Washington’ın bu hafta Şam’a yeni bir büyükelçi ve üst düzey bir diplomat gönderme kararı, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad için dikkat çekici bir dönüm noktasını ifade ediyor. Esad beş yıl önce parlamen-tosunun kürsüsünden ordusunun Lübnan’dan çekileceğini ilan ederken zayıf ve tecrit olmuş görünüyordu. Beyrut’ta coşkun alkışlar, Şam’daysa asabi bir şaşkınlıkla karşılanan ve daha beş yıl önce iktidarı devralmış olan ‘optometri uzmanı’, babasının sağlama almak için 24 yıl didindiği şeyi, yani Suriye’nin batı komşusu üzerindeki hâkimiyetini, tek bir konuşmada yıkıp geçti.
Batı, AB, Araplar ve Lübnan halkının baskısı genç başkana fazla ağır gelmiş ve Lübnan başbakanı Refik Hariri’yi öldürerek krizin fitilini ateşleyen bombalı saldırıdan sonraki altı hafta içinde Suriye birlikleri çekilince, Esad aciz bir görüntüyle baş başa kalmıştı.
Riyad’la soğuk savaş bitti
Beyrutlular geçen hafta sonu Hariri’nin ölümünün beşinci yılını anarken çok şey değişmiş durumda. Lübnan’da Suriye’nin müttefikleri hâkim ve Şam’a askere ihtiyaç duymadan itaat ettirme imkânı veriyor. Arap dünyasında çeşitli liderler bir bir Şam’la soğuk savaşı sona erdiriyor. Bunlar arasında bilhassa Suudi Arabistan öne çıkıyor. Riyad geçen ekimde Suriye’nin Lübnan’da dirilen hâkimiyetini fiilen destekledi.
Uluslararası plandaysa AB Suriye’ye, 2005’te askıya alınan ortaklık anlaşmasını tekrar önerdi. Obama’nın yeni büyükelçisi ve diplomatik misyonuysa bu hafta Beyaz Saray’la yeni bir yakınlaşmayı temsil ediyor. Birçokları bunun Bush dönemindeki güvensizliği ve yaptırımları sona erdireceğini umuyor.
Parya konumundan kurtulan Esad’a şimdi hem Batı hem de Araplar kur yapıyor, zira ona İran, Hizbullah ve Hamas’la ihtilaflarında potansiyel bir arabulucu gözüyle bakıyorlar. Suriye’nin son dönemdeki şaşırtıcı ekonomik dirilişini, Türkiye’yle yeni bir ittifakın gelişmesini, ülkesinin rejim güvenliğini ve Arap dünyasındaki popülaritesini arkasına alan Esad, yürüttüğü diplomasi ve iktidarı sağduyulu kullanması açısından babası Hafız’ı bile hızla gölgede bırakan bir şöhret ediniyor. Esad’ın talihi nasıl oldu da böyle birdenbire döndü?
Öncelikle, 2005’teki krizin doruk noktasında bile Esad’ın Suriye’deki gücüne yönelik tehdit abartıldı. Yeni muhafazakâr yorumcular ABD ordusunun Bağdat’tan Şam’a yürümesini istiyordu ama Irak’taki direniş ABD’nin Ortado-ğu’yu askeri yolla değiştirme umutlarını çoktan azaltmıştı. Bu tür umutlar İsrail’in 2006’da Hizbullah’ı alt etmeyi başaramasıyla nihayet tümüyle tükendi.
‘Eski tüfekler’i gönderdi
Benzer şekilde, Kongre üyeleri Baas rejimine yönelik yaptırımlar geçirse de hükümeti devirecek kadar dişli değillerdi. Aynı zamanda Suriye içindeki muhalefet hâlâ zayıftı ve eski başkan yardımcısı Abdülhalim Haddam ve Müslüman Kardeşler arasında 2006’da sağlanan alışılmadık bir ittifak sonucunda sürgünde bir hükümet kurulmasına rağmen, dişe dokunur bir iç destekleri yoktu.
Velhasıl Esad riske girmekten kaçındı ve Lübnan çekilmesinden sonraki aylar içinde beklenmedik bir siyasi ustalık göstererek iktidarını sağlamlaştırdı. Babasının yakın çevresinin büyük kısmı, yani Beşar’ın iktidara getirilmesini ayarlayan ‘eski Tüfekler’ şerefli bir biçimde emekli ediliverdiler ve Haziran 2005’teki Baas kongresinin ardından onların yerine teknokratlardan ve sadık unsurlardan müteşekkil ‘yeni tüfekler’ getirildi. Bu yeni simaların birçoğu (sözgelimi dışişleri bakanı Velid Muallim ve ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı Ali Dardari) Suriye’nin hızla iyileşmesini sağlayan diplomatik ve ekonomik başarılarda etkin rol oynuyor.
