Hiçbir cumhurbaşkanı vatana ihanet suçu dışında yargılanamaz.
Hoş yasa budur da burası Türkiye!
Ama ne zaman cumhurbaşkanı 'Kürt sorununda çözüme çok yaklaştık!' dedi. Kimileri pek bi rahatsız oldu.
Ardından, Refah Partisi döneminden kalma, 'Kayıp trilyon davasından yargılanmalı' kararı çıktı Sincan Ağır Ceza Mahkemesi'nden.
Sayın Gül'ün cumhurbaşkanlık süreci biter, sade vatandaş katına oturur, o zaman yargılayacaksan yargılarsın! Burada, hukukçulara göre, zaman aşımı süreci de işlemez. Yani öyle bir zırhın ardına da sığınmaz Cumhurbaşkanı!
Şimdi aklıma geldi.
Rahmetli Turgut Özal da, Kürt sorununu dile getirmeye başladığı, gündeme aldığı günlerde bir silahlı suikaste uğramıştı ANAP kongresinde. Ardından da kendisine, kişiliğine, ailesine saldırılar başlamıştı bir avaza.
Kim Türkiye'de bilmem kaç yıldır süregelen bu 'savaşın' sürmesini istiyor, kim bundan yarar ve çıkar umuyor bir düşünün hele.
Türkiye'nin üzerinden bi zamanlar yılda 80 milyar dolar tutarında uyuşturucu geçerdi (Kaynak BBC).
Bunun yüzde 5-10 arası yani ortalama altı milyar doları Türkiye'de kalırdı. Bu trafiğin sürmesinin en büyük nedeni PKK'yla girişilen, bu yüzden de tam anlamıyla denetlenemeyen Irak sınırıdır. Bu milyarlardan kimler payına düşeni aldı? Onu da hesaplayın! Maşallah hepiniz turp gibisiniz; İçinizde bir tek Alzheimer'lı yok!
Neyse. Diyarbakır Ticaret Odası Başkanı Ensarioğlu, 'Son otuz yılda çözüme en yakın noktadayız!' diyor bugün.
Siyasi partilerle sivil toplum kuruluşlarının el ele verip ekonomiye, komşuluk ilişkilerine, iç barışa, huzura çok ama çok büyük zarar veren, 'dahası enerjimizi de tüketen' bu ititş kakışın son bulması gerek.
Bunu sona erdirmek için kollarını sıvayan adam, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmak isteniyor.
Bu kararı veren mahkeme de biliyor, Sayın Gül'ün konumu nedeniyle bugün böyle bir yargılama yapamayacağını.
Ama olsun.
Yeter ki ortalık karışsın.
Cumhurbaşkanı'nın bu girişimi de unutulsun.
TÜRKAN SAYLAN'IN VEFATI
Tam tamına bundan otuz üç yıl önce, adını duyduğumuzda dudaklarımızın korkudan uçukladığı cüzzama karşı savaş açmıştı. Anadolu'da ayak basmadık toprak bırakmadı. Ve on yıl sonra Gandhi Ödülü'nü kazandı. Yoksullukla boğuştu, Anadolu'nun en ücra köşelerinde. Kurduğu dermekle 30 bin öğrenciye burs verilmesini sağladı.
Sonunda 1992'de kansere yakalandı yılmadı. Tam 17 yıl da bu illetle savaştı.
Derken 18 Mayıs günü yenik düştü kansere.
Sayın Hayrünnisa Gül'den, Ertuğrul Günay'a TÜSİAD'dan, Türk-İş'e kadar hemen herkes üzüntülerini bildirdi.
Allah'tan rahmet diliyorum.
Netanyahu beklediğini alamadı Obama'dan
Tel Aviv, Netanyahu'yla Obama'nın 'her konuda' anlaşacağını fısıldamıştı daha İsrail Başbakanı uçağa binip ABD'nin yolunu tutmadan.
Ama evdeki hesap pek de çarşıya uymadı.
İstediği her şeyi onlarca yıldır Beyaz Saray'dan, 'N'aber abi? Nasılsın? Valla özledik...' muhabbetiyle koparmaya alışmış İsrail başbakanlarından Bibi, bu kez kayaya tosladı.
Her şeyden önce, İran konusunda beklediği yanıtı alamadı. İstediği neydi? ABD'nin, İran'a uygulanan ambargoyu daha da artırması... Ardından, tehdit üzerine tehdit savurması, sonunda da Tahran semalarını uçaklarıyla karartması. Obama dinledi bu kez. Ama sonunda başını salladı.
'Yahudi yerleşim birilerinin yayılmasını durdurmanız gerek! Filistinliler'le barış yapmak için elinizdeki tarihi fırsatı değerlendirmek zorundasınız!'
İran konusundaysa, 'şu anda İran seçimlere hazırlanıyor seçimler bitsin ondan sonra İran'la oturup konuşacağız. İran'la anlaşmazlık konularımızı çözmek için yıl sonuna kadar zamanımız var!' dedi.
Aşağı yukarı iki buçuk saate yakın süren görüşme sırasında, Obama, bağımsız bir Filistin devletinin hem Gazze hem de Batı Şeria'da kurulması gerektiğini söyledi.
'Bunu sağlamak için Batı Şeria'daki yerleşim alanlarının hemen durdurulması gerekiyor. Bu topraklarda, yeni Filistin Devleti kurulacak.'
Netanyahu bu konuda hiç bir şey söylemedi.
Söyleyemezdi de zaten. Çünkü koalisyon ortağı Lieberman, buna tümüyle karşı. O, hem Gazze hem te Batı Şeria'da mantar gibi yerleşim birimleri yükselsin, Filistin devleti kurulacaksa, Ürdün sınırları içinde kurulsun, İsrail vatandaşı Araplar, İsrail'e bağlılık yemini etsin istiyor. Bunlar yetmezse, yeni şeyler de getirebilir gündeme: Örneğin Arap asıllı İsrail yurttaşları ellerinin üzerinde yürüsün, gerekirse her gün üç saat, tek ayak üstünde dursun! Adam faşist ve dahi ırkçı oldu mı abuk subuk istekler biter mi?
Bu arada Filistin'liler Obama'nın açıklamalarına alkış tutarken, Netanyahu'yu eleştirdiler. 'İsrail Başbakanı, iki devlet çözümüne yüz vermedi. ABD'nin buna tepkisini somut bir biçimde görmek istiyoruz!' dedi. Cumhurbaşkan'ı Mahmud Abbas'ın baş danışmanı Nebil Ebu Redeneh.
ABD'nin, daha doğrusu Obama'nın tepkisi, İsrail'e bundan böyle yapılacak yardımlarda görülebilir. Bu yardımlara, Filistin'le, yan yana iki devlet koşulu konabilir. Ama tabii ABD Kongresi bunu onaylar mı, geri mi çevirir şimdiden kestirmek çok zor.
Kaynak: Star