Bu trajediyi yaşamayabilirdik. 2008 yılının "Gürcü savaşının" sonuçları askeri açıdan ne kadar başarılı olursa olsun psikolojik olarak Rusya bu savaşı kaybetti. Bir ay içerisinde Rusları dünya için tehdit olarak gören Avrupalıların sayısı dört, Amerikalıların sayısı ise altı misline çıktı. Bu konuda kimsenin kuşkusu olmaması için Kosova'nın bağımsızlığının 50, Güney Osetya ve Abhazya'nın bağımsızlıklarının ise 1 ülke tarafından tanındığını belirtmek gerekiyor. Şu anda en önemli mesele yenilginin sebebini anlamaktır.

Rusya'nın en yenilgisini batının "Rus korkusu" olarak göstermeye çalışan yayınlara bakarsak bunun sebebini anlayamayız. Dünyada artık kimse bu tür bir izahı ciddi kabul etmiyor. "Nikolay Rusya'sının sırları" kitabımda da yazmıştım. Bu izah 1856 Kırım savaşından sonra da imzalanan "yüz karası barış anlaşması" zamanı da bir işe yaramamıştı.

Yakın geçmişten bir örnek sunalım; Asya bankası. Orada ne Rus korkusu ne de Batı yandaşlığı bulunuyor. Yönetim kurulu başkanları ise Çin ve Hindistan temsilcilerinden oluşmakta. Onlar oybirliği ile savaştan zarar görmüş Gürcistan'a mali yardım konusunda karara vardılar. Dikkatinizi çekerim, savaştan zarar gören Güney Osetya'ya değil,
Gürcistan'a.

Elbette ki Rusya'nın tutumunu aklı selim bir dille dünyaya anlatanlar da oldu. Örneğin Mihail Leontyev, Aleksandr Dugin. Onların söylediklerini, Rusya'da olduğu kadar dünyada da ciddiye alırlar. Ancak onlar da başarısızlığa uğradılar.

"İzvestiya" gazetesinde makalesi yayınlanan Vyaçislav Nikonov "Batı neyi anlamak istemiyor?" diye soruyordu. Onun iddiasına göre Batı şunu anlamıyor: ABD için 11 Eylül saldırısı ne idise Rusya için de Ağustos'ta gelişen olaylar o idi.

Bu kıyaslamanın ne kadar yalnış olduğunu anlamak için birkaç dakika bile düşünmek yeterlidir. Bir anlık düşünün ki teröristler, dört Rus uçağını kaçırdıktan sonra Moskova Devlet Üniversitesi, Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay ve diğer binalara saldırıyorlar. Bunun Moskova'dan binlerce kilometre uzaktaki bölgesel savaş ile ne kadar farklılık arzettiğini herkesin anladığını sanıyorum.

Şunu da belirtmeliyim ki, bu kıyaslamayı sadece Nikonov yapmadı. Diğer insanlar hatta üst düzey siyasiler de aynı hataya düştüler.

11 Eylül'den farklı olarak 8 Ağustos olaylarını önceden tahmin etmek mümkündü. Bundan başka ona uzun süredir de hazırlanmaktaydılar. En önemlisi de olayları önleyebilirdik. Bizzat Rusya olayları önleyebilirdi. Ancak neden önlemedi?

Ancak Nikonov ve onun gibi düşünenleri bu fikir rahatsız etmiyor. Çünkü onlar gerçekten de Rusya'nın büyük bir felaketle karşı karşıya olduğunu düşünüyor. Sanki Gürcüler, Kafkasya'dan Moskova'ya kadar gelebilirlerdi?

Rusya Avrupalıların Kosova sorununu barış yoluyla çözdüğü gibi bu meseleyi de çözebilirdi. Dünyada hiç kimse ne Sırpların Kosova üzerine, ne de Kosovalıların Sırplar üzerine saldıracağından korkmuyor. Ancak onların savaşı, Güney Osetya savaşından çok daha büyüktü.

Kosovalılar gerçekten de milli soykırıma maruz kaldılar. Dünya bunu televizyonları önünde seyretti. Ancak Abhazlar ve Osetinler ise Gürcüleri kendi içerilerinden temizlediler.

Rusyalı yazarlar Kosova'nın tanınmasının Güney Osetya ve Abhazya'nın tanınmasına götürdüğünü iddia ediyor. Ancak bu böyle değildir. Avrupa dokuz yıl meselenin çözümü için çaba sarfetti. Onların ilk yaptıkları iş ise Kosova'da bulunan Sırp azınlığının güvenliğini temin etmekti.
Ancak Rusya ise Güney Osetya ve Abhazya'yı tanımanın şartı olarak vatanlarından kovulan insanların geri getirilmesi şartını dahi ileri sürmedi.

Üzülerek belirtmem gerekiyor ki diğer yazarlar, Rusya bayrağını bazen Nikonov'dan da aşağı seviyede savunmaktalar.

 

Dünya Bülteni için çeviren: İbrahim Ali