Barack Obama'nın ABD'nin 44'üncü Başkanı seçilmesi tarihi bir olaydır. En çok Obama'nın Afrika kökenli bir Amerikalı olmasından dolayı tarihi bir olaydır. Amerikan halkının büyük çoğunluğunun siyasi tercihlerinde ırk ayrımı kompleksini artık geride bıraktığı için tebrik edilmesi gereği yüzünden tarihi bir olaydır.
Irk ayırımı başka bir şeye benzetilemez. 'Biz de Türkiye'nin zencileriyiz' benzetmeleri o noktada hafif kaçar. Kıyafetlerinden soyunduğun, üzerine başka kıyafetler giyindiğinde de çoğunlukta ve iktidarda olanın dışında olduğunu teninin rengi sana ve başkalarına söylüyorsa, ucuz kaçar.
Kenyalı Müslüman baba ile Amerikalı beyaz annenin çocuğu olan Obama'nın kendisini ilk farkına vardığı çocukluk yıllarında her sabah rüyasından beyaz olarak uyanmak sancıları çektiğini okuyoruz bugünlerde.
Aynı yaşlardayız. İkimiz de ilk okul çağındayken belediye otobüsünün on kapısından binmesi ten rengi nedeniyle yasak olan bir çocuğu, ben yerimde sayarken o ülkenin başkanlığına getiren sistem nasıl işliyor? Buradan da ders çıkarmayacaksak, daha neden çıkarabiliriz?
Benim yerimde saymam, mecazidir. Yoksa benim yaş kuşağımdan çocuklar, diyelim ben ilk okuldayken orta okulda, lisede okuyor olanlar var bugün iktidarda. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün siyasete adeta kız ister gibi ailesinden istenerek dahil edildiğini biliyoruz, siyasette kendisini yoktan var eden biri olmamıştır. Aralarında gerçekten farklı olan, Obama'nınkini andıran sanırım bir miktar Başbakan Tayyip Erdoğan'ın öyküsüdür. Ama demek istediğim bundan da başka bir şey.
Ağustos başında AK Parti kapatma davasının sonuçlanması ardından gittiğim ABD'deki temaslarımda Obama saflarında Amerikan siyasetinde Bradley Etkisi denilen bir gizli ırkçılık unsuru korkusunun bulunduğunu saptamıştım. Buna göre seçmenler anketlerde siyahi bir adaya oy vermeyeceklerini söylemeye utanıyor, ama sandıkta oyunu beyaza atıyordu. Amerikan halkını işte en çok bunun için tebrik etmek gerekir.
Şimdi Obama zaferinden çıkartmamız gereken derslere gelebiliriz. Her halde siyaset bilimciler başkalarını da bulacaktır, ama işte ikisi:

1- Sorunlarla yüzleşip, sorunları aşma: Obama 'nın dün Şikago'daki büyük parkta yaptığı zafer konuşmasını izlerken aklıma düşen bir fotoğrafın görüntüsü oldu. Bu, efsanevi Alman sosyal demokrat siyasetçi Willy Brandt'ın 1970'in soğuk bir Aralık günü Polonya'da onbinlerce Yahudi'nin sırf öyle doğmuş oldukları için Almanya'daki Nazi iktidarınca ölüme gönderildiği Auchwitz toplama kampını ziyaretinde, soykırım anıtı önünde diz çökmüş ve put gibi kendisiyle hesaplaşan görüntüsüydü.
Türkiye'deki değişim muhalifleri, ne zaman muasır medeniyet temsilcilerinden düzeltme yönünde değişim uyarıları alsalar, çocukça bir 'seninki benden kara' edbiyatına başlar: Kızılderilileri katleden, siyah-beyaz ayrımı yapan Amerikalılar, engizisyonla, nazizimle, faşimle insanlık tarihinde kara sayfalar açanlar Avrupalılar mıdır bize ders verecek olan?
Evet o kara sayfaları açmışlar, ama kapamasını da biliyorlar.
Biz ise geçmişten gelen sorunlarımızı birer kutsal inek gibi mukaddes sayıp tartışmaktan kaçarak onları sırtımızda büyütüyor, ağırlığıyla ilerlemekte güçlük çekiyoruz.

2- Siyasette dikey hareket imkânı: Türkiye'deki mevcut siyasi partiler yasası ve seçim yasası ile artık bir halk çocuğunun kimsenin, ne bir tarikatın, ne bir hemşehri lobisinin, ne bir çıkar grubunun desteği olmadan bir siyasi parti faaliyetine genç yaşta girip, kırklı yaşlarında siyasetin en üst katında yer tutması ihtimali nedir? Eskiden nispeten vardı. Belki eskiden nispeten mevcut olan sistemden son yararlanan Erdoğan'dır. Artık yok. Şu anda siyasette aktif olanların ezici çoğunluğu, AK Parti'deyse Erdoğan, CHP'deyse Deniz Baykal, MHP'deyse Devlet Bahçeli, ya da liderliğin denkleminde yer tutan bir isim tarafından itinayla seçilip seçmen listelerine yerleştirilmişlerdir. Delegelerin çoğu da bu durumdadır. O nedenle, Türk siyasetinde dikey hareket imkânı liderlerin tercihiyle sınırlanmış, bunun dışında tıkanmış vaziyettedir.
Obama binbir zorluk içinde merdivenleri tırmanıp dünyanın süper gücünün direksiyonuna geçerken, Türkiye'nin katılaşan ve yaşlanan bir siyasi atmosfer içinde yeni siyaset üretme sıkıntıları çekmesi biraz da bundan değil mi?

 

Kaynak: Radikal