Görev yaptığım sürede Bush yönetimiyle başa çıkmakta zorlandık. İran ve Irak'ın kitle imha silahlarının olmadığı konusunda haklı çıktık ama ABD'den kimse gelip özür dilemedi. İranlılar Obama'nın sunduğu ama çok da uzun sürmeyecek olan konuşma fırsatını kaçırmamalı
2003işgali öncesinde Irak'ın, bugünse İran'ın kitle imha silahlarına sahip olduğu iddialarını reddettiği için Bush yönetimiyle 'arası bozulan' ve 2005'te Nobel Barış Ödülü'ne layık görülen, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun (UAEK) eski başkanı Mısırlı diplomat Muhammed el Baradey'in Foreign Policy dergisinden David Kenner'la söyleşisi:
UAEK başkanlığınız sırasında başa çıkmakta özellikle zorlandığınız bir ülke veya hükümet var mıydı?
Birkaç tane vardı doğrusu. Elbette bazı durumlarda Bush yönetimiyle başa çıkmak kolay olmadı. Irak ve İran meselelerinde, diplomasinin anlamı ve birçok durumda da bizzat olgular hakkında farklı bakış açılarımız vardı. Aynısı Kuzey Kore için de geçerli. İnsanların söylediklerinizi kullanma ve suiistimal etme gayreti daima söz konusu. Bu nedenle yazdığınız her kelime ve attığınız her adımı tam olarak tartmak konusunda çok ince bir buzun üzerinde yürümeniz gerekiyor. Bu durumun UAEK'nın mesaisini siyasileştirmek değil, içinde iş gördüğünüz bağlamı anlamak manasına geliyor. Sözgelimi bir istihbarat aldığımda son derece uyanık olmam gerekiyor, zira meseleleri siyasi hedefleri için çarpıtmayı isteyen insanlar var.
İnsanlar İranlıların iyi niyetle müzakere edip etmediği konusunda şüphe duymaya başlıyor. Bu sizce doğru mu? Anlaşmanın hâlâ mümkün olduğunu düşünüyor musunuz?
Bence şöyle: Ne yazık ki nükleer yakıt konusundaki paket anlaşmayı sonuca vardırma noktasına yaklaşırken, İran tartışmalı cumhurbaşkanlığı seçiminin sonucunda kendi içinde bir kavgaya
tutuştu. Bence bu mesele ülkede bir hesaplaşma durumuna dönüştü. Ülke içindeki bu aldatmacanın sona ereceğine ve ardından İran'ın anlaşmayı büyük bir fırsat olarak göreceğine dair umudumu hâlâ koruyorum. Tek başına anlaşma değil, onun açacağı ufuktur fırsat.
ABD Başkanı Barack Obama'dan şahsen biliyorum ki, bu anlaşma yapılacak olsaydı, kendisine İran'la her şeyin masada olduğu kapsamlı bir paketi müzakere etme alanı sağlayarak krizi yatıştıracaktı. Bu da herkesin çok uzun yıllardır umut ettiği açılım olacaktı. İranlıların kendi içlerindeki meseleyi çözerken, böyle bir açılımın değerini anlayacağını umuyorum.
İranlılarla ilk kez önkoşullar öne sürmeden müzakere etmeyi öneren Obama gibi bir liderin varlığı ve ABD'yle doğrudan doğruya masaya oturup sorunlardan konuşma fırsatına sahip olmak, çok da uzun sürmeyecek bir şans. İranlılar dürüst ve adil müzakere etmiyorsa, yaptırımlar üzerinden devam etmek dışında hiçbir seçenek yok demektir, ki bu da sorunların hiçbirini çözmez ve durumu daha da vahim hale getirir. Fakat diyalog ve müzakere yolu açık değilse, insanlar başka yolları denemek zorunda kalacaktır.
Bush yönetiminin görev döneminizde İran'a karşı UAEK'nın kurallara riayet standartlarını uygulamayı başaramadığınız yönündeki şikâyetlerine nasıl cevap verirsiniz?
Bush yönetimi 2005'te İran'ın süregiden bir nükleer programı olduğunu söylüyordu ve buna dair somut kanıt görmediğini söylediğimizde ABD'nin o dönemki BM daimi temsilcisi John Bolton ve ekibi tarafından itibarımızı kaybetmekle suçlandık. Fakat haklı çıkan biz olduk ve vardığımız sonuç 2007'deki Ulusal İstihbarat Tahmini raporunda da teyit edildi. Raporda İran'ın bazı silahlanma çalışmaları yaptığı, fakat silah geliştirmediği ve bunu 2003'te durdurduğu belirtiliyordu. Yani 2005'te süregiden bir programa dair somut kanıtımız olmadığını söylerken doğruyduk. Ne var ki onca iftiranın ardından bizden özür dileyen kimse olmadı. Irak konusunda da aynısı yaşandı; ABD başkan yardımcısı Dick Cheney savaştan önce benim hatalı olduğumu söylemişti. Savaştan sonra bütün söylediği dilinin sürçtüğü oldu. Bugün o 'dil sürçmesi' korkunç bir biçimde sonuçlandı.
