Bir seçim gününü geride bırakarak seçmen tarafından seçilmiş olmanın sağladığı psikolojisi ile seçmene yönelik aşağılayıcı tutumun tutarlılığını tartışmanın beyhudeliği ortadadır. Daha seçim günü öncesi ile seçim günü sonrası arasında meydana gelen büyük psikolojik değişimin nedeni üzerine bir tartışma seçimin sağlıklı olup olmadığı üzerine yeni bir yaklaşımı da içerecektir. Türkiye de meydana gelen bunca seçim ve bu seçimlerin getirdiği bunca milletvekili, bakan ve başbakan gözlerimizin önünde akıp gitmektedir. Her seçim sonrası yenilenen meclis ‘yeni sınıfı’ ortaya çıkarmaktadır. Demokrat parti, Anavatan partisi ve Ak partisi diğer meclislerin aksine meclise ciddi anlamda yeni simalar kazandırmakta mahir olmuşlardır. O yüzden muhafazakâr sağ siyasetin iktidar olarak meşruiyet kazanması ve bu iktidar nimeti etrafında meydana gelen dönüşüm üzerine bir tartışma başlatılmalıdır.
Bu durum sadece milletvekili adayları ile sınırlı olmadığı gibi bürokrasinin değişik kademelerinde göreve gelenleri de kapsadığı düşünüldüğünde ciddi bir rakama tekabül ettiği gibi önemli bir niteliği de kapsadığını düşünebiliriz. Bu noktada 94 yerel seçimleri birlikte başlayan iktidar oluş, Refah yol hükümeti ile devam ederek Ak parti iktidarları ile sürdürülmektedir. Ve bu nitelikli dönüşüm ciddi bir toplumsal dönüşümü ve travmayı da içermektedir.
Daha düne kadar birlikte aynı çay ocaklarında çayını yudumlayan bu insanlar bu gün devletin ve erkin ‘kutsal tapınaklarına’ kapağı atmış bulunmakta ve yeni durumun getirdiği psikoloji ile eski arkadaşlarına yönelik boykotun adımlarını atmaktalar. Çünkü bu kutsal tapınakta kalıcı olmanın yegâne ilkesi ‘birlikte paylaşım sahibi olduğun kişi, düşünce ve felsefelerden uzak durmakta’ yatmaktadır. Gerçekte ‘eskiyi geride bırakmanın iç huzuru’ yeni yaşama alışmaya çalışırken ‘yaşanan acemilikler’ sırıtmakla birlikte yeni seçim günlerini hesaba katan arada bir eski sahip olduğu değeri yoruma açık bir biçimde dile getirmeyi de ihmal etmemelidir. Yoksa seçmen hüviyeti kazanan eski dava yoldaşları yan çizebilir. Sonuçta bu yeni durumu kalıcı hale getire bilme biraz da o eski arkadaşları ile kuracağı ilişki biçimi belirleyecektir.
Bu ‘ikircikli psikoloji’ başka bir ilişki biçiminin oluşumuna neden olmakta! Kendi dönüşümünü hızlandırdığı gibi seçmen hüviyeti kazanan eski arkadaşlarının önemli bir kesimini de dönüştürme gücü elde etmektedir. Bu yeni ilişki biçiminin tek bir algılaması var! Başka algılama biçimleri sürekli öne çıkarılsa da bu tek algılama biçimi ‘karşılıklı çıkar ilişkisi’ne dayanmaktadır. Biri önündeki seçim döneminde yeniden seçilmeyi garanti altına alma adına zorunlu bir ilişkiye gerek duyarken seçmen konumuna düşen eski arkadaşlarda bir iş gördürme adına bir ilişki kurma mecburiyetindedir. Bu iş gördürme bir ihaleden tutunda bir yakınının tayinini yapmaya kadar uzanır!
Bu karşılıklı ilişki çıkara odaklandığı için ahlaki zeminini yok etmektedir.
Bu ahlaki zemininin yokluğu birlikte iki taraflı bir şikâyet konusu olmakta ve hem ahlaki yapıyı yok ederken ve bunu süreklileştirirken birbirlerini de yıpratmaya neden olmakta! Güvenin yitimine neden olan bu durum güvensizlik üzerine kurulmuş bir ahlaki yapıyı meşrulaştırır ve ihanetin, aldatmanın, yalanın siyasi, sosyal ve toplumsal alanda kurumlaşmasını sağlamaktadır.
