Merkez medya, yaygın inanışları yine ısıtıp ısıtıp piyasaya sürüyor: Nükleer bir İran, ABD güvenlik çıkarlarına tehdit teşkil edecek, İsrail’e karşı “varoluşsal bir tehdit” olacaktır; ve İran’ın bombalanmasına karşı çıkan herkes “yatıştırmacı” ve “İsrail karşıtıdır.”
Reality Show formatında yayınlanan “Cumhuriyetçi Başkanlık Tartışmaları” da bu hâkim anlatıyı güçlendiriyor. Mitt Romney, Newt Gingrich ve Rick Santorum’un başkan Obama’yı Hitler rolündeki Ahmedinejad’ın yeni Holokostu’na imkân tanıyan kişi olarak haşlamadıkları tek bir bölüm bile yok.
Fakat politikasının soluk saydamlığı sayesinde, Likud iktidarının yazdıklarını seslendiren “İran’ı bombalayalım” kalabalığının boşluğu doldurup söyleme hâkim olmasına izin veren Obama oldu.
Obama, nükleer İran’ın “kabul edilebilir olmadığını” öne sürerek “tüm seçeneklerin masada olduğunda” ısrar etti. Fakat Obama’nın barışçıl bir çözüm izlemeye devam ederken İran’a karşı ağırlaştırılmış müeyyideleri onaylaması, askeri karşılaşmaya doğru ilk adım olarak da anlaşılabilinir.
Obama yönetimi, İsrail’in İran nükleer tesislerine saldırması halinde nasıl tepki vereceğini açıklamaktan da imtina etti aynı zamanda. Savunma Bakanı Leon Panetta, İran’a yapılacak bir askeri saldırının küresel ekonomik sonuçları hakkında İsraillileri uyaracağını geçen yıl söylemişti. Fakat Joe Biden da 2006 yılında, başkan yardımcısı olmadan önce, “neyin kendi çıkarlarına uygun olduğuna ve İran’la ve başka taraflarla ilgili olarak ne yapacağına İsrail’in kendisinin karar verebileceğini – İsrail’in egemen bir ulus olduğunu” söylemişti.
Obama yönetiminin gönderdiği bu çelişik sinyalleri çözmeye çalışırken İran politikasını yapı çözümüne tabi tutmak zordur. ABD yönetimi, İran’a saldırması için İsrail’e yeşil ışık yakacak mı? veya böyle bir hamleyi veto edecek mi? Beyaz Saray, Amerikan askeri harekâtına imkân tanıyacak bir muhit yaratmayı mı ümit ediyor yoksa barışçıl çözümü davet edebilecek diplomatik “gerilim tırmandırma politikası” mı izliyor?
Politikanın soluk saydamlığı ve sürece “gürültü” enjekte edilmesi yabancı hasımlar karşısında stratejik üstünlük sağlayabilir. Obama yönetiminde kafa karışıklığı olarak algılanan şey, bu bakış açısından bakınca, İran’a karşı psikolojik savaş olarak (“biz İsrail’i kontrol edemeyiz”) ve Çin-Rusya’ya karşı diplomatik baskı olarak (“müeyyideleri destekle yoksa İsrail saldırabilir”) nitelendirilebilir.
Washington’ın niyetini İranlılara önceden reklam etmesinin pek bir anlamı yok her hâlükarda. Obama, Tahran nükleer programa son vermediği takdirde tam olarak ne yapacağı hakkında sessizliğini koruyor ve böylelikle İranlıları anlaşmaya teşvik ediyor.
Fakat Obama’nın şeffaf olmayışının büyük bir riski de var. Beyaz Saray, bu diplomatik eserin senaryosunu kendisinin yazdığına inanıyor. Fakat başlıca aktörler senaryo metninde kendilerine düşen satırları okumaya gönülsüz olup farklı bir son yazmaya çalışabilirler.
Ne şimdiki İsrail hükümeti ne de cumhuriyetçi başkan adayları İran rejiminin kabul edilebilir bulacağı bir anlaşmaya destek vereceklerdir. İran’ın uranyumu zenginleştirilmek üzere yurtdışına göndereceği Türkiye ve Brezilya’nın önerisi veya Rusların Tahran’la güven inşası ve şeffaflık tedbirleri öngören adım adım ilerleyecek bir süreç teklifi için de durum öyle. Obama’nın İran’la müzakerelere temel olarak bunları veya bunlara benzer fikirleri göz önüne aldığına dair herhangi bir işaret, Benjamin Netanyahu ve onun cumhuriyetçi arkadaşlarının protesto fırtınası estirmelerine yol açacaktır.
Fakat Obama, İran’la askeri karşılaşmanın mâliyet etkinliği üzerinde İsrail’de yapılacak bir tartışmadan avantaj elde edebilecektir. İsrail’de önde gelen güvenlik uzmanları ve yetkililer İran’la yapılacak bir savaşın pek çok kayba yol açacağını, ekonomiyi altüst edeceğini ve sırf İran’ın bomba imalını bir veya iki yıl ertelemekle neticeleneceğini savunabilirler, ki saygın pek çok Amerikalı analistin ve yetkilinin paylaştığı bir görüştür bu.
Obama bu argümanları telaffuz etmeli ve hem ABD hem de İsrail çıkarlarını garantiye alacak barışçıl bir çözüm bulma azmini vurgulamalıdır. Böyle bir yaklaşım Netanyahu’yu ve Romney’i kızdıracaktır muhtemelen fakat İran’a karşı askeri saldırıya karşı çıkan İsraillilerin ve Amerikalıların desteklerini teminat altına alacaktır.
Cumhuriyetçi partiye oy verenler dâhil pek çok Amerikalının Ortadoğu’da hiç bitmeyen mâliyetli savaşların hikmetini sorgulamaya başladıkları bir zamanda cumhuriyetçi bir iradenin orada bir başka savaş vaadiyle oyları toplayacağı şüphelidir. Obama seçmenlerin endişelerini paylaşıyorsa, bunu hem sözleriyle hem de eylemleriyle ispatlamalıdır.
Kaynak: National Interest
Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı