Suudiler, ABD başkanlık seçimleri ve adaylardan hangisine teveccüh ettikleri söz konusu olduğunda ağızları çok sıkıdırlar. Ağızlarını açmamaları kısmen tercih karşısında hissettikleri şaşkınlıkla açıklanabilir.  

Genç ve karizmatik bir siyahi adayın kazanabileceği ihtimali karşısında ne düşünülmesi gerektiğini bilmiyorlar. Seçim sonuçları ne olursa olsun, Amerika'nın Ortadoğu politikasının dayanaklarında (mesela petrol güvenliği, İsrail'in güvenliği) çok az şeyin değişeceğini hissetmelerine rağmen Senatör Obama, destedeki jokeri temsil etmektedir. Başka bir ifadeyle, petrolün öneminden dolayı rejimin bekâsının teminat altında olduğunu hissediyorlar.  

Suudiler şu sebeplerden dolayı tarihte Cumhuriyetçilere teveccüh etmişlerdir: 1) Sosyal ve ekonomik muhafazakârlık ve derin bir komünizm karşıtlığında buluşmaları; 2) Cumhuriyetçilerin, ABD siyasi sistemi nezdinde Suudi yönetimini temsil eden iki lobiyle, petrol ve silah sanayisiyle, yakın bağlarının olması; 3) dış ilişkilerde, bilhassa Ortadoğu meselelerinde, (gayri şahsiliğin/kurumsallığın zıddına) ziyadesiyle şahsi  bir siyasi yakınlaşma formu.  

Suudiler, şahsi düzlemde Bush'u severler ve Ocak ayında Riyad'a yaptığı seyahati boyunca görüldüğü gibi S.Arabistan'da yalnızca erkeklerin katıldığı toplantılara hoş bir tat katmaktadır.   

Kraliyet ailesinin G.W.Bush politikalarına itirazı, onun kışkırtıcı ve cüretkâr davranışları ve yüksek risk alan dış politika tarzıdır. Geneli itibariyle bakınca, Suudiler Irak'ın işgalinden yana değildiler çünkü bunun bölgede yaratacağı istikrarsızlıktan korkuyorlardı. Suudiler, muhafazakârdırlar ve Irak'ın Kuveyti işgal etmesine karşılık yapılan 1991 I.Körfez Savaşındaki gibi muhakkak gerekli olması bir yana, bekâlarını ilgilendiren konularda askeri kampanyalar üzerinden kumar oynamayı sevmezler. Savaş yerine,  mâli teşvikler ve uyduları aracılığıyla (Lübnan'da olduğu gibi) çarpışmak gibi başka araçları tercih ederler.  

Tüm bunları göz önüne alınca, Suudiler'in McCain'in kazanmasını tercih edeceklerini düşünüyorum. Dahası, Suudi kraliyet ailesini, onların uyguladığı dini politikaları ve ailenin temsil ettiği hâkimiyet biçimini aleni olarak eleştirmesinden dolayı Senatör Biden'den hazzetmediklerine dair güçlü işaretler var. Suudiler, Biden'e karşı duydukları nefret [animus] hususunda nispeten ketum davrandılar; el-Vatan gazetesi başyazarı Cemal Hashogi'nin bu yılın başlarında kaleme aldığı makalede olduğu gibi yüzeye çıktığında ise Biden'i,  Irak'ı üç parçaya bölme planı yapmakla eleştirdi. Suudilerin Biden'le değil de McCain'le her zaman olduğu gibi çalışmaya devam edebileceklerine inanıyorum; ne ki paradoksal olarak McCain, Suudi rejiminin reformdan geçirilmesi söz konusu olduğunda daha ideolojiktir.

ABD başkanlık seçimlerinin sonuçları her ne olursa olsun, Suudiler, petrol fiyatlarının tavan yapmasının sonucunda büyük bir servetin başında oturuyorlar ve petrol fiyatları varil başı 50 dolar veya üzerinde kaldığı müddetçe bütçelerini kolaylıkla dengeleyebileceklerdir. Kısa vade'de güvendeler ve  halkın, Irak benzeri bir senaryonun Krallığı sardığını görmek istemeyeceğinden eminler.

Suudilerin arasında hayal gücü yüksek olanlar,  S.Arabistan'ın petrol fazlası temelinde Amerika'yla ilişkilerin ve ittifakın yeniden canlandırılabileceğini düşünüyorlar. Bunun anlamı, Suudilerin bugün, petrol fiyatları üzerinde bahse değer bir güç sahibi olmalarıdır çünkü bu ürünün arzını istedikleri zaman artırabilirler ki böylece talep, dünya üretim düzeyinin altında kalır. İranlılar ve Ruslara gelince, Suudilerin aksine, varil başı petrol fiyatı 70-80 dolardan aşağı düştüğü takdirde  bütçelerini dengeleyemezler. Dolayısıyla Suudiler, İranlıları ve Rusları cezalandıracak araçlara -   bu yönde bir iradenin olup olmaması bir yana -  sahiptirler ve Beyaz Saray'a yerleşecek herhangi bir yönetimin hatırdan çıkarmaması gereken bir gerçektir bu.

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın