Bazıları Kremlin için sağı solu belli olmaz diyor. Sovyet (Rus) liderliğini Beyaz Saray'dan daha öngörülebilir buldum her zaman. 

Vladimir Putin'e göre Sovyetler Birliğinin çöküşü, 20. yüzyılın en büyük âfetiydi. Eğer öyleyse birisi zararı geri çevirmeli ki (veya asgariye indirmeli) Moskova işte şimdi bunu yapabilecek konumdadır.  

Onun bakışına göre fiziki işgal demek değildir bu. Orta Asya hükümetleri bir çok iç problemin üstesinden gelmek amacıyla Rusya'nın siyasi ve ekonomik yardımına ihtiyaç duymaktadırlar; Kremlin'le yakın bağları korumada çıkarları vardır. Aynısı Azerbeycan ve Ermensitan için de geçerlidir. Öte yandan Baltık Cumhuriyetleri zayıf ama hazmı güç ülkelerdir; askeri işgal miadını doldurdu; oyun, zahmete değmez. Ukrayna ve Moldova ise Gürcistan'da olanlardan sonra  Rusya'yı husumete sevk etmeme hususunda daha bir dikkatli olacaklardır  

"Yakın bölgeden", eski Doğu Avrupa uydularından ne haber? Askeri tehdit gibi cüz'i bir baskı karşısında Rusya'nın nüfuz küresine ait olduklarını, NATO'ya katılmanın hata olduğunu ve bunun onlara bir yardımının olmayacağını kendileri de anlayacaklardır. Ya Batı Avrupa? Mevcut olmadığını söylemek fazla olacaktır belki de ama çok bir şey ifade ettiği de söylenemez hani. Avrupa'nın müşterek bir dış politikasının ve hepsinden önce (Rus petrol ve doğal gazına onları daha az bağımlı kılacak) ortak bir enerji politikasının yokluğu karşısında AB'den yana sıkıntı duymak zorunda değil kimse. Rus enerjisine bağımlılıkları, çok uzak olmayan bir gelecekte Kuzey denizindeki kaynaklar kururken, gittikçe artacak zira. 

Rus hâkimiyetinin anlamı nedir? Soğuk Savaş'ta olduğu şekliyle Sovyet modelinin dayatılması değildir. Bugünün Sovyet örneği (petrol devleti) ihraç edilmeye pek uygun değil. Fakat Kremlin, nüfuz sahasındaki devletlerin dış politikasını denetimi altında tutmada ve (mesela) sansürleme ve de diğer denetim tedbirlerinde ısrar edecektir.

Rus hâkimiyet (veya nüfuz) küresinin eski sağlığına kavuşması ideal mânâda tedricen ilerlemelidir hatta yavaş yavaş. NATO'nun ortaya çıkışı dâhil direnç gösterilmesine sebep olan aceleyle ilerleme hatası Stalin'e aitti ki II Dünya savaşı sonrasıydı.

Fakat Rusya, en az üç sebepten dolayı zaman baskısı altında: Birincisi, duygusal etken. Rusya'nın eski kuvvetine geri kavuştuğunu göstermenin cazibesi çok yüksek. Hangi Rus lider bir diğer Büyük  Petro olarak tarihe geçmeyi istemez ki? İkincisi, Rusya'nın kuvveti, dünya'nın önde gelen petrol ve doğal gaz tedarikçisi olmasından doğmaktadır. Fakat sonsuza kadar sürmeyecek bu. Teknolojik gelişmelerin sonsuza dek önüne geçmek de mümkün değil nitekim. Alternatif enerji kaynakları bulunacaktır.

Herşeyden önce Rusya'nın demografik zayıflığı söz konusudur. Nüfusu gittikçe azalıyor (ve gayri-Rus bir nitelik kazanıyor). Askerlik hizmet süresini ikiye bölmek zorunda kaldılar çünkü ikmal etmek için yeterli sayıda adam yok. Şu an dört askerden biri müslüman ve birkaç yıl sonra üç askerden biri  müslüman olacak. Rusya Asyasında kilometre kareye 2.5 kişi düşüyor ve bu sayı da düşüyor. Bu süreci durdurmanın veya tersine çevirmenin imkanı yok ve nüfusun azalması kaçınılmaz olarak toprak kaybı anlamına gelir – ama Amerikalılara değil.

Bu şartlar, beklemeksizin hemen harekete geçmeyi zorluyor.

Bu eğilimin Ortadoğu üzerindeki etkisi ne olacaktır? İdeal olanı bölgede büyük çaplı her hangi bir hareket olmasını beklemektir tâ ki en yakın komşusunda Rus hâkimiyeti tesis edilene dek. Fakat Rusya'nın Ortadoğu'ya dönüş fırsatları belirirse bunlardan istifade etmelidir.

Bölgede müttefik bulma hülyasına mahal yoktur. Son Çarlardan birinin (III. Aleksandr) dediği gibi (ondan sonra Putin'in yinelediği gibi) Rusya'nın güvenilir iki müttefiki vardır: Ordusu ve ağır silahları.  Polis ve ordu ideologları arasında Panslav rüyalardan vazgeçme ve Türklerle stratejik ittifak kurma fikri hâkim epeydir zira Slav kardeşlerine başkalarına duyulduğundan daha az güven duyulabilir ancak.

Ne var ki çoğunlukla fantezidir bunlar.

Esas gâye Amerika'nın Ortadığu'daki konumunu zayıflatmaktır. Bu hususla ilgili olarak Kremlin'de fikir ayrılıkları mevcut. Bazı emekli generaller 10-15 yıl içinde Amerika'yla bir savaşın kaçınılmaz olacağını söylüyorlar. Bu radikal ordu mesuplarının etkisini fazla büyütmemelidir. Ancak  Rusya'nın en kötü ve en tehlikeli düşmanının Amerika olduğu inancının oldukça yaygın olduğu şüphesiz doğrudur. Sovyet İmparatorluğunun çöküşü bütünüyle olmasa da büyük ölçüde Amerika'ya bağlanıyor. İnanışa göre Washington, her zaman ve her fırsatta Rusya'ya zarar vermeye bakıyor. Bu paranoya derinlerde kök salmış (Çin'in aksine) ve Rus liderliğini durumun böyle olmadığına  ikna etmek gelecek yılların en müşkül meselesi olacaktır.

Moskova, Suriye ve İran'a daha büyük destek vermekle tehdit ediyor ki Amerika'nın canını kesinlikle sıkacak ve dahi belki de canını yakacaktır. Fakat Rusya, gelecek yıllarda kendi adına siyasi ve askeri problemler yaratma pahasına yapmak istemeyecektir bunu. Rus güvensizliği güney sınırlarıyla sınırlı değil.

Güney Osetya'ya saldırması Rusya'ya eşsiz bir fırsat sundu; büyük ve güçlü devletlerin aksine  küçük ve zayıf devletlerin, ayrılıkçı bölgeleri denetimleri altında tutacak bir konumda olmadıklarını anlamada zaafa düşen militan Gürcü ulusçuluğu sayesinde oldu bu. Böylesi fırsatlar her zaman gelmez o yüzden başka bazı fırsatlar bizzat kremlin tarafından yaratılmalıdır – mesela Ortadoğu'daki mevcut çatışmaları istismar etmek gibi. İşte bu, ciddi hesap hatalarına kapı aralayabilecektir. 

Dünya Bülteni için çeviren: Ertuğrul Aydın