Yeni bir seçim atmosferini tekrar geride bırakıyoruz! Ve yeni seçilen ve ağırlıklı olarak yenilenen bir meclis tablosu ortaya çıkaran bu seçim bürokratik kadroda da yeniliğe sebep olacaktır elbette! Yani dönüşüme aday kişiler tekrar gün yüzüne çıkacaktır. Dünün sıradan kişisi bu günün önemli kişisi haline gelecektir. Ve bu önemlilik hayatının yeni evresinde kendisine yeni davranış alışkanlıkları kazandıracaktır. Elde ettiği yeni konum ve iktidar nimeti sayesinde yeni sınıfına alışma devresinden sonra aşağı sınıfta kalan eski arkadaşlarına ‘lütfen merhabalar’ toplum içinde iken gösterebilecek, yalnız ve bir başına iken ‘iğrendirici’ bulacaktır. Giyim – kuşamı, yeme- içmesi, oturup- kalkması gibi gözüne batan davranışlarını küçümseyerek göz ardı edecektir.
Önemli adam olmuş ya! Önemsiz adamlarla ancak bir çıkar ilişkisi kurabilir. Yoksa bu aşağılık ve müptezel insanlarla ne işi olabilir ki?
Bu psikolojik durum maalesef İslamcıların olduğu kadar başka toplumsal hareketlerinde sancısıdır. Bu durumu ‘iktidarın dönüştürücü gücü ve buna yönelik şehvetli yaklaşımda gizli’ olduğunu belirlemenin vakti geldi.
Hangi düşünce ekoluna sahip olursanız olun; iktidar ilişkisi bağlamında doğru bir yaklaşıma sahip değilseniz bu kaçınılmaz sonla muhatap olmak zorundasınız. Sorun, iktidar olma ve iktidarı kullanma biçimindedir. Adalet ve ahlak savaşını verme arzusu taşıyan bütün felsefi düşünceler öncelikle bu iktidar aygıtı üzerine sağlam bir bakış geliştirmek zorundalar. İktidarı ahlaki bir düşünce içinde tutarlı bir yaklaşımla dengelemezseniz sonuç pek değişmeyecektir. Burada bireyin ahlaki karakterinin önemi ve bireyi güçlü bir ahlaki yapıya haiz kılacak düşüncenin ‘sabitkadem’ olması da önem kazanıyor.
Burada eğitimin önemi ve bu eğitimi besleyen felsefi düşüncenin ehemmiyeti ortaya çıkmaktadır. Ed-Din olan İslam iktidar olma noktasında öne çıkardığı tek bir ilkeyi buraya kaydederek bu günkü iktidar olma mekanizmasının nasıllığını belirleyelim!
Peygamber (sav) döneminde, Peygamber (sav)e Vali olma arzusu ile bir kişi gelir ve ‘beni falan yere Vali olarak tayin eder misin’ diye sorar. Peygamber (sav) bu kişinin arzusunu geri çevirir. Ve şu önemli ilkeyi hatırlatır:
‘Bizden bir makam ve mevkii isteyen kişilere bu makam ve mevkii bizzat kendisi istediği için vermeyiz’ der!
Talut ve Calut hikâyesini hatırlayalım…
Talut, ilahi seçim ile seçilmiş ve Calut’u yok etmişti…
Buradan öne çıkarılması gereken temel bir kaygı var!
Hiçbir ayrım yapmadan kim bir yönetme isteğinde bulunuyorsa bilmeli ki bu asla kendi çıkarından bağımsız değildir. Kendi çıkarı devreye giren kişinin yönetmesinde adalet ve ahlak beklentisi içinde olmanın hamakat derecesini de izan ve insaf ehline bırakmalıyım…
Şikâyet konusu ettiğimiz sorunların çözümü konusunda ‘ahlaklı ve ilkeli’ tavırlar geliştirerek sorunun hafiflemesine yardım edebiliriz. Ama siyasal sistemin kendisi bizzat doğru bir şekilde dönüşüme uğramadığı sürece şikâyet konusu sorunların ortadan kaldırılması zor görünmektedir. Bu eğitim olduğu kadar bir ahlak sorunudur. Bu bir ahlak sorunu olduğu kadar da bir inanç sorunudur. Bu bir inanç sorunu olduğu kadar da doğru bir iman sorunudur.
Seçimlerin milletimize hayırlı olmasını dileyerek kendi ahlaki yapımızı sağlamlaştırarak toplumun ahlaki yapısının sağlamlaşmasına yardımcı olabiliriz.
Ahlaki yapısı sağlam haline gelmiş bir toplumun seçimi de ahlaki bir sonuç verir…
Kur’an bizi karanlıklardan aydınlığa çağırıyor!
Kur’an’ın çağrısına uyalım…