Suriye meselesinde Türkiye ile ABD arasında sağırlar diyalogu yaşanıyor. Daha doğrusu Obama geçen yıl Hariciye, CIA ve Pentagon’un tavsiyelerini dikkate almayarak son anda, pişirilen planı askıya aldı. Muhalifleri eğitmekten ve onlara ağır silah ikmali yapmaktan vazgeçti. O sıralarda tam olarak nasıl bir dolabın döndüğünü bilemiyoruz. Halbuki İncirlik’te bazı Körfez ülkeleriyle koordineli olarak muhaliflerin eğitilmesi ve silahlandırılması planlanmıştı. Suriye, ABD ve Rusya için tam bir Afganistan döngüsüne benziyor. Beşşar rejimi ise Babrak Karmal ve Necibullah karması bir adam. Necibullah'ın lakabı da doktordu. Lakin insan kasaplığı yapmıştı. Esat, Batı’da eğitim görmesine rağmen babasından Afganistan tarzı Perçem ve Halk karışımı bir parti; Baas Partisi iktidarını devraldı. Suriye’nin Afganistan’dan tek farkı Şam bölgesinde ve Ortadoğu’da yer almasıdır. Afganistan’da rejimden ilk kurtarılan şehir Host olurken Suriye’de Rakka bölgesi olmuştur. Ruslar Afganistan’ı fiilen işgal etmişlerdi. Burada ise danışmanları bulunuyor ve Tartus’da üsleri var. Afganistan’da Mücahitlere karşı 11 yıl boyunca laik ve Marksist Halk ve Perçem partilerini desteklediler. Suriye’de de Baas’dan vazgeçmiyorlar. Bununla birlikte, Suriye’de ABD ile ortak endişeleri Afganistan’da olduğu gibi muhaliflerin İslamcı olması ve saha hakimiyetleri. Rusları İsrail ve Amerikalılarla birleştiren ortak endişe bu. Bundan dolayı rejimin çatısını muhafaza etmek istiyorlar. Bu üç güç arasında tek ihtilaf noktası Esat’ın bekasıyla alakalı. Son sıralarda ABD’nin Esat’ın gitmesi yönündeki açıklamaları da tavsadı. Hatta Filistinli solcu ve rejimin işkence seanslarından geçen Selame Kile, John kerry’nin Cenevre mutabakatı vurgusunu ve muhaliflerle iktidarın masaya oturmalarını istemesini hatırlatarak Esat’la ABD asında ciddi bir zıtlığın olduğu varsayımına karşı çıkıyor ve buna inananların yanıldıklarını söylüyor. Rejim, devrimi küresel bir komplo olarak nitelese de altı boş ve beyanatların dışında meseleye vakıa ve yaşananlar üzerinden baktığınızda hiç de öyle görünmüyor. Suriye halkından başka kimsenin acelesi yok.
*
Rusya’nın Soğuk savaş dönemindeki geleneksel müttefikleri Marksistlerdi. Şimdi onun yerini azınlıklar aldı. Özellikle de İslam dünyasında. ABD’nin müttefikleri ise liberaller ve onun ötesinde laikler. Şam rejimi uluslararası camiaya meşruiyetini kanıtlamak için iki özelliğini sayıyor. Laik oluşu ve İslamcı radikallerle savaşı. Hatta bir defasında Beşşar Esat 50 yıldır İslamcılarla savaştıklarını söylemişti. 1964 yılında Hama’da Muhammed Hamid’in görev yaptığı Sultan Camii ve Şam’da Emevi Camii böyle bir kalkışmaya tanık olmuş ve tanklarla bastırılmıştı. 1964’te hafif atlatılan laikçi-İslamcı kavgası 1982’dte tam bir kapışmaya dönüşmüştür. 1964 yılında Hama’yı ezme girişimini Emin Hafız başlatmış ve 1982 yılında süreci cinaslı bir isim olan Hafız Esat tamamlamıştı. Üçüncü yılına basan Suriye devriminde Suriye rejimi meşruiyetini vurgularken merd-i Kıpti gibi laikliğine vurgu yapıyor ve karşıtlarının da radikalliğini veya İslamcılığını öne çıkartıyor. İran’a ve İslam dünyasına kur yaparken ‘direnişçiliğini’ ve Batı’ya kur yaparken de ‘laikliğini’ vitrine çıkartıyor. İdeoloji noktasında Esat ile Batı ve İsrail arasında kayda değer bir sorun yok. Sorunlu alan Suriye rejiminin onlara göre yeteri kadar sadakatli olmayışı. Esasen, 1974 yılından veya belki öncesinden itibaren de rejim ABD ile flört halindedir. 2003 yılından itibaren ilişkiler bozuldu lakin yine de ABD Suriye rejimine tek zaviyeden bakmıyor. Bölgesel dengeleri gözetiyor. ‘Serkeşlik yapıyor’ diye üzerine çullandığı falan yok. İsrail’in çıkarları ve istikrarı açısından da bakıyor. ABD’nin Suriye rejimi karşısındaki tutumu hiçbir zaman kararlı olmamıştır. 2005 yılında oğul Bush’un Esat rejimini devirme planı Şaron tarafından engellenmiştir. Yine alternatifi meselesinden dolayı . Bunu en güzel ifade eden şair Adonis olmuş ve cami muhalefetine karşı çıkmıştır. Obama idaresi Mübarek ve Zeynelibadin bin Ali gibi kendi adamlarını kolay satmış lakin mukavemet cephesinin salusu (üçlünün üçüncüsü) Esat’ın çekilmesi konusunda ilk açıklamasını aylar sonra ( 6 ay) yapmış ve sonrasında da çağrılarını sulandırmıştır.
