Mısır tıpkı Mübarek döneminde olduğu gibi İsrail ve Batı’nın Filistin kuşatmasındaki işbirliği rolüne geri dönüyor. Ve bu son olmayacaktır.
Mısır 29 Kasım’daki Birleşmiş Milletler Uzayın Barışçıl Amaçlarla Kullanımı Komitesi üyeliği için İsrail lehine oy kullanan ülkelerden biri oldu. Ardından hem ülke içinde hem de dışardaki Araplar tarafından şiddetle eleştirildiler. Mısır yönetimi yaptığı açıklamadaysa, Arap ülkelerini ayrı ayrı oylamalarının mümkün olmadığını dolayısıyla İsrail’in oylamaya dahil edildiğini ifade etti.
Ancak 11 Arap ülkesi, İsrail’in Filistin topraklarını işgali, mülksüzleştirme politikaları ve uluslararası hukuka ihlal ederek Filistinlilere şiddet politikalarını protesto etmek için çekimser oy kullanmıştı. Ve bu devletler İsrail’in BM organlarından çıkarılması gerektiğini de ayrıca belirtti.
Aslında Mısır’ın hesaplamaları, Filistinli komşusunun hızla marjinalleştirildiği şu yeni dönemde biraz farklı gözükmektedir. Mesela Mısır İsrail’in 1948 yılındaki kuruluşundan bu yana ilk defa İsrail lehine BM’de oy kullanmıştı. Bu tür bir yardım, İsrail Savunma Bakanı’nın Mursi’yi devirdikten sonra iktidara gelen Sisi için söylediği gibi tıpkı bir mucizedir.
Gazze Boğuluyor
Mısır’ın dış politikasının Filistin davasından geri çekilmesinden bu yana Filistin daha da tecrit edilmiş, Filistin ulusal birliği zayıflamış ve bu önemli ölçüde İsrail’in işine yaramıştır. Kahire yönetimi son dönemde Kudüs’ün Yahudileştirilmesi, 70 Filistinlinin cinayete kurban gitmesi ve üç haftada bin 500 Filistinlinin tutuklanmaları üzerine yaptığı kınamalar başarısız olmuştu. Zaten Sisi’nin Gazze Şeridi’nin tecrit altına alınması için bazı İsrail ve Filistinli yetkililerle işbirliği içinde olduğu da açıkça bilinmektedir.
Mısır’da 2011’deki devrim taleplerinden biri de Filistin için adil bir çözümdü. Ancak yeni rejim hem böyle bir talepten sıvışmış, hem de Camp David anlaşmasını revizyona uğratmıştı. Zamanla anlaşılıyor ki, tıpkı Mübarek döneminde olduğu gibi Sisi’nin dış politika önceliği İsrail’in güvenliği üzerine kuruludur. Ve Mısır rejimi Filistinli taraflar arasında ayrılık ve bölünmeden yanadır.
Mısır yönetimi, tıpkı İsrail’in terörizmle mücadele söylemine benzer bir şekilde Sina yarımadasındaki operasyonlarını birer tiyatro oyununa dönüştürüyor. Sina yarımadasında bulunan isyancı gruplar, Mısır’ın sosyo-ekonomik yapısından dışlanmanın bir sonucu olarak askeri darbe sonrası Mısır ordularına karşı saldırılarını arttırmıştı. Ancak buna karşılık Mısır ordusu yoğun güvenlik politikasını daha çok Gazze Şeridi’ni tecrit altına almaya odaklamıştır.
Zaten darbe sonrası Mısır’da bir terörist grup olarak sınıflandırılan Müslüman Kardeşlerin, Gazze Şeridi’ndeki bir uzantısı olarak algılanan Hamas günah keçisi gösterilmeye başlandı. İki milyon insanın kuşatılmasına sebep olan bu bahane aynı zamanda Mısır-İsrail ilişkilerinin sağlamlaştırılması için önemli bir sebep oldu.
Terörizmle mücadele mi yoksa kışkırtma mı
Mısır’da devlet ve özel medya kanalları tarafından desteklenen Sisi, Filistinlileri Sina’da tırmanan şiddetin bir parçası olmakla suçluyor. Ancak şiddet konusunda her şeyden evvel Sisi’nin iç politikadaki baskıcı ve şiddet içeren ordu merkezli politikaları söz konusu. Ve bu politikalarında önemli bir destekçi olarak İsrail gibi müttefik bulmuş durumda.
İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün son raporunda, Temmuz 2013 ve Ağustos 2015 arasında Gazze Şeridi sınırını boyunca Sina yarımadasında en az 3325 ev, toplu bina ve ofisin Mısır güçleri tarafından tahrip edildiğini açıkladı. Ordu, Gazze Şeridi’nde bir ‘tampon bölge’ kurmak için uzun düşünülmüş bir planın parçası olarak aileleri zorla tahliye etti.
Mısır yönetimi, Sina’ya savaşçı ve silah aktarıldığı gerekçesiyle Gazze’nin nefes almasındaki tek araç olan tünellere su basıyor. Oysa rejimin iddiasının hiçbir somut ve gerçeklik payı bulunmamaktadır. Bu tüneller Gazze’nin mal ve yiyecek tedarik edebileceği tek yoldur.
Bu tünellerin ortadan kaldırılmasına bağlı olarak Sisi rejimine İsrail tarafından bir ödül verildi. Bu ödül Mısır tankları, helikopter ve savaş uçaklarının Sina’da serbestçe dolaşımını içeriyor. Oysa Camp David’in bir koşulu olarak Sina’dan askeri çekilme hem Enver Sedat hem de Mübarek döneminde uygulanmıştı. Ayrıca İsrail’in Tamar doğalgaz rezervinin ortakları jeopolitik ve jeo-ekonomik bağları geliştirmek için Mısırlı Dolphimus adlı şirketle 1.2 milyar dolar anlaşma imzaladı. Bu anlaşmanın gereğince İsrail deniz bölgesinden Mısır’a gaz tedarik edecek. Böylece İsrail karşı karşıya olduğu ve üç ana stratejik tehdidi olan ‘terörizm, İran nükleer projesi ve Filistinlilere’ karşı bir müttefik kazanmış gibi gözüküyor.
Şaşırtan bölgesel gelişmeler
Bununla birlikte Suudi Arabistan ve diğer Arap devletlerinin bilhassa Suriye ve Yemen’deki bölgesel krizlerde rolünün yükselmesi, Mısır’ın bölgede rolü azalmaktadır. Bu rolünün azalması, hem Yemen’deki müdahalede hem de Suriye’deki iç savaşta tutuk bir dış politika izlemesinin bir sonucudur.
Ancak her ne olursa olsun, geleneksel sınırların ve güç denklemlerinin çöktüğü ve dönüşümlerin yaşandığı bu coğrafyada, yönü belirsiz ve statükocu politikalar izlemek artık pek mümkün değil. 2011’deki devrim ortamını yerle bir eden Sisi’nin bu refleksleri ne iç politikadaki gidişata istikrar kazandıracak ne de Sina’daki şiddet dönüşümünü durdurabilecektir.
İsrail’in güvenliğine yönelik kurgulanan Mübarek dönemi dış politikasına dönüş artık Mısır için daha kolaydır. Zira Batı ile ilişkilerinde çok önem veren Mısır’a müttefikleri Amerika ve Avrupa tarafından İsrail kartı koyulmuş durumda. Geçtiğimiz günlerde Sisi, BM Genel Kurulu’nda yaptığı bir konuşmada, bu hususta ne kadar samimi olduğunu ifade etmek için Arap ülkelerini kapsayacak şekilde Mısır ve İsrail arasındaki 40 yıllık barış sürecinin genişletilmesi çağrısında bulundu. Ve Sisi konuşmasında Arap coğrafyasında yükselen terörizme karşı ‘istikrar faktörü’ olarak Mısır’ın askeri önemine dikkat çekti.
Her halükarda Sisi’nin diktatörlüğü, Filistin ve Mısırlıların ortalama tehdit olarak görüldüğü bu dönemde İsrail ve ABD için önemli bir kazanç. Zaten son dönemde Rusya ve Mısır yakınlaşmasına rağmen kendi sınırları dışında istikrar sağlamakta başarısız Mısır ordusuna ABD yıllık 1.3 milyar dolar yardım yapmaya devam etmekte.
İsrail’in güvenliğini garanti etmesine rağmen, Sisi büyük olasılıkla değişen bir Arap coğrafyasında otoriter rejimini devam ettirmekte başarılı olamayacaktır. On binlerce insanın rejim tarafından öldürüldüğü ve hapse atıldığı Mısır’da demir yumruk politikaları artık sürdürülebilir değildir. Eğer Mısır’da reformlar gerçekleşmediği takdirde Sisi sadece kendi ülkesini değil, aynı zamanda Filistin’i de istikrarsızlığa sürükleyecektir.
Kaynak: Middle East Eye
Dünya Bülteni için çeviren: Hazinadar Hasan Hız