Demokratik açılım tartışmaları devam ederken Hakkari ve Siirt'te verilen şehitler barışın ne kadar zor ve karmaşık olduğunu bir kez daha gösterdi.

PKK'nın eylemsizlik kararı almasına ve Kürt meselesinin çözümü noktasında ciddi adımlar atılmasına rağmen yaşanan çatışmalar terörün gerçek yüzünü ortaya koydu. Devletin meseleye bakışını radikal biçimde değiştirdiği bir dönemde PKK, asıl amacının çözüm olmadığını son eylemiyle yeniden ilan etti. Maalesef korkulan oldu ve 1993'te yaşandığı gibi bir kez daha barışa benzin döküldü. Hakkari ve Siirt'te meydana gelen çatışmalar PKK'nın çözüm istemeyen profesyonel bir örgüte dönüştüğünün ilanı gibiydi. PKK bu eylemiyle Diyarbakır'da patlayan bombada olduğu gibi TSK'ya karşı silahlı bir meydan okumadan çok siyasal bir meydan okuma içinde olduğunu gösterdi.

PKK, daha önce olduğu gibi şimdi de çözümün değil, sorunun parçası olmayı tercih etti ve barışa kurşun sıktı. Hatırlayın, Cumhurbaşkanı Özal'ın başlattığı inisiyatif hızla ilerleyip sorunun çözümü noktasında önemli mesafeler alınmışken 24 Mayıs 1993'te öğle vakti dağıtıma giden askerleri taşıyan araçların durdurulup 33 erin şehit edilmesi, yüksek volümlü şiddetin kapısını açmıştı. 33 erin şehit edilmesi bugün de toplumsal hafızada elim bir olay olarak yerini korumaktadır. Hadisenin perde gerisindeki aktörlerin bir türlü öğrenilememesi, olayın zamanlaması ve yapılış biçimi derin devlet-PKK ilişkileri konusunda flu bir havanın oluşmasına sebep oldu. Bu şüpheler maalesef bugün de ortadan kaldırılabilmiş değil.

Demokratİkleşme-terör paradoksu...

1999 yılında Abdullah Öcalan'ın yakalanıp Türkiye'ye getirilmesiyle eylemlerine ara veren ve "Demokratik Cumhuriyet ve Barış Projesi" adı altında süresiz silah bırakan PKK, paradoksal biçimde demokratikleşme adımlarının hızlanmasıyla yeniden eylemlerine başladı. Bir yandan AB sürecinin hızlanması diğer yandan TRT 6'nın yayına başlaması, Kürtçe dil kursları açılması, üniversitelerde Kürt dili bölümlerinin kurulması gibi önemli projeler hayata geçirilirken, PKK'nın eylemlerine devam etmesi aslında çözümün de nerede olduğunu gösteriyor. Son olay, demokratik açılımlarla beraber PKK'nın dağdan indirilmesinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koydu. Kürt meselesinde PKK denklemden çıkarılmadığı müddetçe sorunun kısa vadede çözümü zor olacaktır.

PKK'nın "çatışmasızlık" kararı alması maalesef akan kanın durmasını temin etmiyor. Daha önce defalarca ateşkes kararı almasına rağmen PKK'nın dağlarda dolaşması ve kontrol edilemeyen bazı grupların güvenlik kuvvetleriyle sıcak temas sağlaması çözümü tersyüz eden bir etki yapıyor. Bu gerçeklik PKK'nın artık İmralı tarafından değil, başka merkezler tarafından komuta edildiğini veya örgütün bazı merkezlerin taşeronluğuna soyunduğunu da gözler önüne seriyor.

Örgüt içinde yaşanan iktidar mücadeleleri ve sıkça bahsedilen Suriyeli grupların şahin tavrı PKK'yı kontrol edilemez bir organizasyon haline getiriyor. Şiddet seçeneğini terk etmeyen örgüt hem Kürtler hem de DTP üzerinde kurduğu baskıyla çözümün önünü tıkıyor. Kürt siyasi hareketinin Meclis'teki temsilcilerini yok sayan PKK aynı zamanda ülkenin de demokratikleşmesine mani oluyor. PKK, eylemleriyle Kürt kamuoyunda prestij sağlıyor gözükse de Batı kamuoyunda terör örgütü algısını güçlendiriyor. Son dönemdeki eylemleriyle PKK atalet içinde olan militanlarını yeniden motive ederek kendisi için doğru fakat Kürtler için yanlış olanı tercih ediyor. Bu paradoks, örgütün orta vadede bölgedeki toplumsal desteğini azaltan bir etki de yapabilir.

