Barack Obama'nın 4 Kasım 2008 başkanlık seçimindeki zaferi Demokrat Parti'ye on yıllardır görmediği bir destek sağladı. % 53 oy sağlayan Demokrat adaya yönelmiş olan popülarite akımı şimdiye kadar seçimlerde oy vermekten imtina eden grupları, gençleri, Siyahları, Latin Amerika kökenli Amerikalıları hareketlendirmişti.
Yeni Amerikan başkanının, 20 Ocak 2009'da Beyaz Saray'da göreve başladığından bu yana, popülaritesi yüksek düzeyde seyretti ancak bu popülaritedeki ilk aşınmanın işaretleri özellikle ekonomik ve sosyal alanlarda hissedilmektedir. Temmuz 2009'dan bu yana Gallup Enstitüsü tarafından sürekli olarak ölçülen popülarite % 60 eşiğinin altına düştü(1). Böylece Obama, göreve başladığından bu yana geçen zaman içinde kendisine yönelik desteğin 15 puan düştüğünü gördü; özellikle Temmuz ayından bu yana sözkonusu düşüş oldukça belirgin bir düzeye ulaştı.
İlk zamanlarda Barack Obama, Demokrat halefi Bill Clinton'la kıyaslandığında yüksek düzeydeki popülaritesini idare etmeyi başardı. Obama'nın iktidara gelişinden 7 ay sonraki popülaritesi % 56 dolaylarında, yani Bill Cinton'ınkinden 12 puan yukarıda ancak 2001 yazında George W. Bush'un ulaştığı oranla aynı düzeyde ve yine George H. W. Bush ile Ronald Reagan'ın ya da Jimmy Carter'inkinin altında bir düzeyde seyretmektedir.
Ancak zamanın değiştiğini de kabul etmek lazım. Ekonomik ve finansal kriz Amerikan toplumun çok sert bir biçimde vurdu ve uygulanan politikalar karşısındaki heyecanını azalttı. Bu sıkıntılı ortama rağmen Başkan Obama açık bir şekilde pozitif bir popülariteyi halen korumakta.
Bu yüksek düzeydeki popülaritede 2008 seçim zaferinin özelliklerinin etkisini görmekteyiz: gençler (65 yaş üstündekilerde % 48 düzeyindeyken 18 ila 24 yaş grubunda % 64 oranındadır) etnik azınlıklar (beyaz olmayanlarda % 76 beyazlarda ise % 46) yoksul Amerikalılar (aylık gelirleri 2000 doların altında olan Amerikalılarda % 64 aylık ortalama gelirleri 7500 dolar olanlarda ise % 50) nezdinde rekor düzeyde bir destek gerçekleşti(2)
Amerikan toplumu kaygılı
Eğer bu popülarite oranı düşmez ise Barack Obama, Dwight Eisenhower ile John Kennedy'nin yeraldığı starlar arasına giremese bile, popüler Amerikan başkanları (Lyndon Johnson, Ronald Reagan, George H.W.Bush) kulübüne dahil olabilir. Dolaysıyla, Barack Obama'nın popülaritesi her ne kadar halen yüksek düzeyde seyretse de, Fransa hep dile getirildiği gibi II. Dünya Savaşı sonrasında seçilen 12 Amerikan başkanı içinde olağanüstü bir örnek olmanın uzağındadır.
Başkan Obama'nın popülaritesi görev döneminin sonunda popülaritesi dibe vuran (Kasım 2008'de % 27) G.W.Bush'a yöenlik desteğin düşüklüğüyle de ilintilidir. Bu bakımdan Barack Obama "Anti-Bush"tur.
Ancak Obama'nın popülaritesi sadece görev süresi sona eren Başkan Bush'a toplumun tepkisiyle açıklanamaz. Aynı zamanda Obama'nın stilindeki kararlılık, vizyon ve yurttaşlarla ilişkilerindeki yakınlığın da önemli bir etkisi bulunmaktadır. Genel anlamda popülaritesi düşse de Temmuz 2009'da karizmatik boyutu güçlendiren çok güçlü bir kişisel ve siyasi imajı koruyordu. Amerikalıların % 67'si Obama'nın "çok güçlü ve karar vermeye muktedir bir lider" olduğunu, yine % 66'sı "Amerikalıların gündelik hayatlarında karşı karşıya kaldıkları sorunları anladığını" ve yine % 59'u "etkin bir biçimde hükümeti idare edebileceğini" düşünüyor.
Barack Obama Amerikalıların başkanlık kurumuna yeniden güven duymalarını sağlayabildi (bu oran 2007'de sadece %25 iken 2009'da % 51'e yükseldi); oysa aynı süre içinde bankalara olan güven aşındı (2007'de % 41 düzeyinde iken 2009'da bu oran %22'ye düştü). Başkanlık kurumuna olan güvendeki artışa karşın genel olarak siyasi kurumlara olan güven düşük düzeyde seyretmektedir: Kongre'ye güven % 17, adalete % 28, Yüksek Mahkemeye %39 düzeyinde kaldı. Amerikan toplumu kaygılı hatta bazen fazlasıyla kaygılı.