Türkiye’yi destekledi
Ülke içinde iktidarı sürdürmekten daha zor olanıysa Suriye’nin uluslararası tecridini sona erdirmekti ve Esad diplomatik yetenekleriyle kuşkucuları bir kez daha şaşırttı. Dışlanmış müttefiki İran’a yaklaşırken, fırsatçı bir biçimde diğer bölgesel aktörlerle flört etmeye girişti. Türkiye’nin 2007’deki Irak harekâtını hemen destekleyerek Ankara’yla filizlenen ittifakı sağlamlaştırdı ve Rusya’nın 2008’deki Gürcistan istikasını desteklemek üzere hiç vakit geçirmeden Moskova’ya gitti. Bu süreçte çok ihtiyaç duyduğu savunma sevkıyatlarını da garantiye aldı.
2008’de, Suriye’nin hâkimiyetine geri dönüşün yolunu açan Lübnan barış anlaşmasına arabuluculuk ederek sükse yapan Katar’dan da hayati önemde destek ve yatırım alma çabasına girildi. Esad’ın bu ittifakları başarıyla tesis etmesi, Washington’ın başını çektiği diplomatik boykotun başarısız olmasını sağladı. Bunun yanı sıra, Bush’un Irak’taki başarısızlıkları ve Lübnan’daki istikrarsızlık Avrupa tarafından ‘ılımlı’ Arapların, en nihayetinde ABD tarafından da Suriye’nin bir kenara itilemeyeceğinin adım adım idrak edilmesine yol açtı.
New York Times da Şam’ı sevdi
Esad’ın liberalleştirici ekonomi politikaları da meyvelerini veriyor; sağladığı beklenmedik büyüme Suriye’nin yeni oluşan uluslararası güvenini giderek güçlendiriyor. Türkiye, Irak ve AB’yle yeni ticaret anlaşmaları, ekonomik taleplerin Suriye’yi ABD ve İsrail’e taviz vermek zorunda bırakacağı yönündeki korkuları da hafifletti. Tam tersine, Batılı yatırımcılar Suriye’ye akın ediyor ve hatta turizm sektörü bile genişliyor. New York Times daha geçenlerde Şam’ı 2010’un en gözde yedinci seyahat rotası olarak gösterdi. Haliyle Esad’ın ülke içindeki popülerliği, orta sınıfın gelişmesiyle beraber artıyor; halk başkanına ekonomik başarılarından dolayı itimat ediyor.
Bu popülerlik Arap dünyasının genelinde de yansımasını buluyor; Zogby’nin 2009 tarihli anketinde Esad en popüler Arap lideri seçildi. Bu Şam’ın bölgesel ağırlığını daha da artırıp onu halihazırda Mısır ve Lübnan’la Arap dünyası üzerindeki kültürel hâkimiyet için rekabet eder konuma getiriyor. Suriye’nin drama ve pembe dizi endüstrisinin yaygın popülerliği, Arapların oturma odalarında Suriye’ye yönelik gelişen olumlu bakışını daha da artırıyor.
Yeni ABD büyükelçisi şaşırabilir
Babasının ABD’nin baskılarına boyun eğmeyen tavrını paylaşmasına ve belki daha az acımasız şekilde ülke içi muhalefeti ezmesine rağmen, Esad farklı türde bir lider olduğunu gösteriyor. Lübnan’dan çekildiğinden bu yana ne zaman köşeye sıkışır gibi olsa fırsatçılık sergiliyor ve uluslararası havayı gayet iyi kokluyor. İlk baştaki 2005 felaketinin ardından Beşar, babası Hafız’ın Beyrut’a karşı kaba güç kullanma politikasını çabucak yumuşak güce ve dolaylı nüfuza uyarladı, böylece Suriye hâkimiyeti Lübnan’a geri dönmüş oldu.
ABD büyükelçisinin Şam’daki ikâmetgâhının ışıkları bir kez daha yanarken, orada oturan kişi karşısında selefinin 2005’te bıraktığından daha özgüvenli ve nüfuzlu bir Suriye devlet başkanı bulacak. (17 Şubat 2010)
Kaynak: Radikal