Sadece bomba patlamaz, öfke de patlar. Hem de sonuçları bir bombadan daha da yıkıcı olabilir..
"Bıçağın kemiğe dayandığı bir yer" vardır.. 
  
 15 yaşındaki bir kız çocuğuna yapılan haksızlık bir anda Türkiye'nin gündemine oturdu. Öyle anlaşılıyor ki, bu konu daha uzun süre de tartışılacak gibi..
Bana kalırsa bu tepkinin bu kadar büyük olması, gaz sıkışması gibi bir öfke patlaması.. Bardağı taşıran son damla bu olay olsa da, bardağın dolması eskilerden gelen bir sürecin sonunda ortaya çıkan bir durum.
Başörtüsü tartışmalarının arkasında İslâm'a ve Müslümanlara yönelik haksız eleştiriler var.. Hem içeriden ve hem de dışarıdan bu yönde ağır tahrikler sözkonusu..
Son günlerde Cumhurbaşkanı ve Başbakan'ın eşlerinin şahsında yine aynı yakışıksız tavırlar sergilendi.. Bu durum can sıkıcı olmasının ötesinde asab bozucu bir hal aldı.. Utanç verici bir hal sözkonusu.
Hayır, artık toplumun sabır taşı çatlamak üzere.
Bu olay herkese ders olmalı.
Bir yandan tesettüre, namusa, iffete karşı bu kadar ağır saldırılar olurken, öte yandan homoseksüel ilişkileri, zinayı meşrulaştırma çabaları toplumun dikkatlerinden kaçmıyor artık..
Fatih Sultan Mehmed'e inanılmaz yakıştırmalar yapılıyor. Bunların hepsi üst üste gelince, olan oldu tabii.
Olayın içinde bir binbaşının da olması bu işin tuzu biberi oldu.. Hani Kaymakam orada iken, Milli Eğitim Müdürü orada iken binbaşıya ne oluyor?
Hani bir yasa ihlalinin sözkonusu olduğunu düşünüyorsanız, disiplin soruşturması açar, ya da savcılığa suç duyurusunda bulunursunuz. Bu yapılan, doğrudan doğruya kabadayılık. Kendini kanun yerine koyma hadisesidir.. Bunun adına ihkak-ı hak denir. Herkes kendini kanun yerine koyarsa bu işin olacağı budur..
Binbaşı da büyüklerini taklit etmiştir belki. Peki kaymakama ne oluyor?
Bu iki isim ya Kozanlılardan özür dilemeli, ya da Kozan'dan alınmalı, buradan ayrılmalıdır. Ortaya çıkan durum, devlet ciddiyeti açısından zorunludur..
Aslında kaymakamın da binbaşının da ilçedeki daha önceki tasarrufları halkın infialine sebeb olmuş anlaşılan. İkili ADD çizgisinde siyaset yapıyorlar ve toplumun belli kesimlerine, onların tarih ve inançlarına, geleneklerine karşı haddi aşan tavırlar sergiliyorlar.
Bu infialin bu kadar büyük olmasını, dünya, Türkiye ve Kozan özelindeki dünden gelen birikimlere bağlamak gerek..
Sonuçta utanç verici bir olay yaşanmıştır ve izleyicilerin büyük çoğunluğu bu durumu protesto ederek salondan ayrılmışlardır..
Kozan'da yaşanan olayın, Türkiye'nin başka yerlerinde yaşanması istenmiyorsa herkesin ayağını denk alması gerekir.. Ve bu olayın örneklenmemesi isteniyorsa, bu iki kişinin yaptıklarının yanlarına kâr kalmaması gerekir..
Bu olay o 14 yaşındaki kızı küçük düşürmemiş, o binbaşının şahsında TSK halkın gözünde yara almıştır.. Mizah dergisine kapak olacak kadar komik bir duruma düşülmüştür.. Birileri şecaat arzedeyim derken zor duruma düşmüştür..
Türkiye böylesine zor bir dönemeçten geçerken yaşanan bu olay, uzun süre hafızalardan silinmeyecek..
Basının bu konuya tepkisi de ilginçti. Hemen hemen tüm media gruplarından çok sayıda yazar bu konuyu gündemine alarak yazılar yazdı..
Gördüğüm kadarı ile bu durumu tasvib eden kimse çıkmadı. Birkaç yazar görmezlikten gelmeyi tercih etti sadece.. Yani o kesimden insanlar bile bu durumu savunamadılar..
Ben de bugün Hilal TV'de bu konuyu konuşacağım..
Eğer o gün bu kızcağız yazdığı kompozisyonu sessizce okuyup inse idi, Kozan'daki 200-300 kişi dışında hiç kimsenin bu olaydan haberi bile olmayacaktı..
Şimdi konu Türkiye'nin gündemine oturdu. Hatta dış basında tartışılmaya başlandı. O gün sahnede okutulmayan o metni ben Hilal TV'de okutacağım, tüm izleyenler duyacak. Tekrar tekrar o talihsiz görüntüler ekrana gelecek.
Şimdi de konu yargıya intikal ediyor. Muhtemelen birtakım STK'lar olayla ilgili bölgeye inceleme heyetleri gönderiyor. Hatta konu TBMM'de ilgili komisyonlarda da tartışılacak. Bakanlık idari soruşturma açacak..
Bütün bu gelişmelere bağlı olarak bu konu daha 2-3 ay gündemde kalacak. Eğer bu süreçte bu paralelde yeni bir olay daha yaşanırsa tepki daha da büyük olabilir.
Neyse, mevsim kış ve önümüzde Kurban Bayramı var. Bakalım Kurban vesilesi ile deri ya da kurban kesim işini birileri dillerine dolayıp yine İslâm'a ve Müslümanlara sataşma yolunu seçecek mi, göreceğiz..
İslâm'a ve Müslümanlara yönelik bu baskı ve hakaretler, sonuçta İslâmi hareketin güç kazanmasından başka bir şeye yaramıyor.. İhraçlar TSK'daki dindar sayısını azaltmadı, artırdı..
Terör, milliyetçi duyguları harekete geçirdi, insan hakları ihlalleri de demokratik taleplerin yükselmesine sebeb oldu..
Uyarıyorum, öfke de patlar. Öfkenin tahrip gücü silahtan ve bombadan daha şiddetli ve daha uzun ömürlüdür.
Selam ve dua ile..
 
Kaynak: Vakit