İslam dünyasına karşı planlar yaptığı ayyuka çıkan ABD Irak'ı bizzat, Lübnan'ı da İsrail aracılığıyla savaş alanına çevirdi. Ortadoğu ülkeleri 'başkalarının savaşları'na maruz kalmamak için artık ayağa kalkmalı

Lübnan topraklarında 15 yıl boyunca 'başkalarının savaşı' yaşandı ve hâlâ da yaşanıyor. Bu 'başkaları' o kadar çok ki... Aralarında Araplar, uzak ve yakın yabancılar var. Fakat Lübnanlılar savaşın fitilini kendi aralarında ateşlemeseydi ve birbirlerine üstün gelmek için Lübnanlı olmayanlardan yardım istemeseydi, 'başkalarının savaşı' çıkmazdı.

Irak da Lübnan'a benzer bir akıbete doğru yol alıyor. ABD'nin yıllardır dünyanın en büyük petrol rezervine göz dikerek Irak'ı kontrol altına almak için plan yaptığı, Irak ve İran'a karşı 'çifte kuşatma' siyaseti dayattığı doğru. Ancak Irak gruplar birçok fırsat vermeseydi, ABD düşmanca planlarını hayata geçiremezdi. Irak ve İran arasındaki çekişme bu fırsatları katladı ve Bush yönetimine bir şekilde en güçlü halkadan önce en zayıf halkayı ortadan kaldırma imkânı sağladı.

Türkiye senaryosu hazır mıydı?

Lübnan'la Irak arasındaki ortak payda 'başkalarının savaşları' ancak aktörlerin kimliği, amaçları, güç düzeyleri, yöntemleri ve emelleri farklı. İki savaş arasındaki en belirgin fark şu: Lübnan'daki 'başkaları' çoğunlukla Lübnanlılar ve Filistinliler kanalıyla savaşıyor. Irak'taki 'başkaları'ysa, hem aracılarla hem de doğrudan savaşıyor. Irak savaşı, en belirgin aktörler ABD ve İran arasında epey sıcak bir çatışmaya yol açabilir.
Peki Arap ve Türk aktörlere ne demeli? İşin aslı Arap aktörler -Suriye veya Suudi Arabistan- savaşa Iraklı veya Iraklı olmayan 'başkalarının' aracılığıyla giriyor. Suriye'nin, Amerika'nın eğittiği ve donattığı İsrail'i savuşturmak için İran'la işbirliği yapmak zorunda kalacağı gün gelebilir. Türkiye'yse kendisini istemediği ve zihin karışıklığı yaratan bir oyunun içinde buldu. Peki niçin? Çünkü bir anda, müttefiki ABD'nin Irak'ta eğittiği, donattığı ve ardından Türkiye'ye sızdırdığı, oyunun çeşitli sanatlarını gösterdiği ve kolaylıklar sağladığı Kürtlerle karşılaştı.

Acaba Kürtlere destek verdiği haberinin, Türklerin kulağına gideceği ve bu desteğin sonuçlarının er ya da geç Türkiye topraklarında belireceği Amerikalıların aklına gelmedi mi? Yoksa ABD bu ihtimali hesapladı ve bu maceraya atılmasının getireceği kazanımların, atılmamasının yaratacağı tehlikelerden fazla olduğu düşüncesiyle geri adım atmadı mı?
Bush, Afganistan'da 'oynayacağını' ve birkaç ayda kazanacağını söyledi. Yedi yıldır Afganistan bataklıklarında yaşıyor. Irak'ta 'oynayacağını' ve birkaç hafta içinde kazanacağını savunurken, beş yıldır Irak bataklığına batmış halde. Bush Afganistan ve Irak'la eşzamanlı olarak da, İsrail vasıtasıyla Filistin ve Lübnan'da 'oynadı' ve başarısız oldu. Bu oyunu hâlâ da sürdürüyor.

ABD'nin, bizzat kendisinin veya vekâleten oynadığı bütün bölgelerdeki oyunun kurallarını ihlal ettiği ve bu oyunlarının acı meyvelerini toplamaya başladığı açık. İlk acı meyvesi Irak'ta olacak. Zira Kürtler kendilerine yardım eden ve Türkiye'deki soydaşlarına destek veren Sam Amca'nın, Türkiye'deki kardeşlerine desteği durdurmalarını ve Kuzey Irak'taki varlıklarını tasfiye etmek için Bağdat ve Ankara'yla işbirliği yapmalarını istemesinden mutlu değil.

Türkler, ABD'nin geçmişte terörist olarak gördüğü PKK savaşçılarına destek vermesini sorguluyor. Acaba Washington, bazı Avrupa ülkelerinin baskısı altında Arap ve İslam ülkelerini parçalamayı ve zayıflatmayı hedefleyen yüksek strateji çerçevesinde, Türkiye'yi farklı etnik ve dini unsurlara ayırmaya kapıları açacak bir savaşa sokarak Ankara'nın AB hamlesini desteklemekten vaz mı geçti? Türkiye'nin ABD'ye yönelik yeni şüpheleri, İran'la yakınlaşmasını ve Suriye, Türkiye ve İran'ın dört ülkeye dağılmış Kürtleri bir araya getiren büyük bir devlet kurulmasını engelleme konusunda işbirliği yapmasını hızlandırmaz mı?

ABD'nin İslam'a karşı tavır aldığı ve planlar yaptığı ortada. Amerika çoğu İslam ülkesinde bazen hükümetlerle bazen de örgütlerle çatışma yaşıyor ve bunlar Orta Asya'dan Afrika kıtasına ve Arap ülkelerine dek tüm dünyada stratejik dönüşümlere yol açıyor.

ABD er geç bölgeden atılacak

ABD'yle İslam dünyası arasındaki bu çatışma, Amerikalıların İslam dünyasındaki varlığının ve nüfuzunun sarsılmasına, buradan er ya da geç, barış veya savaş yoluyla çıkarılmalarına yol açacak.

ABD'deki siyasi ve ekonomik seçkinler bu açık gerçeğin farkında ancak varlıklarını, çıkarlarını ve nüfuzlarını idare etmek için İslam dünyasının parçalanmasına veya nispeten zayıflamasına bel bağlıyorlar. Bu noktada, İslam ve Müslümanların resmi düzeyde ve halk bazında benzer sorunlarla mücadele için ayağa kalkması ihtiyacı doğuyor. Aksi takdirde başkalarının savaşları Müslümanların toprağında tutuşturulmaya devam edecek.

Kaynak: Radikal