Arap ülkeleri petrolü siyasi bir silah olarak kullanabilse, Filistin haklarını bir haftada geri alıp, Batı'nın saldırganlığını engelleyebilirler
Araplar niçin petrolü davalarını savunmak için siyasi bir silah olarak kullanmıyor? Bu soru Araplar arasında neredeyse hiç sorulmadı. Resmi düzeyde yöneltildiğindeyse, yanıt net olmuyor. Aslında petrolü siyasi bir silah olarak kullanmamız mümkün değil. Ancak, bu konuda ikna edici açıklamalar da yapılamıyor. Resmi platformda petrolün neden bir silah olarak kullanılmadığına yönelik ikna edici tek bir bile açıklama yapılması zor. Peki niçin Arap uzmanların araştırmaları bu sorunu bütün yönleriyle ayrıntılı biçimde ele almıyor?
İşin ilginç tarafı, Araplara ve sorunlarına sevgi besleyen Batılı analistler ve siyasilerin konuyu tartışması ve görüş bildirmesi. Örneğin, Arap sorunlarının destekçisi Britanya milletvekili George Galloway bu meseleyi çokça gündeme getiriyor. Galloway, Arap ülkelerinin isteseler Filistinlilerin haklarını bir hafta içinde geri alabilme gücü bulunduğunu ifade ediyor. Tabii Batı ülkelerini, Arap taleplerini yerine getirmeye zorlamak için baskı aracı mahiyetinde başta petrol olmak üzere ekonomik ve mali güçlerini kullanırlarsa....
'Barış karşılığı petrol' şartı gerek
Birkaç gün önce Britanyalı yazar Linda S. Heard bu konuyu ele alan önemli bir makale yazdı. Heard, bu konuda bizim bakış açımıza göre söylenmesi gerekenleri özetliyor. Makalesinde aynı soruyu yöneltiyor: Niçin Araplar başta Filistin sorunu olmak üzere, haklı oldukları davaları için petrol silahını kullanmakla tehdit etmiyor? Onları bunu yapmaktan alıkoyan ne? Yanıt bağlamında bir başka soruyu da soruyor: Acaba, örneğin petrolün Arap silahı olarak kullanılmamasını gerektiren ve adil Arap haklarıyla sorunlarından daha yüce olan ahlaki bir yaklaşım mı var? Heard, Batılı liderlerin Arap meslektaşlarının böyle düşünmelerini istediğini ifade ediyor. Zira onlara göre petrol bütün dünyanın yararlanması ve Arap topraklarında bulunması tesadüf olsa da, ortak kullanılması gereken uluslararası bir ticari ürün. Yani petrole Araplar sahip olsa da, bu madde bütün ülkelerin hakkı. Fakat Britanyalı yazara göre aynı mantığın nükleer enerji için de öne sürülmesi mümkün. Bütün dünya ülkelerinin nükleer enerjiye sahip olma hakları var. Fakat nükleer enerjiye sahip olan Batılı ülkeler, İran örneğindeki gibi Arap veya İslam ülkelerinin nükleer enerjiye sahip olmalarını şartlara bağlıyorlar. İran'ın nükleer gücü bulunması için mantıklı ve saldırgan olmadığını teyit etmesini şart koşuyorlar. Bu mantığı kabul edersek, niçin petrol üreten Arap ülkeleri Batılı ülkeler gibi muamele görmüyor? Yani neden petrolün bir dünya malı olması için, Batılı ülkelerin Arap dünyasına karşı saldırgan bir siyaset izlememesini şart koşmuyor?
Yazara göre, petrolün Arap silahı olarak kullanılmamasının bir diğer nedeni de, petrol üreten Arap ülkelerinin, petrol tüketen Batılı ülkeleri petrolü kesmekle tehdit etmesinin, tüketicileri alternatif enerji kaynaklarına ve yeni teknolojiye götürecek olması. Fakat bu içi boş bir tehdit. Zira petrol ithal eden ülkeler alternatif enerji kaynakları bulmak için her yolu denedi, ancak nihayetinde yakın gelecekte petrolün yerini alacak başka bir alternatif olmadığı görüldü.
Kaynak: Radikal