Bugün bu köşede Pakistan'ın atom bombasının mimarı Abdülkadir Han'ın geçen ayın sonunda bir Pakistan televizyonuna verdiği röportajın bir kısmına yer veriyorum.

Röportaj birçok yönü hâlâ muamma olan Pakistan'ın atom bombasına nasıl ve kimler sayesinde sahip olduğunu ortaya koyuyor. Bu konuyu çoktandır izleyen birisi olarak ben bu röportajdan yeni şeyler öğrendim. Umarım siz de öğrenirsiniz. Ayrıca, ilgililer de bu yazıdaki bilgilerden gereken sonuçları da çıkarırlar. Röportaj şöyle:

"... O güne kadar hiç kimse beni aramadı. Hindistan'ın 1974 yılındaki nükleer denemesinden sonra Butto ile konuşmak ve ona atom bombası yapma yeteneğine sahip olduğumu anlatmak zorunda olduğumu düşündüm. İlgili teknoloji hakkında bilgiye sahiptim ve bunun nasıl çalıştığını biliyordum. O zaman Pakistan'ın bununla ilgili teknolojik altyapısı mevcut değildi. Butto benden bu işe başlamamı istedi.

-Bombayı yapmak kimin fikriydi? Butto'nun...

- Para nereden geldi?

"Program pahalı bir program değildi. Yıllık bütçemiz 20-25 milyon dolar arasındaydı. Buna, arazi satın alma, Kauta'daki santrifüj bina ve tesislerini yapma, bilim adamlarını bu işe başlatma, maaşa bağlama ve dışarıdan malzeme temin etme dahildi. Esasen, 25 yıldan fazla bir zamanda program için harcanan para yarım milyar dolardan daha azdı.

-Santrifüjleri ne zaman geliştirdiniz? 6 Nisan 1976'da. O zaman ilk defa uranyumu zenginleştirmeyi başarmıştık.

-Zenginleştirdiğin uranyum nükleer bomba yapacak kalitede miydi? Hayır. Düşük yüzdeli bir zenginleştirmeydi. Ancak uranyumu daha fazla zenginleştirebileceğimizi anlamak bakımından yeterliydi.

-Nükleer silahlar için gereken zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğunuza ne zaman inanmaya başladınız? 1983 yılı başlarında yüzde 90 oranına ulaştık.

-Peki atom bombası ne zaman hazırdı? 1984 yılı Aralık ayında. O zaman Devlet Başkanı Ziya ül Hak'a mektup yazarak bombanın hazır olduğunu ve bir hafta önceden haber verilmesi halinde deneme yapabileceğimizi bildirdim.

-O zaman niçin denemeyi yapmadınız, bombayı patlatmadınız?

Afganistan'da Sovyetler'e karşı yapılan savaşta Amerika'nın müttefikiydik. Ziya ve arkadaşlarından denemeyi onaylamalarını istedik. Ama onlar bunun kötü sonuçları olacağını söylediler. Çünkü, Amerika Afganistan'daki savaşı desteklememiz karşılığında nükleer programımıza göz yummuştu. Böylece o zaman programımıza devam etmek için bir fırsat doğmuştu. Ziya ve çevresi denemelerin daha sonraki bir zamanda yapılabileceğini söylediler. Ve böyle de oldu. Hindistan'ın nükleer denemelerine karşılık olarak sadece 1998'de deneme yaptık.

-Nükleer program ile ilgili tedarik ağını nasıl kurdunuz?

-Avrupa'da 15 yıl yaşadığım için oradaki nükleer sanayi ve nükleer tedarikçileri biliyordum. Hepsinin adresi bende vardı zaten. Pakistan'a geri döndükten sonra onlardan donanım satın almaya başladım. Daha sonra, aynı donanımları Kuveyt, Bahreyn, Abu Dabi, Birleşik Arap Emirlikleri ve Singapur gibi ülkeler kanalıyla satın almaya başladık. Batı bu konuda bizimle baş edemiyordu, bizi yakalayamıyordu. Biz her zaman onlardan bir adım öndeydik.

-Bombayı atacak sistemleri (yani füzeleri) ne zaman yapmaya başladınız?

-Bunları daha bomba hazır olmadan 1981 yılında planlamıştık. Ama General Ziya, Afgan savaşı yüzünden bize bunları yapmaya izin vermedi. Bunları, ilk defa Benazir Butto'nun ilk hükümeti sırasında, 1988 yılında yaptık.

-Füze teknolojisini nereden aldınız?

-Çin'den ve daha sonra Kuzey Kore'den.

- İran hakkında neler söyleyeceksiniz?

İran nükleer teknoloji ile ilgileniyordu. Önemli bir İslam ülkesi olması dolayısıyla biz bu ülkenin nükleer teknolojiye sahip olmasını istiyorduk. Batılı ülkeler bize bu konuda baskı yaptılar. Bu tabii haksızdı. İran şayet nükleer teknolojiye sahip olursa biz o zaman milletlerarası baskılara karşı koyacak güçlü bir bölgesel bloka kavuşuruz. İran'ın nükleer yeteneği İsrail'in gücünü tesirsiz kılacaktır. Biz İran'a tedarikçilerle temas kurmasını, donanımları onlardan almasını söyledik.

-Bunlar sizin tedarikçiler miydi? Evet. İranlı temsilciler onlarla Dubai'de buluştular.

Kaynak: Zaman