'Türkiye sadece tatil beldesi ve süpermarketlerden oluşmuyor!'
15 yıl önce sıradan Rusya vatandaşı Türkiye'yi bir tatil beldesi olarak keşfetti. Geçen yıllar içerisinde oraya rekor sayılabilecek sayıda Rusya vatandaşı tatile gidiyor. Bundan çok daha önce ise Türkler, Rusya'nın süpermarket olarak değerini keşfettiler. Onlar, Rusya'ya Türk malları getirmeğe başladı. Bugün ise Türkiye'nin ülkemiz açısından politik ve ekonomik müttefik olarak keşfedilmesinin zamanı gelmiştir.
Biz Türkiye'yi Amerika ve NATO'nun önemli merkezi olarak kabul etmeye alışmısız. Tarihi olarak biz bu ülkeye Rus-Türk savaşları üzerinden bakıyoruz. Gerçekten de "soğuk savaş" döneminde bu böyle idi. Ancak dünya hızla değişiyor. Türkiye artık çok farklı bir ülke ve kısa bir süre onu, çok büyük değişimler bekliyor. Türkiye dünyada konumunu belirlemek zorundadır. Çünkü Türk dış politikasının öncelikleri olan AB üyeliği ve ABD ile stratejik ittifak sona ermek üzeredir.
Ankara'nın AB'ye üyeliği ülke içindeki Avrupa ekonomik ve politik enstitüleri kuvvetlendirecek, AB desteği sağlanacak, toplumun laik düzenini güçlendirecek ve hızlı ekonomik yükselişi temin edecekti.
Ancak 30 yıl sabırlı bekleyişten sonra bu stratejik hedefin ulaşılmaz olduğu anlaşıldı. Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğini, Fransa ve Hollanda'da yapılan referandumlar ile AB içindeki toplumsal düşüncenin, göçmenlere karşı olan halet-i belirledi.
Fransa'da anayasa değişikliği yapıldı. Yeni düzenlemeye göre hükümet, AB'nin genişlenmesine sadece referandumdan sonra karar verebilecek. Fakirlerin ülkeye akımından, yasalara uymayı sevmeyen Müslüman ülkelerden göçmenlerin gelişinden, şehir etrafında yaşayan Arapların yaşam birimlerini yakmasından, Cezayir'den gelen yasadışı grupların faaliyetinden sonra Fransızların 70 milyondan fazla sayısı olan Türklerin AB'ye girişine onay vermelerini hayal etmek dahi imkansızdır.
ABD- TÜRKİYE İLİŞKİLERİNE GELİNCE
Onyıllar süren bir zamanda Washington, Ankara'nın en önemli stratejik müttefik olarak kaldı. Ancak son yıllarda, Türkiye'nin okyanusun ötesinde bulunan müttefiki, kendisine sadece sorun üretmeye başladı. ABD, fiili olarak Irak'ta bir Kürt devleti kurdu. Bu ise Türkiye'de bulunan Kürt bölgesinin stratejik durumuna önemli bir darbe anlamına geliyordu.
Şu anda Türk ordusu Irak topraklarında Kürtlere karşı askeri operayon yapmak zorunda. ABD "Kafkasya"yı – Güney Osetya olayları – yakarak Türkiye'nin kuzeydoğusunda da sorun çıkardı. ABD'nin İran ile savaş planları ise bölgenin tamamen kan gölüne döneceği anlamını taşımakta.
Bundan başka ABD kendisini İslâm karşıtı ülke olarak göstermeye başladı. Bu ise bir Müslüman ülkede hoş karşılanamazdı. Toplumsal anketlere göre Türkiye halkı Amerikadan en fazla nefret eden dünya halkı konumunda.
Genel olarak da Türk vatandaşlar arasında modern Batı toplumunun maneviyatsızlığının eleştirisi hızla artmakta. Bu sadece laik düzenin değil dini terketmenin de bir eleştirisi.
Ancak bununla beraber Türkiye İslâmlaşmaya da gidemez. Çünkü bu onu içeriden imha eder. Çünkü onun en büyük şehirlerinin halkı, Avrupalaşmış orta sınıftan oluşmakta. 1990'lı yıllarda Türkiye, Türk dilli ülkelerin ittifakını oluşturmak için çaba sarfetti. Ancak bu proje sonuçsuz kaldı. Çünkü çok mali yük talep eden ve zor bir projeydi.
Bununla da ülkenin dış politikası belirginliğini kaybetti ve rüzgarın etkisiyle düşen yaprağı hatırlatmakta. Nereye gitmeli? Bu soru her gün daha fazla Türk aydınını rahatsız etmekte. Muhtemeldir ki, Türkiye ABD ve AB'den daha da bağımsız olmak zorunda kalacak ve yeni müttefikler arayacak. Rusya'nın kesinlikle ekonomik ve politik iş birliği teklif etmesi gerekiyor. Türkiye politik olarak çok değerlendirilmemiş bir ülke. Yarım asra yakın bir süreçte ABD, NATO ve AB'nin gölgesinde kaldı. Türkiye jeopolitik olarak muazzam bir güç ancak siyasi olarak çok küçük kalmakta. Jeopolitik olarak Avrupa ile Asya'nın, Kuzey ile Güney'in kesiştiği noktadır. Burada sadece Hıristiyan ve Müslüman âlemi bir araya gelmiyor aynı zamanda bir taraftan dini geleneksel toplum ile modern laik düşünce tarzı ve hayat biçimi birleşiyor.
Türkiye Avrasya, Orta Doğu ve Avrupa'nın yollarının üzerinde bulunuyor. Bu ise onu enerji nakillerinin geçtiği kilit ülke konumuna getiriyor. Şundan hiç kuşku duymuyorum ki politik süreçlerin hızlı gelişmesi, global sorunların çözülmesi için Türkiye'nin önemini anlamayı zorunlu kılacak. Rusya'nın da geleneklerine ters düşen müttefikler bulması gerekiyor. Çünkü son 17 yıldır onun dış politikası bir gelenek olarak Batı ile ittifak ve eski SSCB ülkeleri ile yakınlaşma üzerine kurulmuştur. Bu politikanın önüne önemli engeller çıkmakta.
Moskova, Türkiye'yi Rusya, Belorus ve Kazakistan'ın üye olduğu tek ekonomi platformuna (YEP) çağırabilir. Türkiye'yi Ukrayna'nın yerine idame etmek mümkündür. Hemen şunu da belirtelim ki Türkiye YEP'e üye olsa büyük bir ihtimalle Azerbaycan da üye olacak, onların peşinden ise Ukrayna da koşarak gelecektir.
Rusya ve Türkiye'nin ekonomik yapıları bir birilerine rakip değiller. Bilakis biri diğerini tamamlamakta. Rusya'da bulunan şeyler Türkiye'de bulunmuyor. Bunlar enerji taşıyıcıları, doğal kaynaklar, gelişmiş bilimsel okullar, yüksek teknoloji üsleri- atom ve uzay havacılık sanayisi, askeri sanayi – gelişmiş eğitim sistemi, büyük şirketler.
Türkiye'de ise Rusya'nın ekonomisine gerekli olan şeyler bulunuyor. Bunlar transit bölgeler,
işçi gücü, inşaat, ticaret, hafif sanayi, kuvvetli ticaret.
Hem Rus hem de Türk ekonomisinin kaynakları kendi çerçevesine sığmıyor. Onların büyük bir pazara ihtiyaçları var. AB pazarı ise onlar için gün geçtikce daha fazla kapanacak.
Şu anda Türkiye'nin NATO üyeliği aşılamayacak bir engel değildir. Çünkü kendisi bölünme aşamasında olan NATO, Türkiye'nin temel sorunlarını çözmeye yardımcı olacak durumda değil. Ancak Türkiye'nin YEP üyeliği, AB ve ABD önünde durumunu kuvvetlendirecek, devletin laik düzenini sağlamlaştıracak ve ekonomisine muazzam imkanlar sağlayacaktır.
Kanaatimce şu anda Türk aydınları hareketsiz olduklarına dair düşünceyi kabullenmeye hazır değil. Ancak şu anda ülkeyi derin bir kriz etkisi altına almıştır. Sebebi ise iki grup arasında yaşanan gerginliktir. Bunlardan birincisi başında başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın bulunduğu Batı yanlısı İslâmî grup diğeri ise laik düzeni savunan Batı aleyhtarı ordu mensuplarıdır.
Ancak hatta Türklerin, 'Türk Putin'i diye isimlendirdiği Batı yanlısı Erdoğan, herkesi şaşırttı. Ağustos ayında Gücistan ve ABD'yi değil Rusya'yı destekledi. O zaman Erdoğan hemen Moskova'ya geldi ve Türkiye'nin Boğaz üzerinden Karadeniz'e ABD'nin istediği kadar askeri gemi göndermesini engelledi.
Bununla beraber başbakanın karşısında yer alan ordu da giderek daha fazla ABD'ye sırt çevirmekte ve Moskova tarafına bakmakta. Rusya'nın yeni dostlar arayışında olan Türkiye'ye alternatifler sunması gerekiyor. Bu YEP üyeliği ve stratejik ittifaktır.
Siyasi olaraksa, bu tür ittifak, örneğin Türkiye'nin teklif ettiği Güney Kafkasya Barış Platformu olabilir. Bu platform kendisinde Gürcistan, Azerbaycan, Ermenistan, Rusya, Türkiye ve Îran'ı birleştirebilir.
Biz Türk halkını cumhuriye bayramı dolayısıyla kutluyoruz. Bugün yani 29 Ekim tarihinde Rusya'nın yeni Türk cumhuriyetini ilk tanıyan ülke olduğunun ve ona askeri, siyasi destek olduğunun hatırlanması gerekiyor. XXI yüzyılın başlarında Rusya ile Türkiye'nin stratejik ekonomik ve politik iş birliğinin zamanıdır. Siyasilerden, işadamlarından ve uzman bilim adamlarından oluşan grupların oluşturulması gerekiyor. Onların her iki ülkeyi temsil etmesi ve işbirliği platformunun temellerini oluşturması gerekiyor.
Yani Türkiye'nin tekrar keşfedilmesi gerekiyor.
İzvestia Gazetesi, Duma milletvekili, siyasi araştırmalar merkezi başkanı