti açısından iyi bir etki yaratacak."

'Balkanlaştırma' işe yaramaz
Hayber (Pakistan'ı Afganistan'a bağlayan geçit) çıkmazından çıkmanın en azından iki rotası var. İlki ve en kötüsü, ülkeyi Balkanlaştırmak. Bu, şu anda, emperyalist hâkimiyetin baskın bir örneği olarak görünüyor, halbuki Irak'ta Kürtler, eski Yugoslavya'da Kosovalılar
ve diğerleri, hevesli milliyetçi müşterilerken, Afganistan'da Taciklerin veya Hazarlıların bu rolü etkili biçimde oynamaları ihtimali çok daha düşük.

İkinci alternatif, tüm ABD/NATO askerlerinin, 10 yıl boyunca Afgan istikrarını garanti edecek bölgesel bir pakt öncesi ya da sonrası çekilmesi. Pakistan, İran, Hindistan ve Rusya, çalışır bir ulusal hükümeti garanti edebilir ve destekleyebilir; Afganistan'daki etnik ve dini çeşitliliğin korunması ve tüm vatandaşların her gün nefes alabileceği, bir alan yaratılması sözü verebilir. Bunun için ülkenin yeniden inşası ve halkın temel ihtiyaçlarının sağlanması amacıyla ciddi bir ekonomik ve sosyal plan gerekiyor.

NATO'nun başarısızlığı Pakistan'a mal edilemez. Dahili sorunlar için 'dıştakileri' suçlamak geleneksel bir sömürge hilesidir. Bir fark varsa, Afganistan'daki savaş Pakistan'ın iki sınır bölgesinde hassas bir durum yarattı ve Pakistan ordusunun CENTCOM (ABD merkez komutanlığı) tarafından kullanılması, federal istihbarat kuruluşuyla donanma eğitim kolejinin Afgan direnişçilere destek verenler tarafından hedef alınmasıyla Lahor'da
bir intihar terörizmiyle sonuçlandı.

Afganistan'daki Peştun çoğunluğun Pakistan'daki Peştunlarla bağları hep yakındı. Sınır Britanya'nın bir zorlamasıydı ve daima geçirgen olageldi. İki ülkeyi ayıran çoğu bölgesi işaretlenmemiş 2 bin 500 kilometrelik sınıra Teksas modeli çit ya da İsrail tarzı duvar yapmak fiilen imkânsız. Çözüm, askeri değil, siyasi. Ve bu çözüm, ABD ya da Brüksel'de değil, bölgede aranmalı.

Kaynak: Radikal