Filistin sorununa iki devletli çözümün İsrail'in güvenliği için hayati önemini anlayan Olmert, koltuğunu bırakmadan önce Yahudi yerleşimleri inşasını durdurmak gibi bir jest yapabilir. Yerine geçecek lider de iki devleti desteklemeli

Tarih İsrail Başbakanı Ehud Olmert'e karşı muhtemelen pek müşfik davranmayacak. 2006'daki Lübnan savaşında felaket bir liderlik sergiledi. Ve şimdi mali skandallarla lekelenmiş bir halde, halefi belli olur olmaz görevi bırakma planları yaptığını açıkladı. Ancak Olmert Filistinlilerle iki devletli bir çözümün İsrail'in güvenliği için hayati olduğunu anlamış bir lider. Halefinin de aynı idrake sahip olmasını ve müzakerelere daha ileri bir aciliyet iklimi getirmesini umuyoruz.
Olmert'in bir barış anlaşmasının gerekli olduğuna dair kavrayışıyla, buna yönelik yaptıkları arasında daima büyük bir fark vardı. Sadece Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas'la periyodik görüşmeler yapmak yeterli değil.
İsrail kendi güvenliğine halel getirmeden sıradan Filistinlilerin hayatlarını iyileştirecek ve barışta gerçek bir umut görmelerini sağlayacak önemli adımlar atabilir. Koltuktaki kalan birkaç haftasında Olmert geride biraz olsun muteber bir miras bırakabilir ve Yahudi yerleşimlerinin inşasının tümüyle dondurulduğunu ve Filistin ekonomisini boğan Batı Şeria'daki kontrol noktalarının sayısının azaltıldığını açıklayarak barış için umutları artırabilir.
Şu an Olmert'in koltuğuna oturmak için manevra yapanların da sorumlu davranması gerekiyor. En kuvvetli adaylardan ikisi (Olmert'in Kadima Partisi'nden Dışişleri Bakanı Tzipi Livni ve İşçi Partisi lideri, Savunma Bakanı Ehud Barak) iki devletli çözümden yana. Diğer ikisiyse (yine Kadima'dan Ulaştırma Bakanı Şaul Mofaz ve eski başbakan, Likud Partisi lideri Binyamin Netanyahu) karşı. Bu ikisinin tekrar düşünmesi lazım.
Bir anlaşmayı müzakere etmek, hem İsrailli hem de Filistinli liderler için muazzam siyasi cesaret gerektirecek. Birçok çetrefilli mesele arasında şunlar var: İsrail'e savunulabilir sınırlar, Filistinlilereyse ekonomik açıdan yaşayabilir bir devlet sağlayacak kalıcı sınırları çizmek; her iki devletin Kudüs'ü başkent yapabilmesinin yolunu bulmak; ve Filistinli mültecileri Filistin devleti dahilinde tazmin edip yeniden iskân etmek.
Abbas'ın konumu, lideri olduğu yönetimin sadece Batı Şeria'yı kontrol etmesi nedeniyle karmaşık. Bir buçuk milyon Filistinli'nin yaşadığı Gazze Hamas'ın elinde. Militan grup şu an İsrail'le ateşkes anlaşması yapmış halde. Fakat İsrail'in var olma hakkını tanımıyor, terörizme göz yumuyor ve İsrail'le Filistinliler arasındaki geçmiş anlaşmalara tabi olmayı reddediyor. Hamas'ın meşru ve kabul edilebilir bir müzakere ortağı haline gelmesine yardım edecek bir yol da bulunmak zorunda.

Arap ülkeleri sorumluluklarıyla yüzleşmeli
Abbas'ın konumu Batı Şeria'da bile güvenli olmaktan çok uzak. İsrail, Abbas'ın aşırılıkçıları dizginlemek için sert önlemler almasında ısrar etmekte haklı. Abbas ihtiyaç duyduğu siyasi desteği ancak Filistinlilerin hayatlarında somut iyileştirmeler yaratması ve devlete doğru gözle görülür ilerleme sağlaması halinde elde edebilir. İsrailli siyasetçiler, Hamas'ın ve diğer aşırılıkçıların elini güçlendirmekten başka işe yaramayacak meselelerde Abbas'la birlikte çalışmak istemiyor.
Arap ülkelerinin de sorumluluklarıyla yüzleşmesi gerekiyor. Hamas'a daha sorumlu tavır sergilemesi için baskı yapmaları, Abbas'a da daha fazla siyasi ve ekonomik destek sağlamaları lazım. ABD Başkan George W. Bush'un beş aylık görev süresi kaldı. Barış çabasına kendisini gerçekten vakfettiği takdirde, o da vahim sicilini biraz olsun düzeltebilir. İsraillilerle Filistinlileri barış anlaşması yolunda gerekli adımları atmaları konusunda sıkıştırabilir ve kendisi de bu minvalde çok daha fazla destek ve teşvik sağlayabilir.

 

Kaynak: Radikal