*
Hatta Obama 2012 başlarında Yemen formülünü önermiş ve geçiş döneminin Rusya’nın gözetiminde ilerlemesini istemişti. Burada Ruslara ortaklık ve partnerlik önermiştir. Obama’nın politikası ortaklık ve arkadan yönlendirme üzerine kuruludur (leading from behind ). Zaten Cenevre mutabakatı da, bu anlayışın bir ürünüdür. Rusya Obama’nın teklif ettiği geçiş sürecini yönetmek yerine muhaliflere karşı rejimin topyekün güvenlik seçeneğini uygulamasını tercih ve teşvik etmiştir. Bu muhalifleri temizleme seçeneği Baba Amr’da Rusya ve İran desteğiyle Suriye rejimi tarafından yürütülmüştür. Rusya’nın hesaplarının hilafına durum daha da ciddi ve çetrefil hale gelmiştir. Baba Amr’da Grozni formülü (yanık topraklar ve bitik şehirler) uygulanmıştır. Belki de o sıralara ABD bir taşla çift kuş vurmayı murat etmiş olabilir. Hem Suriyeli muhalifleri hem de rejim ve müttefiklerini bahusus Rusya’yı yıpratmak istemiş olabilir. Bu noktada, ABD’nin Irak’ta yaptığı hamakati veya yanlış hesabı Rusya da Suriye’de tekrarlamış oluyor. ABD esasen Çin’e karşı Rusya’yı yanına çekmek istiyor ve rüşvet olarak da Suriye’de ona önemli bir rol teklif ediyor. Lakin Rusya bu rolü çözüm üzerinden değil, rejim üzerinden kullanmak istiyor.
Libya’da Fransa ve İngiltere’nin önünü açması gibi Suriye’de de Rusya’nın önünü açmak istemiştir. Rusya’nın hem nalına hem mıhına vurduğu söylenebilir. Askeri çözüm noktasında kriz uzasa bile ne Şam rejimi ne de Rusya gelişmeleri lehine çevirebiliyor. Elbette ABD, Rusya ile ilişkilerinde İslam dünyasının hissiyatıyla da gözetmek durumundadır. Bütün bu hesaplar Suriye’de siyasi tıkanmayı beraberinde getirmiştir.
ABD ideolojik olarak muhaliflere pek iyi gözle bakmıyor. Baştan beri Müslüman Kardeşler gibi İslamcı gruplara uzak durmuş ve mesafeli davranmıştır. Lakin doğrudan karşısına almaktan da kaçınmıştır. Elbette ABD muhalifleri de ihmal etmek istemiyor onlara da ulaşmak istiyor. Bununla birlikte, İslamcı muhaliflerin palazlanmasını istemiyor. Onun yerine laik muhalifleri vitrine taşımak istiyor. Alman Der Spiegel dergisi ve diğer kaynaklar, ABD İngiltere ve Fransa’nın özellikle de laik unsurlara Ürdün’de eğitim verdiğini yazıyorlar ( US training ‘secular’ rebels in Jordan, Officials claim, 27 Mart 2013, Hürriyet Daily News). Bazı Batı medyalarında yer alan haberlerde, ABD, İngiltere ve Fransa'nın Ürdün'de laiklik yanlısı muhaliflere eğitim verdiği iddia edilmektedir.
İslamcı muhaliflerin kirveliğini ise Türkiye ile Katar yapıyor. Bu ABD ile Türkiye arasındaki fazla yüzeye çıkmayan ihtilaf noktalarından birisini oluşturuyor. Washington Post yazarlarından David Ignatius ‘In Syria, America’s fractured hopes( 25 Mart 2013)’ başlıklı makalesinde tam bu konuya değinmiş ve bazı bölgesel güçlerin İhvan ağırlığından korktuklarına değindikten sonra Türkiye ve Katar’ın İslamcıları iktidara hazırladığını öne sürmüştür. Hatta David Ignatius’ın satırlarından öğrendiğimize göre, ABD, Fransa ve İngiltere ve Almanya’nın da desteğiyle Gassan Hito’nun başbakan olarak atanmasını engellemeye çalışmış. Onun yerine başbakan olarak Hatip’in atanmasını ve Arap Birliğinin de yürütme organı başkanı olarak onu tanımasını istemiş. Lakin bu planın önünü Türkiye ile Katar kesmiş.
Türkiye ile ABD ortak keza ABD ile Rusya da ortak görünüyor ama gerçekte hepsinin hesabı ve cephesi farklı...