Berlin Duvarı'nın yıkılması Soğuk Savaş'ın bitmesinin simgesi olmuştu. Doğu Bloğu dağılmış, SSCB çözülmüş, Varşova Paktı ortadan kalmıştı. 1991 sonrası döneme tek kutuplu dünya düzeni diyenler olduysa da, ABD kutup lideri olarak uluslararası sisteme tek başına hakim olamadığından tek kutup lafı pek işlevsel olamamış, onun yerine "küresel sistem" ya da "Soğuk Savaş sonrası dönem" terimleri kullanılmıştı.

Soğuk Savaş sonrası dönem terimi, henüz sistemin ne yöne doğru gideceğinin bilinmediği, kısacası adını daha sonra hak edecek gelişmeleri beklemek gerektiğini ima eden bir anlama sahip. NATO'nun Kosova'daki faaliyetleriyle alan dışı müdahalesini Balkanlarda gerçekleştirmesi, ABD ve müttefik güçlerin Afganistan'a yerleşmesi, ardından Irak'ın işgal edilmesi ve Bush dönemi yeniden canlandırılan Füze Kalkanı Projesi, yakın tarihte ikinci kez Rusya'nın çevrelenmesi politikası olarak algılandı. Belki algıdan da fazlası vardı, zira çıkarma yapılan yerlere haritada birer işaret konsa ve noktalar birleştirilse, Doğu Avrupa'dan Akdeniz'e, oradan Körfez'e, oradan da Dünyanın Damı denen bölgeye uzanan geniş bir yay çizilmesi mümkün olur. Dolayısıyla bu olaylar Rusya-ABD karşıtlığını yeniden canlandırıp yeni soğuk savaş yaratmaya hizmet edecek özellikler barındırdı.

Yeniden iki kutuplu karşıtlık olduğunda, ABD'nin Irak işgaline, Afganistan'da yaşananlara, İsrail'e göz yummaya, Kosova'yı tanımalarına gerekçe bulması kolay olurdu; benzer biçimde Rusya'nın da İran, Suriye, Ukrayna ve Kafkasya'daki faaliyetleri meşru bulunabilirdi. Bush ABD'sinin cani gönülden tercih ettiği bu politika birkaç nedenle başarılı olamadı. Öncelikle belirtmek gerekir ki, sorunların yaşandığı ve müdahalelerin yapıldığı yerlerdeki çatışma koşulları, ABD ya da Rusya'nın ortalığı karıştırmaları sonucu hazırlanmamış, iç dinamikler ortadan kalkan baskılar sonucu açığa çıkmıştı. Dolayısıyla kendilerinin hazırlamadığı krizleri yönetmek bu iki oyuncu için neredeyse imkansız oldu. İkincisi, yönetemedikleri krizleri yönetme ve hatta bastırma amacıyla yapılanların maliyeti, her iki tarafa olduğu gibi dünyanın birçok yerine ekonomik maliyet olarak yansıdı, küresel mali krize yol açan alt yapıyı oluşturdu.

Üçüncüsü, yeni soğuk savaş yaratmak için gereken her bir lider etrafında gruplaşmış uydu ülkelerin bulunamamış olmasıyla ilgili. AB ülkeleri, Hindistan, Çin, Orta Doğu ve Kafkasya ülkelerinin her biri farklı politikalar uyguladı, mesela Türkiye bile 1 Mart tezkeresiyle ABD'ye "hayır" diyebildi.

Sistemin giderek çok değişkenli ve karmaşık ilişkiler ağına dönüşmesi, devlet dışı oyuncuların devletlere rağmen küresel faaliyet sürdürebilmeleri, halkların başkaları hakkında daha fazla bilgi sahibi olabilmeleri gibi bir dizi durum, ABD'nin karşısına Rusya'yı alarak ikili denge içinde dünyayı düzenleme fikrinin yaşama geçmesine engel oldu. Bu proje yaşama geçebilseydi çatışmalar, iç savaşlar, istikrarsızlıklar dondurulabilir miydi bilinmez, ancak bu işlere kalkışıp başaramamanın sonuçları beter durumlar yarattı; girilen her bölgede ne ilerlenebilir ne geri geçilebilir haller yarattı. ABD'nin bulunduğu yerlerde bazıları bu gücün kalmasını ve kendilerini kollayarak yeniden yapılanma süreçlerinde pozisyonlarını sağlamlaştırmalarına katkı sağlamasını bekler hale geldi, bazıları şiddetle bu gücün evine dönmesini ister oldu. Rusya için de benzer bir süreç yaşandı; bu ülkeyle stratejik-kültürel ilişkileri sürdürmekten yana olan-olmayan gruplar Ukrayna ve Gürcistan'ı bölünme, Suriye ile Irak'ı çatışma noktasına sürükledi.

Kaynak: Star