Kanlı bir terör saldırısı, kanlı bir kurtarma operasyonu. Hindistan'ın Mumbai şehrini 60 saat esir alan eylem bitmesine bitti. Ancak zihinlerdeki soruların cevapları henüz alınabilmiş değil.

-Şehrin 10 ayrı noktasına eşzamanlı düzenlenen saldırının arkasında kim var?

-Eylemi üstlenen Deccan Mücahitleri mi yoksa Keşmir'in bağımsızlığı için mücadele eden Leşker-i Tayyibe mi?

-Ya da Hindistan'la sık sık savaşa tutuşan Pakistan mı?

***

Şimdilik bilinmiyor bu kanlı eylemi planlayanların kim ya da kimler olduğu, hangi siyasi amaç uğruna kan döktükleri.

Hindistan'da meydana gelen her terör eyleminden sonra genelde gözlerin 'olağan şüpheli' olarak baktığı yer Pakistan oluyor hep. Mumbai'deki saldırıdan sonra da öyle oldu nitekim.

Hindistan Başbakanı Manmohan Singh, isim vermedi ama âdeta Pakistan'ı tarif etti.

İslamabad yönetimi ise eylemle bir ilişkisinin olmadığını ilân etti. Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari, saldırı haberi duyulur duyulmaz yaptığı açıklamada, devlet dışı aktörlerin kendi gündemlerini Hindistan ve Pakistan hükümetlerine dayatmak istediğini, ancak onların bunu başarmasına izin verilmeyeceğini söyledi.

Zerdari şu mesajı veriyordu muhataplarına:

-Son terör eylemini, iki ülke arasındaki 'siyasi' çekişmenin bir parçası haline getirmeyelim. Aksine iki ülke ilişkilerini zehirlemeyi hedefleyen bu 'ortak' düşmana karşı işbirliği yapalım.

***

Pakistan'ın yaklaşımı, olağan şüpheli konumundan uzaklaşmak şeklinde yorumlanabilir.

Ancak bu konuda İslamabad'ın 'samimi' olduğunu kabul etmek lazım. İçinde bulunduğu ekonomik, siyasi ve toplumsal şartlar bunu gerektiriyor. Çözüm bekleyen onlarca problem varken Hindistan'la sonu savaşla bitecek bir çekişmeye girmenin Pakistan'a bir faydası yok çünkü.

Hangi sorunlar mı?

İçerideki siyasi istikrarsızlık, onlardan biri mesela...

1999'da darbeyle iktidara gelen Pervez Müşerref'in bir dizi siyasi hamleden sonra istifaya zorlanması, ardından suikasta kurban giden Benazir Butto'nun eşi Asıf Ali Zerdari'nin tartışmalı biçimde devlet başkanı olması, bugün ülkeyi yöneten kadroların elini zayıflatmış durumda.

Dolayısıyla siyaset hassas dengeler üzerine kurulu. En ufak bir hata Pakistan'ı yeni bir kaosa sürükleyebilir.

***

Bir diğer problemli alan ise ABD'nin Taliban'la yaptığı savaş.

2001'deki Amerikan işgali sonrası yönetimden uzaklaştırılan Taliban, son yıllarda Pakistan sınırındaki aşiret bölgesinde yeniden taban buldu. Buradan gerçekleştirdiği saldırılarla Afganistan'daki işgal güçlerine büyük zararlar veriyor.

Washington da sınır güvenliğini sağlaması için Pakistan'a baskı yapıyor. Hatta insansız savaş uçaklarıyla sık sık bu ülkenin topraklarını vuruyor.

Pakistan ordusu da Afganistan sınırındaki aşiret bölgesine askerî operasyonlar düzenliyor. Ancak kayda değer bir başarı elde ettiğini söylemek mümkün değil.

Taliban'la savaş ekonomiyi de felç etmiş durumda. Zor günler geçiren Pakistan, geçtiğimiz günlerde IMF ile anlaştı. Çin'e yatırım yapma çağrısında bulundu.

***

İşte bu şartlar altında Hindistan'la ilişkilerin normalleşmesini istiyordu Pakistan. Özellikle ekonomi alanında işbirliği yapmak niyetindeydi. İki ülke arasında vizesiz seyahat yapılmasını arzu ediyordu.

Pakistan Dışişleri Bakanı Şah Mahmut Kureşi, dört günlük Yeni Delhi ziyareti sırasında meslektaşı Pranab Mukherjee ile tam da bu konuları konuşurken, birileri Mumbai'yi kana buladı.

Pakistan bir kez daha 'olağan şüpheli' konumuna düşürüldü. Belki de bu saldırıdan sonra 'olağan mağdur' da yine o olacak

Kaynak: Zaman