Türkiye, demokrasi yolunda tüm bu engellemelere ve çelme takma girişimlerine rağmen ağır aksak da olsa yoluna devam etmeye çalışıyor. Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararı da bu açıdan değerlendirmek gerekiyor.
Anayasa'nın 148. maddesinde yoruma yer bırakmayacak şekilde anayasa değişikliklerini nasıl denetleyeceğini belirttiği, "Anayasa değişikliklerini sadece şekil bakımından inceler ve denetler, esasa giremez" maddesi bir kez daha bunu en iyi bilecek kurum tarafından açıkça ihlal edilmiştir. Mahkeme anayasa değişikliği paketinin Anayasa Mahkemesi ve HSYK'nın yapısı ile ilgili maddelerinde Anayasa'nın 4. maddesine aykırı olması nedeniyle kısmi iptal yapmıştır. 9,5 saat süren toplantı sonrasında kamuoyuna açıklama yapan Mahkeme Başkanı, Anayasa Mahkemesi ve HSYK'ya üye seçilmesini düzenleyen maddede üye seçecek Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi, Sayıştay, YÖK ve baro başkanlarının gönderecekleri üyeler için yapacakları seçimlerde "her üyenin ancak bir aday için oy kullanabilmesine" ilişkin ibareyi iptal etmiştir. Gene Mahkeme, cumhurbaşkanının HSYK'ya iktisat, siyasal bilim dallarıyla üst kademe yöneticileri arasından üye seçmesine ilişkin ibarelerin de iptaline karar vermiştir. Maddenin yeni haline göre, cumhurbaşkanı HSYK'ya 4 üyeyi hukukçu akademisyenler ile avukatlar arasından doğrudan seçebilecektir.
Anayasa'nın 153. maddesinde belirtilen gerekçesi ile birlikte açıklanması gereken kararın bir hukuk ihlali daha gözümüze sokularak ayaklar altına alınmış, gerekçe daha sonra açıklanacağı üzere denilerek vahim karar açıklanmıştır. Gerekçe açıklanmadığı ve dünkü kısa kararda bahsedilmediği için HSYK'ya ve Anayasa Mahkemesi'ne üye seçiminin nasıl 4. maddedeki "değiştirilemez değiştirilmesi teklif dahi edilemez" ilkelerine aykırı olduğunu bir hukukçu olarak çıkartamadığım için gerekçeyi merakla bekliyorum. Anayasa Mahkemesi daha önce de 10. ve 42. maddelerin değiştirilmesinde yaptığı gibi şekil incelemesi yapacağım diyerek esasa girmiş ve yasamanın ve dolayısı ile asli kurucu olan halkın da üzerinde olduğunu kanıtlamıştır.
Bir diğer vahim nokta ise hiçbir hukuki nosyonu olmayan sokaktaki sıradan vatandaşın bile anladığı ancak bazı meslektaşlarımızın anlamakta direndiğine, zorlandığına veya en kötüsü kasıtlı olarak davrandığına inandığım Anayasa Mahkemesi'nin, Yargıtay'ın ve HSYK'nın hukuka aykırılığı açık ve net olan kararlarını savunmalarıdır. Ümit ediyorum ki onların da bir gün yanlışlarından dönerek hukuk adına, demokrasi adına tavır koymaları bizi mutlu edecektir.
PARTİLER DEĞİL, HAKLAR OYLANACAK
Her ne kadar Anayasa Mahkemesi paketin iki maddesinde esasa girerek kısmi iptal yapmış olsa da paketin reform niteliğinde bir bozulmaya neden olmamıştır. Paket nihayet sağduyusuna her zaman güvendiğim asli kurucuya yani milletin önüne gelecektir. Sandıktan çıkacak karar beğenelim veya beğenmeyelim halkın kararı olacaktır. Halk kendi kaderini belirleyecektir. Daha fazla demokrasi, daha fazla özgürlük daha çok adalet mi isteyeceğini gösterecektir. 12 Eylül darbesini yapanları 12 Eylül'de cezalandıracak mıdır göreceğiz. Partizanlık yapmadan partim değişik sebeplerden dolayı pakete karşı çıksa da ben kaderimi kendim belirlerim diyecek midir göreceğiz. Veya sayıları binlerce olan hâkim ve savcılarımızın kendileri hakkında karar veren kurumda temsil edilip edilmemeyi isteyip istemediklerini göreceğiz. Kendi haklarında meslekten ihraç ile ilgili verilen ağır kararlara karşı dava açma hakkına sahip olmak isteyip istemediklerini göreceğiz.
Bir parantez de iktidar partisine açmakta fayda görüyorum. Geç kalınmış anayasa değişikliğini son anda kotarmayı başardılar. Meclis'teki oylamalar sürecinde parti kapatma maddesi dışında yüzlerinin akıyla çıkmayı başardılar. Bundan sonraki süreçte söz konusu paketi AK Parti'nin paketi olması anlayışından çıkartarak tüm kesimlere bu paketi anlatmaları gerekmektedir. Halkla diyoloğu iyi olan Sayın Başbakan'ın diğer partilere dokundurmadan sadece değişiklik paketini anlatmasının partizanca düşünceleri kaşımayacağından sonucun olumlu olacağı kanaatindeyim.
Bu süreçte geriye dönüp baktığımızda birçok sivil toplum kuruluşunun demokrasi adına çabalarını ve mücadelelerini hayranlık ve saygı ile izlediğimi belirtmek isterim. Türkiye'de sivil toplum kuruluşlarının artık tabela derneği olmaktan çıkıp ülke meselelerine olumlu anlamda yön veren, düşünen üreten bir hale gelmeleri son yaşananlara baktığımızda daha net ortaya çıkmaktadır. Artık bu ülkede hiçbir kurum ve kişi hukuk dışına çıkarak "ben yaptım oldu" diyemeyecek, attığı adımları iki kere düşündükten sonra atacaktır. Sağduyusu yüksek sivil toplum kuruluşlarımızın görevi daha bitmemiştir. Hatta yeni başlıyor bile diyebiliriz. Anayasa değişikliği paketinin halkımıza en iyi şekilde anlatılması gerekmektedir. Referandumun yapılacağı 12 Eylül'e kadar toplantılarla, seminerlerle, medya yolu ile çalışmalar yapılmalı, gerekirse kahve kahve dolaşılmalı halkımıza anayasa değişikliği paketi anlatılmalıdır. Biz de derneğimiz olarak bu çalışmalara elimizden geldiğinden daha fazlası ile katkıda bulunmaya çalışacağız. Ülke için güzel günler kapıda!
Avukat Erdem Gençay - Hukuk ve Hayat Derneği Genel Başkanı
Kaynak: Zaman