Şu an Mısır siyasetine geçiş yapıyorsunuz ve sonraki devlet başkanlığı seçiminde aday olacağınıza dair bir sürü söylenti var. Niye Mısır devlet başkanı olmak istiyorsunuz?
Mısır'ın devlet başkanı olmak falan istemiyorum! Başkan olmaktan başka bir sürü planım var. Ancak bu mesele bana kendiliğinden geliyor; birçok insan beni ülke siyasetinde görmek istediğini söylüyor - devlet başkanlığına aday olmamı istiyorlar. Benim söylediğim şuydu: Özgür ve adil bir seçim için doğru düzgün bir zemin olmadığı sürece başkanlığa aday olmayı aklımın köşesinden bile geçirmem - ve seçimlerin niteliği konusunda Mısır'da hâlâ büyük bir soru işareti var. Ülkede adil ve özgür seçimler için uygun koşullar olduğuna inanmıyorum. Mısır'ı daha demokratik ve şeffaf bir rejim doğrultusunda ilerletmenin aracı olmayı isterim; bunun Arap dünyasının kalanı üzerinde de tesirleri olacaktır. Bunu yapabilirsem çok mutlu hissedeceğim, çünkü Arap dünyasında mümkün mertebe hızla demokrasiye ulaşmamız gerekiyor. Demokrasi halka yetki vermek, düzgün bir ekonomi ve toplumsal kalkınma, hoşgörü ve modern toplumlar inşa etmek demektir.
Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek Gazze'ye yönelik politikasından dolayı Mısır'da ve dışarıda kıyasıya eleştiriliyor. Hamas'a karşı yürüttüğü politikaya dair bir fikriniz var mı?
Mübarek'in Hamas'la ilişkisinin ayrıntılarını gerçekten bilmiyorum. Gazze konusunda bütün bildiğim şu: Ulusal güvenlikle insani yardımı birbirinden ayırmalısınız. Oxford Üniversitesi rektörü Chris Patten, Gazze'yi yüz üstü bıraktığımızı ve bazı Hamas üyelerinin yaptıklarından dolayı 1.5 milyon masum sivilin cezalandırıldığını yazmıştı. Bence bu, savaş öncesi ve sonrası Irak'ta olanlardan çok da farklı değil. Sonuçta masum ve savunmasız insanları cezalandırmış oluyorsunuz. Patten'e göre, Gazze'ye İsrail tarafından sadece 31 'zaruri malzeme' giriyor ki, aslında binlercesine ihtiyaç duyuyorlar. İnşaat malzemeleri bölgeye girmiyor.
Politikalarınızı tayin ederken insani ihtiyaçları ve sivilleri korumayı gözetmelisiniz; bu 100 yıl önce Lahey Anlaşması ve Cenevre Anlaşmaları'nda belirlenen bir ilkedir. Birçok açıdan bu ilkeden uzaklaştığımızı düşünüyorum. Sözgelimi 'felç edici yaptırımlardan' dem vuruyoruz. 'Felç edici yaptırımlar' dediğinizde, felç edilenin iktidar olmadığını anlamalısınız - felç olanlar masum siviller, ihtiyarlar ve gençler. Bu kesinlikle yanlış bir yaklaşım.
Ben olsam Mısır'la Gazze arasında yapılmakta olan yeraltı duvarını durdururdum mu demek istiyorsunuz? Dediğim gibi, ayrıntıları hakikaten bilmiyorum, fakat bu sınır bölgesi uyuşturucu ve silah kaçakçılığı ya da aşırılıkçıların sızması için kullanılıyorsa, Mısır'ın güvenliği için önlem alma hakkı vardır. Fakat yapabileceği bir şey de, Gazze'yle sınır geçişini insani yardıma açmak. Sözgelimi sınır kasabası Refah'ın Mısır tarafında bir serbest bölge oluşturulabileceği kanaatindeyim. Gazze'deki insanların gelip temel ihtiyaçlarını alabileceği serbest bir bölgenin olmaması için hiçbir neden göremiyorum. Yani kimsenin itirazı olmayan ulusal güvenliği korumakla insani yardım sağlamak arasında fark vardır. (26 Ocak 2010)
Kaynak: Radikal