Bir İsrail başbakanı ABD başkanının davetini reddetmez. Filistin Yönetimi başkanı için ise bu daveti reddetmek daha da güçtür.
İki taraf arasında mekik dokuyan, Amerikan özel temsilcisi George Mitchell'in sonuçsuz ziyaretlerine, İsraillilerin Amerikan ve Avrupalıların işgal altındaki Batı Şeria'daki yerleşimlerin dondurulması çağrılarını reddetmesine karşın, Binyamin Netanyahu ve Mahmud Abbas dün New York'ta Birleşmiş Milletler'in Genel Meclisinin yakınlarında buluştular.
Bu görüşmenin sonucunda, Filistin sorununun çözümünde hiçbir ilerleme gerçekleştirmemiş olan sayısız zirve koleksiyonuna eklenecek yeni bir fotoğraf dışında bir şey beklenebilir mi? Taraflar arasındaki güvensizlik atmosferi hesaba katılırsa bundan şüphelenmek doğru olacaktır. İsrailliler ve Filistinliler, aynı zamanda Netanyahu ile Obama arasındaki de budur, oysa Abbas en sonunda kendisine tüm prestiji kaybettirecek bir tavizi vermek zorunda kalacağından kuşkulanıyor.
Amerikan yönetimi, işgal altındaki topraklardaki yerleşimlere cepheden karşı çıkarak, aynı zamanda; çoğu kez görmezden gelinen bir gerçeği, yani bu sahadaki durumun olduğu gibi kalmadığını, tam aksine Filistin sorununu 10 yıl öncekine göre çözümü daha zor hale getiren ve eğer çözüm yolunda hiçbir şey değişmeksizin bir on yıl daha gecikilirse muhtemelen çözülemez hale getirecek bir dinamiği taşıdığı gerçeğini açığa çıkarmış olsa da, bir risk almış oldu.
Ancak yerleşimler sorunu tek engel değil. İsrail yönetimi iki esaslı konuyu, Kudüs'ün paylaşımı ve Filistinli sığınmacıların geleceği konusunu görüşmeyi reddettiği sürece, doğrudan büyük sıkıntılara neden olan büyük sorunların görüşülmesine geçmek mümkün olmayacak. 1993'ten beri bir yöntem başarısızlığını kesin olarak ispat etti: İsrail-Filistin ikili görüşmeleri, mümkün olabilecek en az kötü koşullarda gerçekleşseler bile, hiçbir zaman kesin bir sonuca ulaşmaya imkan sağlamamaktadır.
Kendi hallerine bırakılırlarsa, her iki taraf da, sloganlarını ve sabit fikirlerini aşmayı başaramıyorlar. Obama'nın bilmem kaçıncı "yol haritası"nı Oslo'dan (1993) beri süregelen bilmem kaçıncı barış sürecini yeniden başlatması kesin olarak kendisine başarısızlık getirecektir. Eğer ABD başkanı başarıya küçük de olsa bir şans vermek istiyorsa, kendi yolunu oluşturmak dışında bir seçeneğe sahip değil. Bunu söyleyince de, Obama'nın görevinin ne kadar zor olduğunu da anlatmış oluyoruz.
Le Monde, başyazı 22 Eylül 2009
Kaynak: Zaman