2008 yılında nüfusun sadece %10'u "ABD'de işlerin yürüyüş şeklinden" memnun olduğunu belirtiyordu. 2000 yılından bu yana geçen sürede oluşan düşüş kaygı vericidir: 2001 Aralık ayında Amerikalıların % 70 memnunken, 2003'de bu oran % 50'ye, 2004 Aralık ayında %45'e, 2005 Aralık ayında % 36'ya, 2006 Aralık ayında % 30'a ve nihayet 2007 Aralık ayında % 27'ye düştü. 2009 Aralık ayındaki randevu Obama'nın popülaritesi için hayati önemde olacak ve başkanlık faaliyeti Bush döneminde Amerikan yurttaşlarının sürekli artan tatminsizlik artışı eğilimini tersine çevirip çeviremeyeceğini göreceğiz. İşte o zaman Barack Obama'nın popüler başkanlar panteonuna girip giremeyeceğini görmüş olacağız.
Herşey şu anki başkanın "dönüştürücü başkanlıklar" (transformational presidency) çizgisinde yeralabilme kapasitesine bağlı. James MacGregor Burns, siyasi liderlik incelemesinde (Leadership, Harper and Raw, New York, 1978) transformational leadership kavramını, kişilerin ve kurumların yaşamında belirleyici değişimler oluşturan ve algıları ve değerleri yeninde biçimlendiren liderliği ilk olarak kullanan kişidir. Bu tür liderlik, siyaset bilimci Stephen Skowronek son derece önemli eseri The Politics Presidents Make'de kullandığı "yeniden yapılanma başkanlığı" figürünü anımsatmaktadır. Başkan John Adams'dan George Bush'a liderlik (The Belknap Pres of Harvard University Pres, 1993) Abraham Lincoln ile Franklin Delano Roosvelt'e bağlanmıştı. Yeniden yapılandırıcı başkan "yeni rejim" oluşturandır.
Reagan'ın açtığı dönemin sonu
Reagan'ın New Beginning'i Roosevelt'in New Deal'i gibi Joseph Skowronek'ın anladığı anlamda yeni rejimleri yürürlüğe geçirdi. Obama'nın başkanlığında neler olacak? Rice University'de tarih profesörü olan birçok başkanın biyografisini yazan Douglas Brinkley Obama'nın seçiminin Reagan'ın açtığı dönemin sonu olduğunu söylemektedir. "Reagan çağı 1980'den 2008'e kadar sürdü. Şimdi Obama çağındayız.(...) Yeni bir ilerlemecilik ortaya çıkmaktadır. Bill Clinton'ın başkanlığıyla geçen sekiz yılda bile cumhuriyetçi politikalar egemendi. Bu dönem de Reagan çağının parçasıydı. Bugün yeni bir dönem, 1964'de Lyndon Johnson başkanlığından bu yana siyaset alanında en ilerici dönem".
Şimdilik "dönüştürücü" lider kararlılığını dış politika ve terörizm sahasında gösteriyor, ancak eski dönemin direnişi ekonomik ve sosyal sahada daha güçlü. Yaz başından bu yana zorluklar artıyor ve özellikle ekonomi alanında (yeniden atılım planın etkinliği, General Motors'a yapılan yardım, kamusal harcamaların bedeli) ve sosyal alanda (sağlık sistemi ve sosyal güvenlik reformu) tepkiler gösterilmeye başlandı.
Barack Obama Amerikalıların, bazen çok geniş, bir çoğunluğunu uluslararası ilişkiler alanında, Irak'taki durum hakkında, Afganistan'daki durum hakkında, ya da terörizm konusunda ikna edebiliyor ancak yaz başından beri ekonomik ve sosyal konularda ancak azınlığı ikna edebilmektedir. Sorgulanan kişilerden % 55'i federal bütçe açığı sorunu konusunda, % 50'si Healthcare siyaseti konusunda , % 49'u ise daha geniş anlamda ekonomin idaresi konusundaki memnuiyetsizliklerini ifade ettiler. Bu son hususta memnuniyetsizlik Şubat ayı başından bugüne 19 puan ilerledi.
Ekonomi Amerikalıların önceliği
Dış politikanın "temel konuları", ABD'nin dışarıdaki imajından personel kalitesine iyi durumda ancak Amerikan yurttaşlarının gözünde, yarının siyasi zaferlerinin ya da mağlubiyetlerinin gerçekleşeceği yaşamsal çatışma alanı olan ekonomi alanının ufku bulutlanmaktadır.
Temmuz ayında (10-12 Temmuz) Amerikalıların % 69'u ülkenin bugüne kadar karşılaştığı en büyük sorunun genel anlamda ekonomi, yüzde % 38'i işsizlik, % 19'u ara kıtlığı, %v 16'sı da sağlık sistemi olduğunu düşünüyordu. 2008 yazında, ekonomik ve finansal krizin başlamasından önce ekonomiyi en büyük sorun olarak görenler % 20 ile % 30 arasında değişiyordu. Bir yıl kadar önce Barack Obama'nın kendini dayattığı alan ekonomi idi ve ilk zorlukları da ekonomik ve sosyal alanda karşılaşmaktadır. Hala belirgin bir gerçeklik olan popülaritesi soluklaşabilir, "dönüştürücü" başkanlık çabaları da daha büyük engellerle karşılaşacaktır.
[1] Bu makaledeki anketler sonuçları Gallup Enstitüsünün anketlerinden alınmştır.
2 Gallup'un 27 Temmuz-2 Ağustos tarihlerinde gerçekleştirilen Obama Jop Approval kamuoyu araştırması.
Pascal Perrineau, Le Figaro, 8 Eylül 2009.
Kaynak: Zaman