Hiç kuşku yok, Prof. Dr. Şerif Mardin, yaşayan en önemli sosyal bilimcilerimizden biri. Radikal'de dün Prof. Mardin'in 'Mahalle baskısı' kavramı hakkında yaptığı son konuşmanın tam metnini gördünüz, umarım okudunuz da.
Prof. Mardin'in konuşması gazete manşetlerine 'Öğretmen imama yenildi' cümlesiyle yansıdı ama bana göre onun asıl söylemek istediği tam bu değil.
Önce izninizle Prof. Mardin'den bir alıntı yapacağım:
"Benim buradaki buluşum şu: Öğretmen, okul, öğrenci, kitapları vs. bütün o yeniden inşa edilen ve Cumhuriyet'in bize getirmiş olduğu bu inşa edilmesi istenen kolektiviteden ve bu işe iştirak eden, katılan vatandaş. Burada küçük bir eksiklik var. Cumhuriyet'te 'iyi, doğru ve güzel' hakkında çok derine giden bir düşünce yok. Diyeceksiniz ki: 'Adam, laik bir sistem ileri sürdüğü için bu işlerle uğraşmaz bu insanlar.' Avrupa'da yüzlerce sene, binlerce sene, dindar olsun olmasın, insanlar her iki grup da ve bu arada bilhassa laik diyebileceğimiz grup, iyi, doğru ve güzel konusunda tartışmalara girişmiş ve bu konuda binlerce, on binlerce sayfa yazmış. Kim mesela, bunların piri kim? Bunların piri Kant. Kendisi iyi, doğru ve güzelden başlayarak bir felsefe inşa etmeye çalışmış olan birisi. Biraz Kant'ı böyle yanlı hale getiriyorum. Ama Kant'ta bu yan var.
Bizim Cumhuriyet öğretimizde, 'iyi, doğru ve güzeli' derinliğine araştıralım diye bir şey yok. Orada binlerce sayfa tartışma bulamazsınız. Şimdi bu çok önemli bir şey. Binlerce sayfa bulmadığımız zaman ne kalıyor. Bu değerleri insanların birbirlerine karşılıklı olarak üstlerine alması? 'Göz' kalıyor, 'bakma' kalıyor.  Göz ve bakma paradoksal olarak, yani sanki mahalle baskısının önemli unsurlarından biriymiş gibi geliyor. Gerçekten orada önemli bir şey var, aynı zamanda öğretmenin dünya görüşünde iyi, doğru ve güzel olmayınca, işte orada olan diğer elemanlar geliyor. Ha mahallenin kendisine baktığımız zaman, orada gerçekten, 'iyi, doğru, güzel' hakkında bir düşünce var. Nedir o düşünce? İslami düşünce tarzı."
Prof. Mardin'in 'iyi, doğru, güzel' dediği ahlaki sistem esas olarak ve onun örnek verdiği Immanuel Kant da bir ahlak sistemi kurucusu.
Esasen Kant'tan beri biliyoruz ki, 'iyi, doğru ve güzel'in kaynağı din değildir. Elbette bütün dinler 'iyi, doğru, güzel' hakkında önemli şeyler söylemişler, sistemlerini bunun üzerine kurmuşlardır ama 'iyi, doğru ve güzel' illa dinden kaynaklanmak zorunda değildir. 'İyi, doğru ve güzel'in kaynağı bizatihi insanın doğasıdır. O yüzden de, ahlakın kökeninin insan hakları olduğu anlayışı genel kabul görmüş anlayıştır artık.
Bunları aslında söylememe bile gerek yok ama tam da Prof. Şerif Mardin'in gözlemlerine dayalı olarak getirdiği eleştiriler eşliğinde, ahlakın kökeninin din değil insanın kendisi olduğunu söylemek, 'iyi, doğru ve güzel'in dinlerden bağımsız evrensel bir doğası olduğunu hatırlatmak maalesef bir zorunluluk.
Buradan gelelim Prof. Mardin'in eleştirisine veya gözlemine... Kendisine hak vermemeye imkân yok bence. Gerçekten de, bizim cumhuriyetimiz, seküler veya laik bir ahlak anlayışını topluma yerleştirmek için, bu anlamda mahalledeki imamla ve mahalledeki 'bakma' ile, 'göz' ile rekabet için hiçbir şey geliştirmemiş.
Burada eğitim sisteminin başarısının sınırlılığını ve İslami bir düşünce sisteminden de beslenen merkez sağ akımların iktidara her gelişlerinde yaptıkları
ilk işin okullardan felsefe dersini kaldırmak olduğunu hatırlamalı, son olarak 12 Eylül darbecilerinin 'din kültürü' ile 'ahlak'ı aynı dersin çatısı altına almasını, üstelik bunu anayasaya yazmasını da mutlaka eklemeliyiz.
Bu söylediklerimin hiçbiri gelişigüzel politika kararları, bilinçsizce atılmış adımlar değiller ve olamazlar. Okulun, laik bir ahlak anlayışının olanaklılığı konusunda varsa son imkânları da bu adımlarla budanmış olmadı mı?
Aslında konu çok derin ve dallı budaklı, Prof. Mardin'in gözlemleri ise çok değerli. O yüzden
başka yazılarda da konuya girmek şart.

Kaynak: Radikal