Kutuplaşmanın bir tarafında AK Parti, diğer tarafında CHP yer alıyor. Nüansları olmayan bu keskin tabloya rağmen seçim havası bir türlü olgunlaşmıyor. İddialı çıkışları hatırlayalım: Baykal'ın "keyfini çıkarta çıkarta" açıkladığı "1 milyar dolara vatanın satıldığı belgesi" CHP'liler de dahil kimse tarafından konuşulmuyor.
MHP liderinin miting kürsüsünden attığı "idam ipi" MHP tabanında bile bir "ciddiyet sorunu" olarak algılanıyor. Neden seçim havası teneffüs edemiyoruz? Eksik olan bir şeyler mi var? Evet, eksik olan bir şeyler var. Bu seçimlerde "rejim tartışması" yapmıyoruz. Rejim tartışması yapmayınca bildik-tanıdık seçim atmosferini oluşturamıyoruz.
Bu kural dışı durumu hem kendi seçimlerimizle hem de Batı ülkelerinin seçim tartışmaları ile karşılaştıralım. Avrupa'da siyasî rekabet en fazla yarım düzine konu etrafında döner: Suç ve suçluyla mücadele, vergi oranları, devletin sosyal harcamaları gibi. Bu sorunlara, son zamanlarda keskin bir tartışma konusu haline gelen göçmen sorunlarını da ekleyebilirsiniz. Bizde ise seçimlerde parti rekabeti, rejimin temel esasları üzerinden sürdürülen ve yolsuzluk ithamları ile derinleştirilen sert bir kavgaya dönüşüyor. Bu konuda iki ana eksen öne çıkıyor.
Birincisi "laik cumhuriyet"; ikincisi de "üniter yapı". Cumhuriyetin başından beri "laik cumhuriyet" tehdit altında bulunduğu için, seçkin azınlığı temsil eden "sol" partilerin, yoksul ve dindar çoğunluğu temsil eden sağ partilere karşı uyanık olması gerekiyor. Din eğitimi ve başörtüsü sorunu, bu tehlikenin sembolleri olarak öne çıkıyor. 91, 95, 99 ve 2002 seçimlerinde sağ partilerin de bu sorun etrafında birbirleriyle rekabete girdiklerini hatırlayalım. İkinci sorun, "bölücülük tehlikesi" olarak temayüz ediyor. Etnik ayrımcılık esasına dayalı olarak Türkiye'yi bölüp-parçalamaya azmetmiş bölücü akımlar "üniter yapı"ya karşı tehdit oluşturuyor. Bu tehdit de kendisini terör olayları ve şehit cenazeleri ile gösteriyor.
AK Parti, 4,5 yıllık iktidarını ve istikrarı sürdürme avantajını kullanarak aktif savunmaya girişiyor. Toplumdaki güçlü istikrar arayışının bu tartışmaları sevimsiz hale getirdiği ortada. Muhalefet partileri ise şehit cenazeleri üzerinden bölücülük ve üniter yapıya dayalı yeni bir "rejim tartışması" başlatmak ve AK Parti'nin üzerine bastığı zemini sarsmak istiyor. Sorun da işte tam bu noktada ortaya çıkıyor. CHP ve MHP, terör sorununu bir rejim sorununa dönüştüremiyor.
MHP'nin seçim stratejisini üzerine inşa ettiği "Bölücüye, teröre, düzovacıya tek bir cevap yeter" sloganı ile CHP'nin "devleti böldürmeyeceğiz" sözünün siyasî tartışmalardaki karşılığı oldukça muhataralı. Türkiye'nin bir terör sorunu olduğu ortada. Ama, devleti bölmeye yönelik bir bölücülük tehdidinin mevcudiyetine toplumun bütününü ikna etmek ve siyasetteki varlık sebebini bu gerekçeye dayandırmak oldukça zor. Laiklik tartışmaları bir "irtica hayaleti" üzerinden yürütüldüğü için sadece devletin zirvesinden topluma doğru inen sun'i bir tartışma olarak görülüyordu. Bölücülük tehdidinin, daha gözle görülür olması gerekiyor.
Bunun için ise mantığı ve dayanağı kalmayan, amacı konusunda bir açıklaması da bulunmayan terör yerine daha makûl gerekçeler bulunması lazım. Türkiye'yi kim bölmek istiyor? Kürtler mi? Yarısından çoğu Ankara'nın batısında yaşayan Kürtler, Türkiye'yi bölüp küçük bir coğrafyaya sıkışmaya nasıl razı olacaklar?
Bölücülük tehlikesinden bahsediyorsanız Türkiye'den ayrılmaya karar vermiş bir toplumun varlığını ileri sürüyorsunuz demektir. Öbür taraftan sorun bölücülük ise bu sorunu devletin veya siyasetin zirvesinde alacağınız bir tedbirle çözemezsiniz. Temel haklardan, özgürlüklerden, demokrasiden ve toplumsal refahtan bahsetmeniz lâzım.
"İrtica tehdidi"nin zirvede olduğu 27 Nisan'dan farklı olarak bugün muhalefet partileri "rejimin temel esaslarından olan üniter yapıyı tehdit eden bölücülük tehlikesi"ni seçim rekabetinin merkezine yerleştirmeye çalışıyorlar. Kısaca şehit cenazelerinden bir rejim tartışması çıkartmaya uğraşıyorlar. Bu çaba, beklendiği gibi bir karşılık bulamıyor.
Bölücülük tehlikesi üzerinden bir rejim tartışması üretilemediği için parti rekabeti önceki seçimlerdeki gerilimi oluşturamıyor. Seçimlerde bir rejim tartışması boşluğu sürüyor. Zaman az; "irtica tehdidi" üzerinden bir rejim tartışması tekrar gündeme gelebilir mi dersiniz?
Kaynak: Zaman