PKK devrİnİ tamamladI mI?

29 Mart yerel seçimlerinden güçlenerek çıkan ve Kürt meselesinin çözümünde daha fazla inisiyatif alması beklenen DTP'nin kendisini inkâr edercesine PKK'yı adres göstermesi barış sürecini zora sokarken aynı zamanda Hakkari ve Siirt'te yaşananlar bir müddet sonra kendi meşruiyetini de sorgulamaya açacaktır. DTP sözcülerinin ısrarla PKK'yı öne çıkaran demeçleri ve toplumsal psikolojinin görmezden gelinmesi bırakın çözümü, en başta Kürtleri sıkıntıya sokuyor. Devletin çözümü tartıştığı bir konjonktürde mevcut konumlanmalarıyla DTP ve özellikle de PKK maalesef Kürt meselesinin çözümünün önündeki engeller olarak duruyorlar.

Hasan Cemal'e verdiği mülakatta Yaşar Kaya ve Osman Öcalan, mücadelede yeni bir safhaya geçildiğini gösteren ifadeler kullanarak PKK'yı eleştirdi ve PKK'nın artık önkoşulsuz silah bırakmasını savundu. DEP genel başkanlığı yapan, Özgür Gündem gazetesini çıkaran, daha sonra ülkeyi terk ederek Almanya'da yaşamaya başlayan Yaşar Kaya, gelinen noktayı Hasan Cemal'e şöyle yorumluyordu: "Bugün gelinen noktada ABD de, AB de, Irak da, Irak Kürdistan Yönetimi de kararlı. Mutfakta bir plan pişiyor. Bu iş artık bitecek. Gizli örgütler, silahlı mücadeleler devri kapandı. Kürt silahlı ayaklanmasının miadı doldu. Önşartsız silah bırakması en doğru yoldur PKK için..." Kaya, PKK'nın son dönem eylemleri için ise sert ifadeler kullanarak şunları söylüyor: "Mutfakta bir şeyler pişiyor, sorunu şiddet ve silahtan arındırmak için... Bir bakıyorsunuz dokuz asker şehit... Bir bakıyorsunuz, Bostancı'da bir şey oluyor. Artık silah bırakmak lazım. Kim kimin taşeronu, kim kimin isteğini yerine getiriyor? Bu bir kaostur." Yaşar Kaya'nın da dediği gibi mevcut şartlar PKK'nın varlık sebebini ortadan kaldırmış durumda.

Son eylemde olduğu gibi PKK silahlı gücünü korusa da hayatiyet alanını kaybediyor. PKK'nın operasyonel gücünü koruması üst düzey yöneticileri aldatmasın, silahlı bir mücadeleyi artık uluslararası aktörler ve toplumsal dinamikler istemiyor. PKK'nın son dönemde yaptığı eylemlerin aktörleri göz önüne alındığında bu yeni durumu Türkiye kadrosunun gördüğü, ancak Suriye kliğinin buna direndiğini işaret ediyor.

Kaosa davetiye çıkaran PKK, tasfiyesine direniyor ve yakalanan olumlu havayı sabote etmek istiyor. DTP'liler PKK'nın çözümün önündeki psikolojik bir simge olduğunu görmeli ve bu süreçte daha cesaretli davranmalılar. Sönmez Köksal'ın da dediği gibi çözüm, PKK'nın silah bırakmasına bağlı. Bütün bunlara rağmen devlet aklı soğukkanlılıkla, terörün tahrik ve yönlendirmelere kapılmadan süreci geliştirmeli ve kalıcı barışı tesis etmelidir.
HÜSEYİN YAYMAN GAZİ ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ 


Kaynak: Zaman