İran'ın nükleer tesislerini yüzlerce farklı noktaya dağıttığı iddiası abartılı. Gerçeğe en yakın ihtimal, tesislerin onlarca farklı noktaya dağıtılması. Fakat İran yönetimi, Saddam'ın deneyiminden yararlandı: Irak'ın nükleer tesisleri bir İsrail darbesiyle 1980'lerde imha edilmişti, çünkü tesislerin yeri değiştirilmemişti. Bu yüzden, Batılı uzmanlar arasında ABD veya İsrail saldırısının Tahran'ın nükleer programını kısmen işlemez kılabileceği ancak nihai sonuç getirmeyeceğine dair ortak bir kanaat var. Nükleer kriz geçtiğimiz hafta, BM Güvenlik Konseyi'nin uranyum zenginleştirmeyi durdurmazsa İran'a yaptırım uygulanmasına öngören bir karar daha almasıyla yeni bir sürece girdi. İran resmi ve hukuki açıdan, nükleer programıyla ilgili hiçbir sözleşmeyi çiğnemedi. Zira program nükleer enerjiyi barışçıl amaçlarla kullanma temelinde ilerliyor ve özellikle de daha fazla elektrik üretmek için planlanmış. İran yönetimi belki uzun vadede nükleer silah üretme 'niyeti' taşıyordur. Fakat, devletlerin sadece niyetleri temelinde yargılanması doğru mu? Üstelik ABD ve Avrupalılar şu ana kadar, İran'ın nükleer programını geliştirme planının silah üretimini de kapsadığına dair tek bir kanıt sunamadı. Batı koalisyonu 'şüphelendiğini' söylüyor. Tahran'sa bunu, nükleer tesislerinin kapılarını açarak ve Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'na (UAEK) denetleme ekibi gönderme çağrısı yaparak yanıtladı. UAEK ekipleri ülkeye girdi ve 'şüpheleri' destekleyen kanıt bulamadan ayrıldı. Bu yüzden Tahran'ın yaptırım kararını 'yasal ve kabul edilebilir' bulmaması mantıklıydı. Fakat İran, Batılı kampanyayla mücadelede sadece teoriye dayanmıyor. Çünkü köklü bir devlet olan İran, uluslararası ilişkilere çıkar hesaplarının hükmettiğini biliyor. Bu durum diplomatik oyunun süreçlerinde de görüldü. Tahran, ABD kampanyasını başlattığından beri, ince hesaplar ve bunlara göre hazırlık yapılması üzerine kurulu bir oyun oynuyor. İran bu hesaplar çerçevesinde, Batılı koalisyonun tek vücut olmadığını, Irak ve Afganistan çıkmazının Bush yönetimine yeni bir maceraya girme izni vermediğini fark etmeli. İran Saddam'ın Irak'ı değil. (Birleşik Arap Emirlikleri gazetesi Beyan, genel yayın yönetmeni, 29 Mart 2007)