Türk siyasi tarihinde tuhaf biçimde yer edinmeyi başarmış iki kişi yarın akşam İstanbul'da evleniyor. Acaba bu düğüne davet edilen 300 kişinin arasında kimler var? Öyle ya, darbeden iç çatışma senaryolarına, Taksim'in bombalanmasından, suikastlere, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı'nın engellenmesinden PKK liderlerinin ele geçirilmesinin "zararları"na kadar Türkiye hakkında en korkunç senaryoları ele alabilenlerin düğünü bu. En az 50 kişinin öldürülmesini göze alabilecek kadar vahim bir senaryo hatırlattığımız. Üstelik benim "Ne yani, şimdi Taksim'i mi bombalayacaksınız?" başlıklı yazımdan sonra…

Aynı soruyu daha önce de sormuştum. 22 Temmuz seçimlerinden önce, Türkiye'deki yakıcı iç kavgaların merkezindeki isim olan Zeyno Baran ile ABD Dışişleri Müsteşar Yardımcısı Matthew Bryza'nın Kuruçeşme'deki Suada'da yapılacak düğün törenine kimlerin katılacağını gerçekten merak etmiştim. Hâlâ da ediyorum. 26 Haziran tarihinde Yeni Şafak'taki yazımda bu sorunun cevaplarını aradım. Düğünle ilgili en fazla detayın yer aldığı tek yazı da bu oldu Türk basınında. Tabii bazı kişisel kaygılarla yazmadığım şeyler de vardı. Tarihi 25 Ağustos olarak yazmıştım, yanılmışım, 23 Ağustos'muş!

Eş, dost, arkadaş dışında, bu 300 kişinin içinde dikkat çeken birileri elbette bulunacak. Bu neden önemli? Türkiye'yi askeri müdahalelere yönlendiren bir çevrenin mensupları arasında, yaşanan kavganın taraflarının varlığı, Washington'dan gelen küçük bir işaretle depremler yaşayan bu ülkede neden önemli olmasın?

Davetlilerin kimlerden oluştuğunu bildiğinden ve organizasyonun her aşamasında belirgin rol oynadığından emin olduğum bir dostun, siyasi tartışmaların ötesinde, "hukuka riayet etme" konusundaki telkinini elbette önemsiyorum. Bu nedenle, bildiğim isimleri de buraya almıyorum. Nasıl olsa bugün ya da yarın herkes öğrenecek. Evliliğinin bu tartışmalarla hiçbir ilgisi olamaz ve burada bir insanın özel hayatını konu alma amacında değiliz. Ancak, bireysel ilişkilerin, dostlukların, hukukun ötesinde bir Türkiye tartışması var ve bu düğün de, katılımcıları da, tartışmanın tam merkezinde yer alıyor.

Bir yıl önce "2007'de Türkiye'de darbe olacak" demesine, konuştukları ve yazdıklarıyla yaşananların örtüşmesine, içinde bulunduğu yeni kuşak "Türkiye uzmanları"nın üç yıldır yazdıkları ve uygulanmasını sağladıkları senaryoların pazarlanmasına ve bunların da Türkiye'yi acımasız bir siyasi krizin içine sürüklemesine bakınca ne düşünmemiz lazım?

Hemen her hafta Türkiye ile ilgili spekülatif açıklamalar yapan, en son "resmi" sıfatı'na rağmen Cumhurbaşkanı seçimine müdahale eden hatta "Abdullah Gül olmasın, ABD istemiyor" mealinde sözler sarfedip Hikmet Çetin veya benzer isimleri gündeme getirebilme "şaşkın"lığını gösteren damadı bu tartışmalardan ne kadar uzak tutabiliriz? Biz ondan söz etmesek bile siyasi kariyeri üzerindeki etkileri ortada. Ankara'ya atanmak istiyordu, olmadı, Atina olmadı, Lefkoşa olmadı, Erivan da olmadı.

Seçimler yapıldı, tartışmalar şimdilik donduruldu. Artık sokaklarda, meydanlarda yüz binler yürümüyor, toplanmıyor. Hudson olayı unutuldu. Kimse Taksim'in bombalanmasını konuşmuyor. Kimse suikast senaryolarını hatırlamıyor. Hatırlamasın da… Seçim sonuçları kriz bekleyenleri hayal kırıklığına uğrattı. Her şey duruldu, krizin mimarları şimdi düğünde, Boğaz'da, güzel bir İstanbul akşamında bir araya geliyor.

26 Haziran'da şunları yazmıştım:

"Mesela Genelkurmay'dan birileri davet edilecek mi? Ya da SAREM'den. Siyasi çevrelerden kimler olacak? Ya iş dünyasından? Boğaz'da düğüne katılanlar, Türkiye'yi nasıl tartışacak? Düğün tarihinde nasıl bir Türkiye'de olacağız? Bölünme senaryoları, Beyoğlu'nda bombalı saldırı senaryorları hatırlanacak mı? Herkesin bir Amerika'sı olduğu ya da ABD'nin herkese oynadığı, Amerika ve milli güçler ayrışmasının çok da gerçekçi olmadığı bir kez daha ortaya çıktı. Şüphesiz bu durum, seçim sonrasında da kendini gösterecektir İç siyasi krizden kim güçlü çıkarsa çıksın bir şekilde ABD'de kazanmış olacaktır…"

Kaynak: Yeni Şafak