Hiç öyle "beyaz Türk kibriymiş" diyerek ve tersinden konuştuğu izlenimi vererek Ertuğrul Özkök kuyuya attığı taşı hafifletmeye çalışmasın. Özkök üslubunun en önemli unsuru budur zaten. Hazret "öyle değilmiş gibi yaparak/söyleyerek" veya "tersinden konuşarak" ya da "ben sadece bir soru attım ortaya, her şeyin konuşulmasını istiyorum yalnızca" diyerek asıl söylemek istediğini kamufle eder. Oysa bal gibi asıl düşüncesidir ortaya koyduğu.
Bu defa da öyle oldu. Özkök beklenen darbeyi vurdu. Tabii 20 yıl Hürriyet yönetmenliği yapmış birisinin atacağı herhangi bir adım ne tesadüf ne de kendiliğinden olabileceği için, bu "görüşün" geliştirilmesindeki arka plan hakkında herhangi bir şey söylenemese de, bazı sezgiler içinde olmak mümkün. Ben de onun gibi yapıp herhangi bir imada bulunmuyorum sadece masum bir düşünceyi dile getiriyorum diyeyim.
Buna rağmen olayların akışı bir arada düşünülünce ortaya çok çetrefil bir denklemin çıktığı kesindir. Öcalan bu denklemin kurulmasında çok önemli bir rol oynamıştır ve bana kalırsa oynadığı rol son derecede tehlikelidir. Niye mi?
Öcalan bir siyasal lider olarak daha dikkatle incelenmeyi gerektiriyor. Türkiye onu bir "terörist başı" diye nitelendirdi ve orada bıraktı. Bu kişinin, çok çapraşık ilişkiler yumağı olan Kürt probleminde, devletle, derin devletle olan bağını yeterince bilmiyor, irdelemiyor, görmüyor Türkiye.
Bu ihmal Öcalan'ın Atatürk hakkındaki görüşlerini, şimdi tutuklu bulunan Sarp Kuray gibi isimlerle olan ilişkisini ihmal edişimize yol açıyor. Mesela. Aynı şekilde 1990'larda derin devletin devreye girip Çiller'i teslim alırken, savaş kızışır Türkiye oluk oluk kan kaybederken Öcalan'la ne türden ilişkiler kurulduğunu hiç bilmiyoruz. Veya on küsur yıldır hapishanede bulunan bu şahıs devlet sorumluları tarafından ziyaret edildiğinde neler konuşulduğunu, neler tasarlandığını somut biçimde irdeleyen yok. Ben herhangi bir görüş öne sürmüyorum. Sadece bazı düşünce kırıntılarını ortaya koyuyorum.
Bütün bunlar alt alta yazıldığında Kürt sorununun, ayrışmacı modellerin kimin projesi olduğu konusunda da ağır ve kalın bir muğlaklık bulutu var sorunun üstünde. Doğru mu? Bana göre öyle. Şimdi birdenbire PKK şiddetinin artması salt bir tesadüf mü? Türkiye'nin İsrail'le ilişkileri zedelenmiş, Amerika'yla arasında küçük de olsa bir gerilim doğmuş, Türkiye bir referandumun eşiğinde, az sonra seçim için oy kullanacakken ansızın PKK eylemleri başlıyor. Bütün bunlar bana veya sokaktaki bir başka kişiye yönelik değil. Hepsi hükümete yönelik. O hükümetin de derin devletle, bürokrasiyle, "iyi saatte olsunlar"la ilişkileri ortada.>>DEVAMI>>