Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Afrika gezisine çıkmadan evvel arkasında hareketli bir gündem ve tartışma bıraktı. Bu tartışma, bakanlar kurulunun Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayında toplanmasıydı.  Bu neye delalet ediyordu? Kimisi bunu başkanlık hevesi olarak gördü kimi de eski uygulamaların bir devamı olarak saydı.

Anayasada bu hak mahfuz olduğuna göre işletilebilir. Bu bir eğilimi gösterse bile bir ihlal veya hukuk ihlali olarak görülemez. Elbette bu eğilim dışarıya da yansıyor. Dışarıda bu tür iddiaların birinci müşterisi Araplar. Arap Baharından beri, kurulu yapılar Türkiye’den hazzetmez oldular. Mısır darbesiyle birlikte bu hazzetmeme meselesi daha görünür hale geldi. Bu da anlaşılabilir bir durum.

Bununla birlikte Arap basını da karalama yarışında İsrail ile yarışır gibi Erdoğan’ın başkanlık veya riyaset değil de ‘hilafet hevesinde’ olduğuna dair yorumlara prim ve kıymet veriyor. Zira başkan deseler, bu kötüleme veya karalama için yeterli bir unsur değil. Hatta İsrail basını bunun hafife alınabilir bir yanı olmadığını yazarak dünyayı da beraberlerinde duyarlı olmaya davet ediyor. Paris saldırılarından beri İsrail yanlısı basın birkaç kez abartı merakından dolayı özür dileme noktasına geldi. Fransızların Paris’in bazı köşelerine giremedikleri yönünde haberleri nedeniyle de Fox News özür dileme pozisyonuna düştü. Zaten aksi taktirde, Paris belediye başkanı yargı önünde kanalla hesaplaşacaktı.  Paris saldırılarından sonra, anti semitizm dalgasından dolayı şikayet halinde olan kesimler nedense kendilerini İslamfobik dalgaya kaptırdılar.

*

The Jerusalem Center for Public Affairs  adlı think tank kurumunda başkanlık yapan Netanyahu’nun danışmanlarından  Dore Gold uyarı mahiyetinde şunları söylüyor: "Dünyanın gözleri önünde Erdoğan hilafetin sütunlarını bir bir dikerken dünyanın biraz meseleye kulak vermesi ve ilgi göstermesi gerekmez mi?"

İşin ciddi bir safhaya doğru ilerlediğini düşünüyor. Erdoğan’ın ihya etmeyi tasarladığı ve çabaladığı hilafet devletinin doğrudan İsrail’i tehdit edeceğini de varsayıyor.  Dünyanın bütün dikkatlerini IŞİD üzerine yoğunlaştırmasını da gülünç olarak değerlendiren Dore Gold, endişelerini haklı çıkarmak için Erdoğan’ın Mahmut Abbas’ı Osmanlı kostümleriyle birlikte yeni sarayında karşıladığını ve hız kesmeden Mustafa Kemal’in yasakladığı Osmanlıca derslerini müfredata eklediğini ve canlandırdığını ileri sürüyor. Görüldüğü gibi iki husus üzerinde duruyor. Yeni sarayda Mahmut Abbas gibi yabancı liderleri Osmanlı kıyafetleriyle karşılaması, ikincisi ise seçmeli olarak okullarda Osmanlıca derslerinin görülecek olmasıdır.

*

Bazı Arapların rahatsızlığı da aynı. Hilafet üzerinden iki tarafın kalemleri, Türkiye veya Erdoğan’a yükleniyorlar.  Dore Gold’a göre IŞİD’in hilafet ciddiyet arzetmiyor ama Erdoğan’ın iddiasız fakat fiili tavırları rahatsız olmalarına yol açıyor. 

Demek ki iddiaya değil, potansiyele bakıyorlar. Osmanlıca öğretmek üzerinden veya Osmanlı kostümü giyerek, geçmişi canlandırmak mümkün mü, sorusunu  pek tartma ihtiyacı hissetmiyorlar.  

Acaba herkes, İsrail gibi küllerinden yeniden doğabilir mi? Sonra hilafetin tasası neden Hıristiyanlar dururken birinci derecede İsrail’i ilgilendiriyor? Bunun toprak gaspıyla bir alakası olabilir mi? Toprakları iade etmek yerine hilafet meselesini iddia veya konum düzeyinde öne çıkararak bu borçlarını ödemekten kurtulacaklarını mı düşünüyorlar?

Burada bazı Arapların yarası ne olabilir?  Muşari ez Zaydi adlı eş Şark al Avsat yazarı Sana’a İmamı Abdulmelik Husi ile IŞİD Halifesi Bağdadi arasında, Asitane halifesinin yükseldiğini yazıyor.  Burada soru şu: Hilafet tutkusunda Türkiye mi öne çıkıyor yoksa Suudi Arabistan mı oralı değil? Suudi Arabistan oralı değilse, neden? Hak ettiğini düşünmediği için mi?

Suudluların kötü bir takıntısı var. Bütün siyasi İslami hareketleri hilafet tutkusuyla yaftalıyorlar. Hatta siyasal İslami hareketlerin, Selefileri bile kendilerine benzettiğini ve hilafet odaklı hale getirdiğini düşünüyorlar. Kendilerini ve bölgelerini dahi koruyamayan mevcut yapılar ve kraliyetler, kendilerini sorgulamak yerine fantastik meseleler üzerinden kendilerine meşruiyet üretiyorlar!

Suudlu Muşar ez Zaydi adlı yazar ile Netenyahu’nun  danışmanı diplomat Dore Gold'u aynı endişeler buluşturuyor.  Onları ortak zemine çeken de hilafet iddia ve hevesleri olarak tebarüz ediyor.